Paylaş
Ne yapman, nasıl yaşaman gerektiğini kendi kendine deneyimleyerek öğreniyorsun, ki bu da öğrenmenin en güzel yolu herhalde...
Şu an Los Angeles’tayım... ınsan daha önce hiç gelmediği bir yere yalnız yolculuk yaptığında “eyvahlar olsun ne yapacağım şimdi” hissine kapılıyor, ancak bu sefer hiç tahmin ettiğim gibi olmadı. Uçaktan iner inmez havaalanında nagivasyon aleti olan bir araba kiraladım. On numara bir hareket yapmışım. Çünkü, burada araba yoksa yandınız. Metro yok, otobüs ise bilhassa zamanı kısıtlı olanlar için zor bir ulaşım aracı. Her yere de taksiyle gidilmez, tabii cüzdanınızı hızla hafifletmek konusunda bir sorununuz yoksa buyurun, bütün taksiler sizin.
Otomobilde navigasyon aleti olunca iş kolay, gideceğiniz adresi alete yazıyorsunuz, ondan sonra tek yapmanız gereken aletin çizdiği yolu takip etmek. Bunu yapmasaydım buradaki hiçbir işe yetişemezdim herhalde.
İlk sorunum olan ulaşım meselesini hallettikten sonra ilk adresim, zamanında “Tarkan’ın eski sevgilisi” olarak tanıdığımız Julyet oldu. Bir akşam evine misafir oldum ve uzun uzun sohbet ettik.
Julyet 12 sene önce bir delilik yapıp hiç dil bilmeden ve cebinde çok az miktar parayla New York’a yerleşmiş. Birkaç yıldır Los Angeles’ta yaşıyor. şu anda Amerika’nın en iyi kuaförlerinden biri olan Cristophe ile birlikte çalışıyor.
Julyet, küçüklüğünden beri saçlara meraklı, Amerika’da sıfırdan başlamaya karar verince para biriktirip prestijli bir kuaförlük okulu olan Vidal Sassoon’a yazılıyor. Buradaki eğitimini bitirdikten sonra Cristophe’da “saç stilisti” olarak çalışmaya başlıyor. Amerika’daki kuaförlerde bizimkinden farklı olarak saç kesmek ve saç boyamak ayrı uzmanlık konuları. Julyet sadece saç kesiyor. Bu arada, kuaförlük meselesi burada, Türkiye’de olduğundan daha farklı. Kalfalık sistemi yok. Her meslek gibi okulunda okuyor, sertifikanız olmadan kuaförlük yapamıyorsunuz. Üstelik çok da iyi kazandıran bir meslek, düşünün, Julyet burada tek başına bir kız çocuğu büyütüyor.
Julyet Türkiye’deki hayatını tamamen geride bırakmış, kendini kariyerine ve Rain’i büyütmeye adamış.
Kızı Rain, 1,5 yaşına gelmiş bu arada, anne-kız Beverly Hills’te yaşıyorlar. Rain’in babası, Julyet’in eski erkek arkadaşı. Rain, sürekli gülen, mutsuzluk nedir bilmeyen pamuk gibi bir kız çocuğu. Julyet, kızının, mutsuz bir ilişki içinde büyümesi yerine mutlu bir bekar anneyle mutsuzluk nedir bilmeden yaşamasını istemiş...
Peki Julyet neden Amerika’ya yerleşmiş dersiniz? Buraya taşınması konusunda “Her şeye sıfırdan başlamak istedim, Türkiye’de bir meseleyle tanındın mı hayatının sonuna kadar o üstüne yapışıyor, orada ne yaparsam yapayım, ‘Tarkan’ın eski sevgilisi’ olmaktan kurtulamayacaktım, çok sıkılmıştım” diyor...
İnsanlara etiket yapıştırıp sonsuza kadar öyle anmayı ne kadar seviyoruz, değil mi?
* * *
Julyet’in yanından ayrıldıktan sonra The Pacific’in oyuncularıyla buluştum. Bunun detayını şimdilik çok anlatmayacağım, çünkü kendilerini önümüzdeki haftaların bir Pazartesi Sendromu olarak uzun uzun okuyacaksınız.
Onu gözünüz bir yerden ısırıyor mu?
Gelelim bu haftanın Pazartesi röportajına: Hollywood’un ünlü dizi oyuncularından biri: Hal Ozsan. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde doğmuş ve üç yaşındayken ailesiyle birlikte İngiltere’ye göç etmiş, oranın en prestijli okullarından biri olan Brentwood School’da eğitim aldıktan sonra 12 yıl önce Los Angeles’a yerleşmiş bir oyuncu. ısmi Halil ancak google’a bile Halil Özşan yazınca Hal Ozsan çıkıyorsa ve annesi bile Hal diyorsa, ben de müsaadenizle ona kullandığı ismiyle hitap edeceğim.
Onu aslında çok iyi tanıyorsunuz ama Türk olduğunu fark etmemiş olabilirsiniz. Hal, şu anda Beverly Hills 90210 dizisinde oynuyor. Onu 2. sezonun 15. bölümünden itibaren Naomi’nin hayatının önemli karakterlerinden biri olarak göreceksiniz. Hal için “Hollywood dizilerinin aranan oyuncusu” diyeceğim ve hiç de abartmamış olacağım çünkü kendisi Dawson’s Creek’te Todd Carr, Kyle XY’da Michael Cassidy ve Californication’da Ronny Praeger karakterlerini canlandırıyordu. Hal ile Batı Hollywood’da, bizim buraların Cihangir’i olarak tanımlayabileceğim Los Feliz’de buluştuk.
Neler mi konuştuk? Artık onun için de pazartesiyi bekleyeceksiniz...
Ve son buluşma: şansım yaver giderse bugün E! Channel’dan Giuliana Rancic ile görüşeceğim. Biliyorsunuz kendisi “kırmızı halı” meselelerinin piri olur.
Hollywood’da tanımadığı aktör yoktur, kendisini de tanımayan oyuncu yoktur.
Giuliana’dan sonra vakit olursa Los Angeles’ı şöyle hızlıca bir turlayacağım. Ve ertesi gün Allah’ın izniyle uçağıma binecek, Türkiye’ye gelecek ve toprağı öpeceğim!
Paylaş