2010’da Ayna, rüküşler geçidi gibiydi. Herkesin dediği gibi, bu ülkede bana malzeme bol, her gün kepenkleri açıyorum. Şu giyim kuşam işini daha iyi kıvıralım isterim tabii ama misyonum daha ziyade sizi gülümsetebilmek. Peki 2010’da Ayna’da kimler bizi gülümsetti? Size üç gün boyunca 2010’un kötülerini, çok kötülerini ve berbatlarını hatırlatacağım. İlkine buyrunuz...
(Ajda Pekkan) İşli içlik
Herkeste bir Lady Gaga takipçiliği... Kıyafetlerle şok etme hevesi... 2010’da ikinci sınıf Türk popçuların ana teması buydu. Ajda yapmasaydı bari. Bir de güzel olsa canım yanmayacak. ışli içlik gibi...
(Ali Sayar) Dozaşımı
Yaz aylarında günlerden bir gün, gökkuşağını gökte ararken yerde bulduk. Renkli giyinmek isteyen erkeklerin şevkini kırmak gibi olmasın ama... Beceremiyorsanız eğer... Renkli kişiliğinizi kıyafetlerle ifade etmek yerine... Başka bir yola başvurun bence.
(Cemal Hünal) Paçalara makas
Ülkemiz erkeklerinin başı çeken kıyafet sorunsallarından biri... Özellikle politikacılarımızın üniformasının olmazsa olmazıdır. Paçalara bakın... Orada öyle büzüş büzüş duran kumaştan zorlasak bir pantolon daha çıkarırdık, biliyor musunuz... şimdi bakışlarınızı biraz daha aşağı, ayaklara indirin... Bu duruş bırakalım da balerinlerin tekelinde kalsın, olmaz mı?
(Eda Taşpınar) Şezlong özlemi
“Zürafanın düşkünü beyaz giyer kış günü” gibi sözler artık demode kalıyor. Yeni giyim kuşam saçmalıkları düşünüldüğünde dilimize yeni özlü sözlerin girmesi şart. Gerçi bu ve benzeri kıyafetleri anlatmaya ya da dalgamızı geçmeye tek bir özlü söz yeter mi bilinmez ama... Şu dünyada nasıl köyünü özleyenler varsa... Kış günü giyimine bakılırsa... Bu kadın da her Allah’ın günü şezlongunu özlüyor. Belli.
(Emre Altuğ) Çakma rock’çı
Mevlana boşuna dememiş: “Ya olduğun gibi görün ya görün-düğün gibi ol.” Bu kareye uyarlayacak olursak... Popçular boşuna rock’çı gibi görünmeye çalışmasınlar bence. Beceren var, beceremeyen var... Öyle yırtık kot giymekle, yüzüne ekşi bir ifade vermekle ve postalların dilini dışarı salmakla rock’çı gibi olunamıyor zira.
(Hilal Aslangiray) Göğüste logo
Bir markanın logosunu göğsünde taşıyanlar var... Bir de gerçekten göğsünde taşıyanlar var. Plajlarda nasıl yapsalardı? Çanta, şezlonglar arasında kaybolduğu ve yeterince göz dolduramadığı için, çare markanın logosuyla bezeli bikinisiydi şüphesiz. Marka merakının geldiği son nokta olmasa da, LV mayo zirveye yakın bir yerlerde durabilir.
(Gülben Ergen) Mini sorunsalı
Şu mini etek sorununu nasıl çözeceğiz bilmiyorum. Yaş 35, yolun yarısı, mini etekleri fırlatmanın vaktidir dedik, tepki aldık. 2011’de estetik kriterler belirlesek, nasıl olur? Bu kriterleri neye göre belirleyeceğiz peki? Tabii ki cevap göz. Bakıp anlayacağız. Mini etek giyince bir kendimize bakacağız. Kendimizden çok memnunsak, yakını-mızdaki üç-beş dürüst dosta danışacağız. Ne de olsa, dost acı söyler.
(Mirsad Türkcan) Yelek doğru çöpe
Bu şüphesiz 2010’un en zevk fakiri spor kıyafetiydi. Öyle ki... Bırakın sokağa böyle çıkmayı, koşuda bile kimseyi bu yelekle görmek istemeyiz.