Sahil çok güzel, sen de gelsene

Efendim, malum, bahar ayları gelince hepimizi alıyor bir telaş. İngiliz bilim adamlarının yaptığı bir araştırmaya göre bahar aylarında spor salonuna bir seneliğine yazılıp bunun 8 ayında gitmediği için boşu boşuna para ödeyenlerin sayısında yüzde 250 artış yaşanıyormuş.

Haberin Devamı

Şimdi taşındık ya, tesisatçıydı, elektrikçiydi, perdeciydi, (bir de arada çakma teknik servis tarafından adeta soyuldum, siz siz olun markaların teknik servisinden başka kimseyi çağırmayın), taşınanın harcaması çok. O yüzden spor salonuna veya Şeyda Coşkun’a filan başvuramam, spor ayakkabılarımı çektiğim gibi attım kendimi yollara.
“Her gün sahile inip 1 saat yürüsem hiçbir şey yapmasam bile ayda 2 kilo veririm” gibi kaba bir hesapla temmuza belimin etrafındaki kamyon lastiğinden kurtulacağımı umuyorum. (Zira o fazlalıklara artık “can simidi” diyebileceğim evreyi geçtik.)
Fakat spor yapmayalı o kadar uzun zaman olmuş ki, iki gün içinde bırakın etimi, tırnağımın ucu bile ağrıdığı için kısa bir yürüyüşten sonra kendimi bulduğum ilk banka attım ve insanları izlemeye başladım.
Kalamış-Bostancı sahil yolu zaman makinesi gibi... Hiçbir şey yapmasanız bile oturması dahi insana keyif veriyor. Hafta sonları iğne atsanız yere düşmez, hafta içleri nispeten daha boş.
Biz kış aylarında patates gibi o koltuktan bu kanepeye savrulurken, insanlar profesyonel sporcu olmuş burada yav? Hafta sonu saat sabahın 7’sinde sahilde bildiğiniz “sporcu trafiği” var. Hırsla koşanlar, yürüyenler, bisiklete binenler, patenle kayanlar... Herkes birbirini gaza getiriyor, öğlen olup da “gezmeciler” gelene kadar spor trafiği Boğaz Köprüsü’nü aratmıyor.
İnsanların saatlerce koşmasına bakarak “O teyzeler, amcalar koşuyorsa ben niye koşamayacakmışım” diye tıkanana kadar kendimi zorlamasaydım iyiydi.
Neyse, dediğim gibi, ilk günlerde yarım saatte dilim dışarı çıkınca, bulduğum ilk banka attım kendimi... Önce önümden haşır huşur eden 90’lar Reebok takım eşofmanlı bıyıklı amca geçti. Zaten biliyorsunuz Reebok takım eşofmanlı bir amca görmediğiniz sabah sporu, sabah sporu değildir.
Amca, karısının misler gibi yıkayıp katladığı eşofmanıyla, ardında burammm buram Yumoş kokusu bırakarak gözden kaybolurken, diğer tarafta “çakı dedeler” belirdi. Kollarıyla dıştan içe doğru çemberler çizerek ciğerine temiz hava çeken çakı dedelerin resmi geçit yapmadığı bir sabah sporu da sabah sporu değildir sevgili her daim genç Habitus okuru.
Onların arkasından ise, “çakı dedelik” müessesesinin bir önceki evresi olan “çakı amcalar” göründü... Çakı amcaların farkı şu: Biraz daha gençler ve kollarıyla dıştan içe çember çizip derin nefesler alarak değil, göğüslerini Temel Reis gibi dışarı çıkararak hızlı hızlı yürüyor, etraflarına enerjik “günaydın”lar saçıyorlar.

Haberin Devamı


“Amca bloku” ve diğer şeyler

Haberin Devamı

Şimdi laf, çakı dedelere, amcalara gelmişken, koşucuların ve yürüyüş yapanların azılı kabusu “amca bloku”ndan bahsetmemek olmaz.
Bu, yazlıklarda, sahillerde, akşam ve sabah yürüyüşlerinde hepinizin aşina olduğu bir mesele esasında. Şöyle ki; 5 amca sahilde yan yana bir yandan yürümekte, bir yandan da memleketi kurtarmaktadırlar. Yürüyüş esnasında tam ortadaki amca “YAU PARALARI SIFIRLADILAR 15 GÜN İÇİNDE UNUTTURDULAR MİLLETE” diye bir çıkış yaparak ANİDEN durur. Sağ ve solundaki amcalar da saniye farkla durdukları için 5 kişilik grup hilal şeklini alır ve ilk duranın sözünü onaylarlar. Bu ani duruş ve akabinde oluşan hilal şekline sahilde “Amca bloku” diyoruz. Koşanlar, yürüyenler ve bisiklete binenler, amca bloku ile karşılaşmamak ve çarpışmamak için büyük hassasiyet gösterirler.
Efendim, bir diğer konu ise bilhassa hafta sonlarında bu sessiz, sakin, efendi, birbirinden “günaydın”ını, “iyi akşamlar”ını esirgemeyen kalabalığa katılan ayarsız delikanlılarımız...
Sahilde spor yapan kadınları, patenlileri, bisikletlileri duymuşlar. “GARILAR İYİ ORDA GARILAR” demiş, gelmişler. Ha, hoş, gelsinler, herkes gelsin, medeniyet sınırları içinde, adeta bir 3. dünya ülkesinde değilmişçesine kardeş kardeş duralım, o ayrı. Fakat arkadaş, sen her önünden geçen kadına kilitlenip laf atacak, sarkıntılık edecek olursan, işte orada dur. Hayır bir de sahildesin, bir yanda dalga sesi, tatlı bir güneş; yemyeşil bir yerdesin, azıcık keyif al bundan be arkadaş!
Ama yook, illa efendi efendi dolaşan, çimlerde oturup dinlenen, spor yapan insanların ortasında dikilip, cep telefonundan sonuna kadar YIBIDIZ YIBIDIZ kulüp müziği açıp çapkın bakışlar fırlatacak, herkesi çileden çıkaracaksın. Bir kere de döt-meme ekseninden ayrıl be arkadaş.
Biliyorum inanmayacaksın ama hâlâ güzel ülkemizin bazı yerlerinde “Kadının arkasından sinsi gibi yürümeyeyim, rahatsız etmeyeyim, yanlış anlaşılmayayım” diye düşünen hassas, medeni erkeklerin olduğu yerler var. Sen gelip kadınların bir taraflarına gözünü dikince, salyalarını akıta akıta laf atınca, memleketten ümidi komple kesiyoruz. Rica ediyorum en azından haftanın iki günü kadınlı erkekli medenice yaşamaya alışmayı dene.
Kadınlara kilitlenme, yanlarından geçerken vıcık vıcık laflar söyleme. Olur mu canım? Olur mu arkadaşım?

Yazarın Tüm Yazıları