“Okulunu bitir çocum”

Hatırlarım, sene 2001, üniversite 3. sınıftayım, sayısal bir derste, amfide oturmuş tahtaya aval aval bakıyorum.

Haberin Devamı

Yaş 21, henüz dünyaya dair pek bir fikrim yok, her şey için kendimi geç kalmış hissediyorum, işte tam da bu yüzden “ben şimdi bu dersleri okuyorum da gerçek hayatta ne işime yarayacak” diye sorup duruyorum. Evet, klişe bir laf belki ancak her öğrenci en az bir ders için kendine bu soruyu sormuştur.
Dersin ortasında tuvalete gideceğim diye çıkıyorum, bir köşede ağlıyorum.
Ciddiyim. “Benim başka bir bölümde okumam, başka bir iş yapmam lazım” diye üzülüyorum, fakat ‘yaş olmuş 21, iş bitmiş’ gibi o yaşta birçoğumuzun sahip olduğu, bugün bakınca anlamsız olan o his yüzünden çaresizlik içindeyim.
Bir de yüzmüş yüzmüş sonuna gelmişim yani, bu saatte niye okulu bırakayım, niye bir daha sınava gireyim diye düşünüyorum.
Kendimi böyle kahrede ede okuldan iyice soğudum.
“Yazmam lazım, çizmem lazım, bu işler bana göre değil, dünyayı gezmem lazım, insanları tanımam lazım, böyle buralarda olmuyor bu işler” diyerek bırakıyorum okulu, bir daha sınava giriyorum.
Çok istediğim bölümü kazanıyorum.
İlk sene rüya gibiydi. “Boş zaman işi olarak” kafana yazılmış sinemayı ders olarak görüyorsun.
Bütün gün çizim yapıyorsun. Müzik dersi var. Bir de kampüs güzel ki...
Tarihi binaların, yemyeşil bir bahçenin içindeyiz, ders dinlerken karşı binadan müzik bölümünde eğitim görenlerin enstrüman sesleri geliyor... (Yıldız Teknik’in Beşiktaş’taki yerinden bahsediyorum) “Öldüm de cennete mi geldim” dediğimi hatırlıyorum.
Sonra staj, derken dergiler, gazete iş okuldan daha tatlı geliyor...
Çalışmaya başlıyorum ve yıllar geçiyor...
Bunları neden anlattım biliyor musunuz? İnsan liseden sonra üniversiteye gitmeye her zaman hazır olmuyor.
Tam olarak istediği bölümü kazananlardan bahsetmiyorum tabii. (Zaten onlar kaç kişidir ki? Malum, eğitim sistemi seni yeteneğinin olduğu tarafa doğru yönlendirmiyor. Sonra mecbur kaldığın, daha doğrusu puanının yettiği bölüme yerleşiveriyorsun. Ondan sonra seversen şanslısın. Ama sevmezsen yandın.)
Ben puanımdan ötürü yerleştirildiğim bölümü hem sevmiştim ama biliyordum “beni başka bir şeyin beklediğini...”
Sürekli bir “iç kaynaması” hissi, duramıyorum yerimde. Derse gidiyorum ama aklım hep başka yerde.
Reklamcılık eğitimi almakta olan arkadaşımın, müzik eğitimi almakta olan sevgilimin okuluna gidiyorum, yahu neredeyse kıskançlıktan kendimi yerlere atıp, dövünerek ağlayacağım.
Nasıl kıskanıyorum “sosyal” bölümlerde okumalarını... Okula gitmek –bir de uzak ki, sormayın- işkence olmaya başlıyor.
İşte, sonra dediğim gibi başka okul, başka hayat, sonunda istediğimi yapıyorum.
Mesleğimin bana verdiği avantaj sayesinde hayatımda hiç gitmeyi düşünmeyeceğim şehirleri görüyorum. İnsanlarla konuşuyorum. Hayran olduğum insanları yakından tanıma fırsatı yakalıyorum.
Başka dünyalar, başka hayatlar görüyorum. Sevdiğim bir mesleği yaparken üstelik.
Kısacası karnımı ağrıtan o “açlığı” gideriyorum. 30’lara geldiğimde 21 yaşındayken karnımı ağrıtan o sabırsızlık, o “beni başka şeyler bekliyor” “kim bilir ne bekliyor” “dersi kırayım da azıcık gezeyim” “Of benim ne işim var bu okulda, resmen dünyayı kaçırıyorum” duygusu gidiyor, yerine “taşlar yerine oturdu” hissi yavaş yavaş yerleşmeye başlıyor.
Galiba bazı insanların hakkıyla üniversitede okuyabilmesi için “zamana” ihtiyacı olabiliyor.
Esasında o zamanı okuldan sonra bol bol bulacaksın ama 21’sin, “deli”sin işte, yerinde duramıyorsun. Kendine hep başka çıkışlar arıyorsun.
(Bu yazıyı okuyup “Anneaa, bak Melike de benim gibiymiş, ben okulu bırakıyorum” diyerek gözleri fıldır fıldır olmuş Habitus okurlarını ıslak meşe odunuyla döveceğimi belirtmek isterim.)
Biliyorum zor ama az dişinizi sıkın, kendinize yeni kapılar açmak için radikal kararlar almaya gerek yok.
Liseden sonra üniversiteye gerçekten hazır değilsen, “kaçıyor, hayat kaçıyor” duygusu çok bastırıyorsa bir sene ara ver, bin trene sırt çantanla dünyayı gez, araştır, kendine bir gönüllü işi bul, git başka yerde yaşa ama geç olmadan o okulu bitir.
Sonra hayalini kurduklarını yapmak için çook vaktin oluyor, hiç endişelenme. Anlaştık?

Yazarın Tüm Yazıları