Paylaş
* Mad Men, True Detective, veya Breaking Bad gibi son dönemde gündemde olan drama dizileri, erkek egemen dünyada, erkeğin düşüşünü veya çöküşünü konu ediyor. Sizce bu konunun cazibesi nereden geliyor?
- Bana kalırsa bu, erkeğin baş ettiği meseleler ve düşüşüyle birlikte genel olarak ilginç bir öyküleme biçimi. “Mad Men”de bu biraz da Peggy Olson, Joan Harris ve Betty Francis gibi diğer karakterlerin ön plana çıkışıyla ilgili. Bilirsiniz, birisinin gemisi sığlık yerde karaya oturduğunda, öbürü yelkenlerini alabildiğine rüzgarla doldurur.
İlk sezonda Don’u oyununun zirvesindeyken tanıdık, şimdi kesinlikle orada olmadığını biliyoruz ve bu, yeni sezona başlamak için güzel bir yer.
* Son sezonu iki parça halinde izleyeceğiz ve dizi bitecek. Bir-iki sezon daha devam etmesi yerine bu sezon sonunda bitme kararı iyi bir karar mı?
- Her iyi şeyin bir sonu var. Birisi “Kötü diziler yavaş yavaş gözden kaybolur, iyi dizilerin ise bir sonu vardır” demişti, bunda gerçeklik payı var. Ben de sonsuza kadar devam eden veya “artık sıktı” dedirten bir dizide yer almak istemem. Belki 60 yaşıma geldiğimde tekrarlayıp duran bir dizide yer almak eğlenceli olabilir fakat şimdi değil.
Dolayısıyla, dizinin doğru bir zamanda bittiğini düşünüyorum. Dizi başlıyor gelişiyor ve son buluyor, “Son” için gerekli olan altyapının tamamlandığını düşünüyorum.
* Sizce bu şovun 60’larda geçmesinin temel sebebi nedir? Sadakatsizlik, cinsiyetçilik, homofobi gibi konuları açıkça ele alabilmek için mi?
- Bana kalırsa bu dönemde geçmesinin birkaç sebebi var. Belki bu soruya Matthew Weiner daha iyi cevap verebilir ama bence bugünle farklılıkları açısından düşünecek olursak 60’lar günümüzden yeterince uzak; aynı zamanda izleyiciye “tanıdık” gelecek kadar yakın.
“Hey, bakın, herkes sigara içiyor, gülünç kıyafetler giyiyorlar, değişik şapkaları var ve birbirleriyle farklı biçimde konuşuyorlar” dedirtiyor, fakat aynı zamanda bizimle benzer davranış kalıpları içinde olduklarını görüyorsunuz, 17. Yüzyıl Restorasyon dönemi komedisi veya Shakespeare oyunu gibi gelmiyor. Downton Abbey gibi “dönem dizisi” duygusu veren bir yapım da değil. Farklı olduğunu ve geçmiş zamana ait olduğunu biliyorsunuz ama bir yandan da birkaç sene öncesine göre ne kadar değiştiğimizi merak ediyorsunuz, tanıdık geliyor.
* Altı sezonu bütünüyle düşünecek olursak, Don Draper’ın nefret/takdir ettiğiniz yönleri neler?
- Karaktere karşı hislerim tam ortada bir yerde. Bir zamanlar bilge bir adam, oyunculukla ilgili şöyle demişti, “eğer oynadığın karakteri yargılarsan, karaktere zarar verirsin”; ben de adamımız Don’u çok yargılamamaya çalışıyorum. Davranış kalıpları açısından, bazen insanda nefret hisleri uyandıran bu adamı insancıllaştırmaya gayret ediyorum ve anlıyorum ki yanlış anlaşıldığımızda, kafamız karıştığında hepimiz kendi yöntemlerimizle nefret uyandırıcı olabiliriz; Don da tam olarak böyle.
Bence Don hayatında zor bir dönemden geçiyor. Hepimiz boşanma evresinde olan veya işinde zor zamanlar yaşayan insanlar tanıyoruz, bazen b*ktan insanlara dönüşebiliyorlar. İşte adamımız Don, böyle bir durumda.
Dolayısıyla onu çok yargılamıyorum ama aynı zamanda davranışlarının dünya üzerindeki en iyi davranış modeli olduğunu da düşünmüyorum.
* Don Draper’ın değiştiğini düşünüyor musunuz?
