Paylaş
Sahtecilik Twitter’da bu kadar “uyanılabilecek” bir konu değilken uyanıklar yapacaklarını yaptılar.
Meseleye uyanıldığında ortalama bir Türk uyanığı için sapılacak yok çok tabii.
Kendi yaptığı işlerden kendi kendine “çok ses getiriyor” diye bahsedebilirsin mesela. (He canım he. Çok ses getiriyor he.)
Doping yapabilir, bunu “fiziksel gücün ulaştığı muhteşem nokta” olarak pazarlayabilirsin.
Sonra vaziyet anlaşılır, seninle övünen koca bir ülkenin kıç üstü oturmasına sebep olabilirsin.
Daha şarkının çıktığı ilk gün sosyal medyada “Youtube’da taam ellii milyorrr tık aldımmm” diye haykırır, bu “milyor” tıklarla iş kapar, popülerlik algısı yaratabilirsin.
Sonra iş patlar, alay konusu olabilirsin. (Geçen gün Naim Dilmener Twitter’da dedi ki, “Bizim bazı şarkıcı ve gruplarımızın Youtube üzerinde Beatles/Madonna dahil herkesi sollamaları gerçekse, açıklayın da ÖVÜNELİM.”
Hakikaten gerçekse konuşun da övünelim!
Bizim popçumuz Çakalcan Listebaşıoğlu dünyada en çok satmış efsane adamların rekorunu kırdı, Madonna’yı, Beatles’ı bile geçti, işte Türkiye! diye diye coşalım, coşturalım?)
Sadece ortalarda gezinerek “başarılı insan” algısı da yaratabilirsin.
Ne kadar çok görünürlük, o kadar çok “yoğunum” hissiyatı, değil mi? Fiziksel tanınırlık=Başarı denklemiyle hayatını çok güzel idare edebilirsin.
Google’da Türkçe içerik ararsın mesela. “Elma” yazarsın. Karşına elma ile ilgili herhangi bir bilgi içermemesine karşın “Elma nedir?” “Elmanın faydaları” şeklinde taglenmiş yüzlerce sayfa çıkar.
Kendine tık çekme, haksız yere para kazanmanın yolunu bulmuştur, senin vaktini alır, parasını da kazanır.
Türkçe içerik açısından bir çöplük yaratırlar ve hiç umurlarında değildir bu rezillik.
Her ürünün taklidini yapabilir, gıda ürünlerine bile sahtecilik karıştırabilir, bu yollar nefis paralar kazanabilirsin. (Bir ülkenin 3. Dünya ülkesi olduğunu anlamanın yöntemleri arasında ilk 10’a girer)
“Samimi” bir siyasetçi gibi davranabilir, peşinden milyonları sürükleyebilirsin.
Öte yandan asgari ücret açlık sınırının altındadır, kendi vatandaşının canı yanmaktadır, birilerinin evlatları kara toprağa teslim edilmiştir ama sen önce “büyük düşünüp” başkalarına ağlarsın.
Kopyalayarak, şişirerek, “benzerini” yaparak bir ömrün geçeceğine inanabilirsin.
Ama... Ben sana bir şey diyeyim mi şişirmeci dostum.
İş bir yerde patlar. Bir yerde foyan açığa çıkar. Samimiyetinin altına sokuşturduğun sahteciliğin bir anda katran ve tüye bulanır, herkes sana bakar.
Diyeceğim o ki, evet, hayat şişirerek geçiyor gibi görünebilir.
Şişirerek, taklit ederek, sahtecilik yaparak, adamına göre oynayarak, yalan söyleyerek tatlı hayat yaşanıyor gibi görünebilir.
Sen yine de o görüntüye aldanma. Yaptığın işin içini doldur. Kendini şişirme. Yalan söyleme. İyi bir insan ol işte be!
Tamam?
Kıllanıyorum!
-Cihangir’de bulunan rengarenk merdivenlerin halk içinde popülaritesinin artması ve şöhretinin yayılması sonucu belediyenin türlü sebeplerle bir gece apansız bu güzelliği ortadan kaldırmasından...
-Belediye otobüsü şoförlerinin trafikte terör yaratmak için özellikle eğitiliyor olmasından...
-“Sosyal davranış ve nezaket kuralları” diye bir el kitabının yayınlanmış ve içinde “Tanımadığınız kadınlara bir şey diyeceğiniz zaman arkasından HANFENDÜEEEÖÖĞ” diye haykırmak en izanlı yoldur” yazıyor olmasından...
Kıllanıyorum.
Paylaş