Bienalin adı yok

12. İstanbul Bienali’nin başlığı “İsimsiz”, 2011. Küratörler serginin önemine dikkat çekmek amacıyla, sanatçıların isimlerini bienalin açılışına kadar açıklamıyor. Bienalin açılmadan önce tüketilmesini eleştiriyorlar. Bugüne kadar hep bienal açılmadan sanatçı listesi açıklanır ve herkes sanatçılarla ilgili konuşmaya, yazmaya başlardı. Bu kez bizi ilginç bir bienal bekliyor.

Haberin Devamı

İKSV tarafından Koç Holding sponsorluğunda düzenlenen 12. İstanbul Bienali 17 Eylül’de kapılarını açıyor.
Bu sene Bienalin başlığı “İsimsiz” (12. İstanbul Bienali) 2011 olarak belirlendi. Bu başlık, 20’nci yüzyıl güncel sanatının en önemli isimleri arasında sayılan Kübalı-Amerikalı sanatçı Felix Gonzalez-Torres’in kendi yapıtlarını verdiği isme gönderme yapıyor.
Bienalin temaları da Torres’in işlerinden ilham alıyor. Bienalde İsimsiz (Soyutlama), “İsimsiz” (Ross), “İsimsiz” (Pasaport), İsimsiz (Tarih), “İsimsiz” (Ateşli Silahla Ölüm) olarak farklı temalar altında düzenlenecek beş karma sergiye ek olarak bu meselelerle ilgili tartışmaları daha da ileriye taşıyacak 50’den fazla kişisel sergi ile 500’den fazla eser var.
Her karma sergi, Torres’in ismine gönderme yapan tema başlığı altında, çok sayıda sanatçının yapıtını bir araya getirecek. Kişisel sergiler ise karma sergilerin konularıyla ilişkili olacak ama tartışmayı kararlı bir şekilde daha ileri noktalara taşıyacak.
Torres, 5. İstanbul Bienali’ne de katılmıştı. Bu bienalin esin kaynağı onun sanat dili olsa da, bienalde Torres’in hiçbir eseri olmayacak.
O, yapıtlarında siyasi açıdan en başarılı olan hareketlerin siyasi görünmeyenler, kişiselin siyasi, siyasinin de kişisel olduğunu gösteriyordu. Ona göre, estetik ve politik bakış açıları birbirinden ayrı tutulamazdı. Şöyle bir sözü var mesela:
“Bakmak sadece bakmak değildir. Bu bakış kimlikle doludur: toplumsal cinsiyet, sosyoekonomik durum, ırk, cinsel tercih... Bakmak bir sürü farklı konu ile harmanlanır. Estetiği tanımlamak için birkaç basit soru sorun: Kimin estetiği? Hangi tarihsel zaman içerisinde? Hangi şartlar altında? Hangi amaç için? Kaliteye kim karar veriyor? Bu soruları sorarken aniden fark edersiniz ki estetik kararlar aslında politik meselelerdir.”

Haberin Devamı

Hedef kitlesi AIDS’den ölen sevgilisiydi

1996’da Miami’de AIDS’den hayatını kaybeden Torres’in eserlerinin çoğu AIDS tecrübesinin yansımalarıydı. Bir tanesinde özel hayatından kesitler içeren kağıtlar vardı ve ziyaretçiler bu kağıtları alabiliyorlardı. Torres sabit eserler yerine, sürekli yenilenen ve ziyaretçilerin etkileşime girebilecekleri eserler yaratıyordu.
Birçok eseri ölüm sürecinin bir metaforu şeklinde olsa da bunlarda hayata devam etme çabası da görülür. En bilinen eserlerinden biri “İsimsiz” (1991), New York’ta 24 farklı yere yerleştirilmiş boş bir yatağın siyah-beyaz fotoğrafının bulunduğu billboard’lardan oluşuyordu. Bu eseri uzun zamandır beraber olduğu erkek arkadaşı Ross Laylock’ın AIDS’ten ölümünden sonra gerçekleştirmişti. Bir söyleşisinde şöyle demişti: “İnsanlar ‘Hedef kitlen kim?’ diye sorduklarında, bir saniye bile düşünmeden ‘Ross’ diyorum.”
Bu nedenle bienal temaları arasında en çok merak ettiğim “İsimsiz” (Ross). Bu tema, Torres’in 1991’de Ross’un ölümünden sonra yaptığı, renkli kâğıtlara sarılmış yüzlerce şekerden oluşan eserinden esinleniyor. Bu eserinin ağırlığı 80 kilogramdı; Ross’un ağırlığı... İzleyici bir şekeri alıp yediğinde, mecazi olarak Ross’un bedeninin bir parçasını yiyordu. 90’ların başında, HIV’li olduğu için önyargıların hedefi, uzakta tutulması gereken, korku
nesnesi bir beden...

Yazarın Tüm Yazıları