Başbakan ayrı, Bakan ayrı telden

Siz de Çevre Bakanı Veysel Eroğlu ile aynı fikirdeyseniz kesinlikle Türkiye’de yaşıyorsunuz... Çünkü dışarıda işler farklı. Mesela...

Müzik grubu Pearl Jam birkaç yıl önce iklim değişimi, yenilenebilir enerji ve diğer çevreci konular üzerine çalışan dokuz örgüte 100 bin doları paylaştırdı. Turnelerinden birinin gelirini Madagaskar yağmur ormanını kurtarmak için bağışladı.

Grammy ödüllü hiphop grubu The Roots üyeleri yürekten hayvansever. PETA ile ortak çalışmalar yürütüyor, çevre sorunlarına dikkat çekmek için eşi dostu toplayıp konserler veriyorlar.

Kanadalı müzisyen Sarah Hammer PERL (Dik Kayalık Kırsal Araziyi Koruma) grubunun kurucularından. Bu grup Niagara Şelaleleri’ni de içine alan Niagara kayalığına zarar veren çakıl geliştirme önerisini engellemek üzere kampanyalar yapıyor. Hammer, akustik müzik yapan grubuyla birlikte arazide konserler verip bu bölgeyle ilgili farkındalık yaratmaya çalıştı.

Adını çevreci hareketten alan pop-punk grubu Green Day, Doğal Kaynaklar Savunma Kurulu’yla Amerika’yı Petrolün Ötesine Taşıyın kampanyasında ortak oldu.

Hawaii doğumlu şarkıcı Jack Johnson, okullarda çevreyle ilgili eğitimi destekleyen Kokua Hawaii Kuruluşu’nun kurucularından.

Radiohead’in beyni Thom Yorke’un solo albümü “The Eraser”ın esin kaynağı iklim kriziydi.

Guster, iki yıl üst üste ABD çapında üniversitelerde konserler vererek biodizel, kimyasal içermeyen kozmetikler ve organik yiyeceklere dikkat çekti.

Blues şarkıcısı Bonnie Raitt, nükleer enerji karşıtı protesto gösterilerinde iki kez tutuklandı.

Moby, “Best of” albümünü çıkardıktan sonra çevreye negatif etkisi nedeniyle turnelerini sınırlı tutma kararı aldı.
İklim sorunlarıyla ilgili farkındalık yaratmak için çalışmalar yapan diğer müzisyenler arasında Sheryl Crow, Barenaked Ladies, Cloud Cult gibi isimler var.

Emmy ödüllü yapımcı Kevin Wall, eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore’la birlikte Live Earth konseptini yarattı. 7 Temmuz 2007’deki ilk konserle başlayan etkinlikte çıkış noktası eğlencenin ve müziğin sosyal ve kültürel bariyerlere üstün geleceğiydi. Yedi kıtada verilen konserler 132 ülkede yayınlandı ve dünya çapında iki milyar insanın dikkatini küresel ısınmaya çekti.
Ama burası Türkiye...
Aynen Yavuz Bingöl’ün söylediği gibi Başbakan 50 bin cana mal olan terör sorununda sanatçıları toplayıp fikir sorabiliyor, kıymetli bir bakanı ise ülkenin tarihi zenginliğini korumak isteyen sanatçıya fikrini söyledi diye topa tutuyor.
Dedik ya, burası Türkiye.

Müzik politikanın da silahı

Müzik ve politikanın tarihi de eskilere dayanıyor. Yıllarca müzisyenler yeteneklerini sosyal konuların hizmetine sundular, politik görüşlerini müzikle yansıttılar, ezilenlerin sözcüsü oldular.
Beethoven’ın 3. senfonisinin orijinal adı “Bonaparte” idi. 1804’te Napolyon kendini imparator ilan ettikten sonra Beethoven senfoniyi ona ithaf etmekten vazgeçmişti.
60’larda Bob Dylan, Joan Baez ve bir grup müzisyen Vietnam Savaşı’nı protesto etmek için müziği kullandı.
Jimi Hendrix Woodstock’ta Amerikan milli marşını farklı yorumlayıp ülkesi hakkındaki düşüncelerini yansıttı.
John Lennon “Mutluluk sıcak bir silahtır” dedi, Bob Marley “Hakkınızı koruyun” diye mırıldandı.
Çek lider Vaclav Havel 1990’da Lou Reed’le tanıştığında ona şöyle dedi: “Senin sayende başkan olduğumu biliyor musun?” Lou Reed’in elemanlarından olduğu Velvet Underground grubunun ilk albümü Prag’da öylesine popüler olmuştu ki isyana adını vermişti: The Velvet Revolution (Velvet Devrimi).
1993’te Rage Against the Machine sahnede 15 dakika sessiz ve çırılçıplak durarak sansürü protesto etti.
Ve daha nicesi...
Yazarın Tüm Yazıları