Paylaş
Sosyal medyadaki takipçiler, Facebook’taki hareketlilik, Spotify-Deezer hesapları, itina ile şekillendirilmiş listeler, Instagram’da fotoğraflı vaziyet bildirimi, takipçi artırma manevraları...
Bunları yapmıyorsanız treni kaçırmış gibi hissediyor olabilirsiniz.
Sanal dünya, böyle hissetmeniz üzerine kurulu çünkü.
“Ben, ben, ben, ben, ben şöyleyim, ben böyleyim, ben şunu yaptım, ben şunu seviyorum, ben aşağı, ben yukarı” diyeceksiniz, insanlar sizi merak ve takip edecek, bir yandan egonuz okşanırken bir yandan da online gücünüz artacak.
Ego okşanması ve selfie’cilik müessesesi ayrı incelenmesi gereken bir konu. Dilerseniz bunu yarın irdeleyelim.
Tüm bunların varlığı, takipçi sayınız ve hesaplarınızın hareketliliği, online gücünüzün büyüklüğünü belirliyor.
Online “güç”, eski hayatımızı düşünecek olursak, sosyal kelebek olmanın, çok insan tanımanın eşdeğeri.
Ha, sosyal kelebeklik yine var ama onun da kodları değişti ve online güçle doğrudan bağlantılı.
Bir örnek vereyim.
Diyelim ki havalı bir fotoğrafta birkaç sosyal kelebeği önemli bir “event”te gördünüz.
Dışarıdan bakan bu ortamda delice eğlenildiğini, muhabbetin sular seller gibi kahkahalar eşliğinde aktığını, herkesin birbirini çok sevdiğini düşünebilir.
Bu neşeli fotoğrafa bakar ve “Ay insanlar ne sosyal, keşke ben de böyle olabilsem” dersiniz.
Fakat hikaye genellikle başkadır.
Adamımız sırf oraya görünmek için bir dakikalığına uğramış, “Bu önemli etkinlikte, önemli insanlarla bulundum” fotoğrafı çektirmiş, sonra çok sıkıldığı ve pek kimseyi tanımadığı için ortamdan hızla uzaklaşmıştır.
Fotoğraf çektirdiği mühim kişinin tam olarak ne iş yaptığını bile bilmiyordur, o fotoğrafta birlikte görünmesi ve bakana verilen “Ben de önemliyim, çünkü davetliyim” mesajı yetmiştir.
Bugün bir işi yaptığınızda içini doldurmanız gerekmiyor malum, dışarıdan “dolu dolu” gözüksün yeterli.
Sosyal kelebeğimiz bu esnada, yeni çağ kavramlarının balonluğunun gerektirdiği imajı vermiş, online “güç” kazanmıştır bile.
Peki bu “online güç” dediğimiz hadisenin içi boşsa eğer, gerçek bir güç olduğunu söyleyebilir miyiz?
Ne iş yaptığını bilmediği önemli bir adamla sırf “Ay ben de oradaydım” mesajı vermek için fotoğraf çektiren adamın sosyal medya gücü gerçek güç müdür?
Hiçbir şey söylemeyen bir adamın milyonlarca takipçisi olması güç müdür mesela?
Profiline dudak büzen ve vücudunun çeşitli parçalarından fotoğraflar dizen bir hanım kızımızın sekiz yüz bin takipçisi olması onun gücünü mü, yoksa bir toplumdaki erkeklerin açlık seviyesini mi gösterir?
Kendi gibi düşünmeyene küfür etmek maksadıyla online ortamlara salınmış troller birilerinin gücünü mü gösterir, yoksa “Yeterince para ve mevki verirsen, her görevi layıkıyla yapacak, vicdanını satacak adam bulunur” düzeninin iliklerimize işlediğini mi?
Öte yandan büyük markalar bile sosyal medya manipülasyonu yaparken...
Bot hesap meselesi herkesin oyuncağı olmuşken...
Sayı ve “konuşulma sıklığı” ile orantılı gerçek güçten bahsedebilir miyiz?
Sosyal medya, dünyanın birçok yerinde, hatta ülkemizde bile toplumları değiştirecek, dönüştürecek güçte, fakat bulunduğumuz coğrafyanın dillere destan şark kurnazlıkları ile bir “yeni çağ balonu” olarak bizim için şekil değiştirdi bile.
Sosyal medyada birçok kişinin “gücü” balon.
İşin kötüsü hem takipçilerini, hem de onları “güç” sanan markaları kandırıyorlar.
Ha, gerçek online güç yok mu? Var.
Peki nedir gerçek online gücün, gerçek sosyal medya gücünün sırrı?
Ne olacak, kelimenin kendisinde saklı.
Gerçek sosyal medya gücü, değişen dünya ile birlikte asla değişmeyecek bir kavramın içinde yatıyor: Gerçeklik.
Paylaş