Paylaş
Henüz resmi açıklama yapılmadan dolaşan haberlerin yarattığı etkiye göre hareket planını belirleyen kişi-kurum-kuruluş çok.
Resmi açıklama yapılmadan önce gelen tepkileri değerlendirerek tornistan yapmak veya “Esasında konu bununla hiç ilgili değil, tamamen asparagas” demek ve birçok kişiyi buna inandırmak da gayet mümkün.
Mesela elmaya armut dediniz.
Elmaya armut dediğiniz ortaya çıktı ve sosyal medya “Vay efendim, elmaya armut demişler” diye çalkalanıyor.
Hoop, hemen “Yok öyle bir şey, bizim elmaya armut dememiz söz konusu değildir” diye açıklama yapıyorsun ve her şey “düzeliveriyor”.
Esasında tek gündemin elmanın armut olması ama sen “Elmaya armut der miyiz, haaaşaaaaa” deyince, ortaya çıkan ilk haber uydurma ve “birilerinin kötü niyeti” sayılıyor ve yaptığın resmi açıklamayı “tek doğru” olarak kabul etmemiz gerekiyor.
İşte o anda insanın ciğerine derin bir nefes çekerek “YEGYEEE” diyesi geliyor.
TRT’nin açıklaması da tam olarak böyle bir hissiyat yaratıyor.
Bu kadar tepki almışken “Evet, bazı hassasiyetler yüzünden yayınlamamayı düşündük. Zaten parada anlaşamıyorduk, bu da tuz biber oldu” diyecek değillerdi elbette.
Peki verilen cevapta ne var?
Şu cümle: “Kıyafet hassasiyetimiz olsaydı yüzme ve tenis müsabakalarını da yayınlamazdık.”
İşte tam “özrü kabahatinden büyük” dedirten türden, kadın bedeni üzerinden bir açıklama.
Çok merak ediyorum. Neden daha ziyade akla erkek sporcuları getiren güreş ve bokstan bahsetmiyorsunuz?
Veya neden “kıyafet hassasiyetimiz olsa futbol ve basketbol yayınlamazdık” demiyorsunuz?
Mesele kadınların kıvrımlardan geçiyor olmasın?
Hatları belli eden mayolar, hareket ederken açılıp “edep” yerlerini teşhir eden kıyafetler yüzme ve voleybolda var, öyle değil mi?
Benzer durumdaki güreşte, halterde ve boksta sorun yok.
Boksta adamların üstleri çıplak mesela.
Güreşte ve halterde “mal beyanı” sporun yapısından ötürü adeta bir mecburiyet.
Ne acayip değil mi?
Sporcuların maksimum konfor ve kullanışlılık için tasarlanmış kıyafetleri biz ve benzeri coğrafyalarda “teşhir” yönünden algılanıyor. Rahatsızlık yaratıyor.
Fakat bu coğrafyada yeşermiş ve kökleri milyonların beyin kıvrımlarını sarmış anlayış maalesef ikiyüzlü.
Söz konusu erkek sporcular olduğunda “kıvrımlar” rahatsızlık vermiyor.
Kimse çıkıp “kıyafet hassasiyetimiz olsa güreşi de yayınlamazdık” demiyor.
Öyle bir dert yok çünkü.
Ülkemin resmi kanalı, bu açıklama yerine “Biz bazı sporları kadın uzvu olarak görüyoruz ve yayın kararı alırken bu dönemde biraz zorlanıyoruz” dese daha samimi dururdu.
“Sevimli kahraman” sendromu
Hello Kitty’li, Miki Fare’li, süperkahramanlı kıyafet ve aksesuvarları tutku haline getirmiş yetişkinler var malum.
İçlerindeki büyümemiş çocuğu giydirenler hani.
Kararında olduğunda sevimli bulanı var, fakat “aşırı doz” olduğunda “Bu nedir Allah aşkına şimdi?” dedirtiyor.
Asena Erkin hanidir çok kişinin giymeye cesaret edemeyeceği kıyafetleriyle gündeme geliyor.
Mantıcıdan çıkarken ayı postuna bürünmüş kişinin kendisi olduğunu daha haberi okumadan anlamak pek zor olmadı.
Bu süper-kahraman aksesuvarları, sevimli kıyafetler bir tutku haline geldiğinde ileri dönemlerde bağımlılık yapıyor olmalı.
Mesela bir süre sonra kulaklı bereydi, Hello Kitty’li tişörttü, Miki’li monttu, hiçbiri yetmiyor,
“Sevimli ayı postu getirin... Sevimli ayı postu içine giricem. Getirin onu bana, getirin...” filan diyorsun galiba.
Bizimki işin dalgası tabii. İsteyen istediğini giysin, kime ne, fakat ayı kostümü giyip geziyorsanız, birilerinin sizi beğeneceğini, birilerinin beğenmeyeceğini, birilerinin ti’ye alacağını, birilerinin sizi “ilgi çekmek için yapıyor” diyeceğini enn baştan biliyor olmalısınız.
Neye dikkat çekmek için yaptığını veya bu enteresan kostümlerin neye tepki olduğunu da bir söylese...
Vallaha bak dertlendim şimdi.
Paylaş