Paylaş
Diyelim ki okyanus ötesine uçacaksın. Bu, minimum 8-9 saatini uçakta geçireceğin anlamına geliyor. Peki bu kadar saatini nasıl geçireceksin?
Hadi birkaç saat uyudun. Uyandın, etrafına bakındın. Yapacak işin yok. Telefonun kapalı, internet söz konusu bile değil.
Ya film izleyeceksin, ya kitap okuyacaksın ya da dergi. Bir nevi mahkumsun, canın istese de uçaktan dışarı çıkamazsın. Kendini oyalamanın bir yolunu bulacaksın.
İşte tam da bu yüzden uçak yolculuklarını hep çok sevdim. Kimi uzun yol yapmayı sevmez, ayağı yere bassın ister, lakin deseler ki “Melike, değil 14, seni 24
saat uçuracağız”, “Niçin 48 saat uçmuyoruz?” diye üzülürüm.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü uçak yolculuğu, hayata verdiğimiz zoraki bir ara gibi. Ve bu, kimileri için dinlenebilmenin tek yolu.
Şehir hayatı, gürültü, hız, teknoloji, görsel bombardıman, seçenek bolluğu, stres...
Tüm bunlar birleştiğinde, kabul edersiniz ki, hayatımız 20 sene öncesine pek benzemiyor.
Bu kadar bombardıman altında değilken dikkat toplamak veya rahatlamak-kafayı boşaltmak hiç şüphesiz çok daha kolaydı.
Şimdi bunu yapabilmenin tek yolu, buna mecbur kalmak.
Beynimiz, uyuduğumuz zaman dışında her an “alarm” halinde. Yorulduğumuzu; rahatlamamız gerektiğini, stressiz zaman dilimlerine ihtiyaç duyduğumuzu fark edemiyoruz.
Evde şöyle yarım saat bile hiçbir şey yapmadan en son ne zaman oturdunuz mesela? Eminim oturduğunuz yerde beş dakika geçmesin, “bir sonra yapacağınız şey”i düşünüyorsunuz.
“Az sonra”yı, yarını, öbür günü veya geçmişi düşünmekten şimdiyi yaşayamamakla kalmıyor, o çok ihtiyacınız olan “ara vermek” işini de hiç beceremiyorsunuz.
İşte, uçak yolculukları, korkusu veya fobisi olmayanlar için “hayata ara vermek” demekti. Benim için de öyle. Kendi kendime kaldığım, sessizce dergimi, kitabımı okuduğum, bir saat sonra ne yapacağımı hiç düşünmediğim, yerde olan biteni merak etmediğim özel bir alandı.
Aşağıda olanları ve haberleri merak etsem de uçakta müdahale etme imkanım olmayacağını bilmenin huzuru içinde, gerçek bir “kopuş” yaşama imkanı bulurdum.
İşte, tüm bunlar tarih oluyor sevgili internetkolik Habitus okuru. Şimdi geçiş dönemindeyiz, sıra sıra wi-fi olan uçuşlarda ilk “internetli uçak” deneyimlerimizi yaşıyoruz.
Yerdeki “kötü internet alışkanlıklarımızı” göklere de taşıyacağız kısmetse.
Peki neler değişecek sizce?
“Yabancıyla sohbet” bitecek
- Üç vakte kadar her uçakta internet sohbetinde “Biz internet yokken uçakta ne yapıyormuşuz sahi” cümlesi kurulacak.
- Artık, yan yana oturan yabancılar, birbirleriyle havadan sudan sohbet etmeyecek. Etse de, aynen “yerdeki” hayatımızda olduğu gibi, diyaloglar her iki tarafın telefonlarını karıştırmak için başlarını öne eğmesiyle son bulacak. Hatta artık yan yana oturan insanlar sohbet bile etmeyecek. Canı sıkılan yanındaki yabancıyla değil, internetle mesajlaşma sağlayan WhatsApp gibi aplikasyonlar yardımıyla kendi arkadaşlarıyla konuşacak.
- İnternet bağlantısı yeterince güçlendiğinde Skype gibi programlarla tüm yol boyunca lak lak etmek mümkün olacak. Yeni bir tür saygısızlık ortaya çıkacak.
- “Uçaktayım, mail’lerime ulaşabilir durumda olmayacağım bir süre” sözü ortadan kalkacak. Ofis dışında da her iş yapabilir olmaları beklenen kölelerin tek tatil yeri olan uçaklarken, bu da tarih olacak. Artık uçakta da mail trafiğiyle ve işle boğuşacaklar.
- Uçağın yarattığı o mecburi mahrumiyet ve mahkumiyet hissi, kendi kendine kalabilmenin güzelliği uçup gidecek.
- Yanına kitap ya da dergi almayı unutanlar bunun çok da büyük bir eksiklik olmadığını düşünmeye başlayacaklar.
- Nostaljik bünyeler bol bol “Teknoloji bize daha az seçenek sunarken zamanımızı daha iyi değerlendirebiliyor, daha çok eğleniyorduk” diyecek.
Paylaş