Ben diyorum ki, şu hayatta hiçbir konuya vakıf olmayan bir insan “ölmeden önce... gereken 100 şey” kitaplarını okuyarak mükemmel bir rakı sofrası muhabbeti insanına dönüşebilir.
“Her türlü ortamlarda bulundum, dünyanın dört bir köşesini gezdim, sinemalar, kitaplar, sanat eserleri benden sorulur” havalarında gezebilir. İki lokma aklı varsa da bunu herkeslere gayet de güzel yedirebilir. İddia ediyorum, bu kitaplar ve bu listeler tamamen buna yaramakta. Öncelikle, kime göre, neye göre 100 şey. Önce onu sormak lazım. Tamam, kendi alanlarında birtakım uzmanlar yapıyor bu listeleri lakin, hepsini değil, çok lüzumlu bulduğumuz listeleri bir araya getirecek olsak bile 300 yıl yaşamamız lazım ki hepsini yapabilelim. Ha tabii liste yapmanın ve başkaları tarafından oluşturulmuş bir listeyi okumanın cazibesi işin en çekici kısmı, ona da değinmeden geçmeyeyim. Liste yapmak çok tatlıdır, iyi hissettirir... Alınacaklar listesi, tamir edilecekler listesi, market alışverişi listesi, işte yapılacaklar listesi... Listede yazanları alamasan, istediklerini yapamasan da önemli değil, önemli olan oturup onları yazmak, o tatmini yaşamak. Çünkü liste demek “lüzumlu olanlar bir araya getirmek, aklı berraklaştırmak” demek. İnsan “ölmeden önce... gereken 100 şey” listelerini okuyunca tam da böyle hissediyor. “Hah, bunları da okur/yaparsam mükemmel bir insan olacağım” diyor. Küçükken evdeki tüm ansiklopedileri okuyup mükemmel bir insan olacağına kanaat getirmek gibi aynen. Fakat benim bu listelere itirazım var. Hadi, ölmeden önce izlenmesi gereken filmleri filan anlıyorum da, “yapılması gerekenler” listesi nedir arkadaşım. Benim zevkimle senin zevkin bir mi, önce onu sorarım. Şimdi, bu listeler yeni değil elbette ama sürekli ısıtılıp ısıtılıp önümüze veriliyor ya. Hayır yani insan okudukça sinirleniyor. Mesela ben Alaska’daki köpek yarışlarına katılmadığım için pek bir eksiklik hissetmiyorum açıkçası. Sonra, Dünya Ekstrem Kayak Şampiyonası’na katılmak “ölmeden yapılacak en önemli 100 şey” arasında. Bırakın izlemeyi, katılın diyor. Bre yazar, belki kayak yapmayı bilmiyorum?? Belki kayaktan hoşlanmıyorum? Ayrıca bu 100 şey’i yapmaya kimin gücü yeter, sorarım size. Brunei Sultanı Hasan el Bolkiah olsan servetin yetmez yemin ediyorum. Bir diyor Papua Yeni Gine’ye git, bir diyor Alaska’ya. Bir Fas’a git diyor, bir Teksas’a. İnsanın asabını bozuyorlar yahu. Bu arkadaşın önerdiği iki yere gitsem 98 yere gidecek gücüm kalmaz zaten. Aslında bu listeleri “dünyanın farklı yerinden önemli etkinlikler” listesi olarak görmek lazım. Ya da “Genel kültürünüzle kızları tavlamak için okunması gereken 100 şey”den biri olabilir mesela. Ya da “rakı sofralarını şahlandıran muhabbetler için el kitabı” olarak. Öyle mi bakmalı bu işlere, ne dersiniz?
Bana üç gün müsaade
Senin için şu anda ölmeden önce yapılacak 100 şey nedir sevgili Habitus? derseniz, listenin başına izin yapmayı yerleştiririm. “İki dakika durup nefes almak” derim. Hatırlarsanız geçen hafta taşındığımı söylemiştim. “Aman taşınmakta ne var eşyalar gelsin, temizleriz iki dakikada, otururuz keh keh” demiştim. Lakin ben bu meselenin bu kadar yorucu olabileceğini hiç tahmin etmemiştim sevgili ev değiştirmenin zorluğunu bilen Habitus okuru. Vücudumda derman kalmadı, tam bir enkazım. Üç gün izninizi istiyorum. Yarın, cuma ve cumartesi yazmayacağım. Şu bitkin Habitus’unuz şöyle bir adamakıllı uyusun, kendine gelsin. Salı günü görüşmek üzere!