- Bay Draper’la altı sezondur birlikteyiz, neredeyse dokuz yıl oldu, bu kadar uzun bir sürecin herkesin hayatına etkisi olur. Çoğumuz 10 yıl önceki insandan farklı insanlara dönüşmüşüzdür ama bunu bir biçimde profesyonelce, fark etmeden yaparız. Dolayısıyla Don Draper değişti mi, bilemiyorum.
Açıkçası çok değiştiğini düşünmüyorum, hâlâ en başta ve her zaman olduğu kişi ve bu, aynı anda trajik, büyüleyici, berbat ve müthiş bir durum. Don Draper karmaşık bir adam ve bu anlamda benim için canlandırması ilginç bir karakter.
* Jon Hamm’den izler var mı Don Draper karakterinde?
- Pek yok ancak bu karakter, Don gibi reklam işinde olmayan, bir erkek ve bir baba olmayan, boşanmış olmayan, yani Don’un özelliklerine sahip olmayan birçok kişide büyük yankı uyandırıyor çünkü, davranışlarının sebebinin kişisel veya profesyonel hayatındaki tatminsizlik olduğunu biliyoruz.
İnsanlar, bu durum ile bağ kurabiliyor ve Don’u anlayabiliyorlar. Kimsenin Don Draper’in hayatını yaşamak isteyeceğini sanmıyorum. Güzel bir hayatı yok. Onunki dünya üzerinde sancılı bir varoluş ve açıkçası aklında fazla zaman geçirmek istemem, onun da benim aklımda fazla zaman geçirmesini istemem. Onun zor bir hayatı var, benim ise güzel bir hayatım. Dünya üzerinde bulunduğum yerde mutluyum.
SEKS SEMBOLÜ OLMA FİKRİ GÜLÜNÇ GELİYOR
* Oynadığınız son film “Million Dollar Arm”da, Don Draper’a nazaran daha ayakları yere basan bir karakteri canlandırıyorsunuz. İkonik seks sembolü statüsündeki Don Draper’a artık “hoşçakal” mı diyorsunuz?
- Don’a veda etmek zor olacak. Seks sembolü olma fikri bana çok gülünç geliyor, şimdi beni bir görebilseydiniz... Eşofmanımla oturuyorum ve köpeğim boş gözlerle bana bakıyor... Bu çok saçma. “Seks sembolü olma” durumuna şaşkınlıkla yaklaşmayacak bir kişi hayal edemiyorum, çünkü bu, başka insanların size yakıştırdığı bir durum ve bana gerçekten ait olmayan bir şey gibi geliyor.
* Don Draper’le bir efsane yarattınız. Bundan sonra oynayacağınız karakteri gölgede bırakacağı baskısı var mı üzerinizde?
- Böyle hissetmiyorum. Oyunculuğun bir sonraki işinin daha iyi olmasıyla ilgili bir yarış hali değil. Biz oyuncular, bize verilen senaryolara minnettarız, umarım bir sonraki işimde de en az Bay Weiner kadar yaratıcı ve yetenekli bir yazarla çalışma fırsatını yakalarım.
FİNAL SEZONUNDA SADECE AKTÖR OLMAYI TERCİH ETTİM
* Bu sezon Don’a ne olacak? İşinden uzaklaştırıldı, tekrar yükselecek mi??
- Don’un işinden uzaklaştırılması, olduğundan kötü görünen bir vaziyet. Neredeyse kovulması büyük bir mesele ve bu onun için bir uyandırma zili. Bu durum onun için bir uyanış olacak mı? Bu durum onda amacına ulaşan bir etki yaratacak mı? Bilmiyorum. Don, “küllerinden doğan” bir adam, limitlerine kadar zorlandığı her durumda yükselmeyi biliyor. Bu onun hayat biçimi. Haliyle, 6. Sezondaki “düşüş”ü, son sezonda onunla ilgili göreceklerimize dair bir ipucu verebilir.
* Bu sezon da yönetmen koltuğuna geçeceğiniz bölümler var mı?
- Hayır, bu defa değil. Bu, yaptığım bilinçli bir seçim çünkü oyunculukla birlikte yönetmenlik “İki işi birden yapmak” değil, “Altı işi birden aynı anda yapmak” oluyor. Bu sezon John Slattery bir bölüm yönetecek. Ben final sezonunda ise sadece aktör olmayı tercih ettim
Paylaş