Paylaş
Genelkurmay Başkanlığı “Laiklikten yana tarafız. TSK gerektiğinde tavrını açıkça ortaya koyacaktır” diye bir açıklama yaptı.
Dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek, “Açıklamanın Genelkurmay’ın internet sitesinde yayınlanmasındaki zamanlama manidar” dedi.
*
Haziran 2009...
RTÜK’te sahte belge skandalı patlak verdi.
Dönemin RTÜK Başkanı Zahid Akman “Bu iddianın bugüne kadar bekletilip getirilmesi manidar” dedi.
*
Ekim 2010...
İlköğretim okullarında birkaç öğrenci başörtüsüyle sınıfa girdi.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu “Okullarda bu tür hadiselerin yaşanması zamanlama açısından manidar” dedi.
*
Nisan 2011...
ÖSYM’de şifreli sınav skandalı yaşandı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç “YGS’de yaşanan şifre iddialarının ardından ALES’te soru kitapçıklarının hatalı ve eksik gönderilmesinin zamanlaması manidar” dedi.
*
Temmuz 2013...
Gezi direnişinin artçıları sürüyordu.
Başbakan Erdoğan “Önemli bir ay olan mayısta olayların çıkması manidar” dedi.
*
Kasım 2013...
MGK’nın cemaat, vakıf ve derneklerin faaliyetlerinin engellenmesi için bir eylem planı hazırlanmasını kararlaştırdığı ortaya çıktı.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ “Dönemin Cumhurbaşkanı Sezer gündemi oluşturdu. Yıllar sonra, bunun böyle olduğu biline biline gündeme getirilmesi de oldukça manidar” dedi.
*
Ocak 2014...
TCDD’ye bağlı İzmir Liman İşletmesi’ne yönelik operasyon düzenlendi.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım 2011’de başlayan soruşturmaya şimdi operasyon yapılmasının zamanlamasının manidar olduğunu açıkladı.
*
“Zamanlama manidar” son 10 yılın en
klişe lafı.
AKP’liler ne zaman ucu kendilerine dokunan bir meseleyle karşı karşıya kalsalar “zamanlama manidar” diyerek sıyrılmaya bakıyorlar.
Başka kozları olmadığından yavan bir kaçışı seçiyorlar.
De ki zamanlama manidar...
Bize ne?
Bu yolsuzluklar yapıldı mı, yapılmadı mı?
Eveleyip gevelemeyi bırakın da...
Artık şu soruya cevap verin.
Yeniden yargılamaya ‘evet’ ama ‘yetmez!’
GELİN, etrafımızı bir sis gibi saran tartışmada aktörlerden birini değiştirelim...
Diyelim ki bir soruşturmada savcılık, Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı’nı şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırdı...
Genelkurmay Başkanlığı, “Hangi delil ve suçlamalarla ifadeye çağrıldığı tam olarak anlaşılmadı” diyerek personelini göndermedi.
Bunun adını ne koyardık?
Darbe.
*
Böyle bir şey olmadı ve bir isim de koymadık.
Ama ne oldu?
Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin hakkında, “internet andıcı davası” olarak da bilinen “kamuoyunu yönlendirme amaçlı internet siteleri davası” kapsamında yakalama kararı çıkarıldı.
Genelkurmay Başkanı “Göndermem” demedi.
Korgeneral Pekin, 5 Eylül 2011’de İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne teslim oldu.
“Hayatım boyunca hukukun içinde kalmaya özen gösterdim. Bana atfedilen utanç verici, onur kırıcı, işlemediğim suçtan dolayı karşınızda bulunmaktan ıstırap duymaktayım” diye sitem etti.
Avukatı, korgeneralin belgenin altına sadece koordinasyon amacıyla imza attığını, ne karar ne de icra makamı olduğunu, belge ona gelene dek üzerine çok sayıda paraf atıldığını, onun da kurumsal silsile içinde parafladığını anlattı.
Nafile... Korgeneral Pekin “terör örgütü yöneticisi olmak” suçundan tutuklandı.
*
Çok değil, bandı 2 yıl sonrasına saralım.
Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, operasyonla ilgili bilgileri şüphelilere sızdırdı diye İstanbul Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Ahmet Arıbaş’ı ifadeye çağırdı.
Gerekçesi neydi?
İstanbul Emniyet Müdürlüğü “Hangi delil ve suçlamalarla ifadeye çağrıldığı tam olarak anlaşılmadı. Çağrınız mevzuata aykırı” dedi, savcılığın talimatına uymadı, Arıbaş’ı göndermedi.
Bunun adı kondu, otorite tarafından sıkça da kullanılıyor.
Adı ne?
Paralel devlet.
*
Neresinden tutsanız dökülen, öyle sakil, öyle ilkesiz bir hale geldik ki...
Superman çıksa, peşine Batman’i taksa, yandan Örümcek Adam sallansa, arkadan Iron Man iki tane çaksa yine de kurtaramazlar bizi.
Bu yüzden yeniden yargılamaya “Evet”.
Ama “Yetmez” diye eklemek şart!
Paylaş