Paylaş
Şu sıralar yoğun gündem nedeniyle köşede yer veremediğim epey davet birikti.
Hepsini bir arada yazayım da kurtulayım. Valla o kadar yedik, içtik, bizinıs klas’larda, lüküs otellerde kaldık, davet sahipleri iki kalem oynatalım bekliyorlar...
- Geçen Hırt İnşaat A.Ş.’nin sahibi Hırtettin Rantçıbaşı ile çok özel bir davette bir araya geldik.
Yeni projelerinden bahsetti. Oldukça yenilikçi ve modern bir tarzı var. Eşi Maklube Hanım da şen kahkahalarıyla ortama neşe kattı.
Yılda iki kez sosyal sorumluluk projesi yapıyor, en son objektife bakarak çığlık atmış.
“Ay çok hoşsunuz” dedim, kafamızı geriye ata ata güldük. Meğer Edvard Munch’un “Çığlık” tablosunun bakımı için bağış kampanyasına destek vermiş!
O da eşinin yeni inşaat projesinden çok umutlu. İstanbul yeni bir proje kazanıyor sizin anlayacağınız!
- Evvelki gün Hamamdaki Gümüş Tas Otel’e gittim.
SPA’sı bir harikaydı. Oldukça rahatladım. Çevresindeki doğa ve huzur da cabası.
İnsan kendini kelebekler gibi hafif hissediyor.
Mutlaka denenmeli.
- Geçen gün Sattır Restoran’ın yeni şubesi açıldı.
Ben de davetliydim. Eti çok özel bir yöntemle pişiriyorlar.
Eti pişirmeden önce üç kere tokatlamak, bir kere havaya atıp elinizi şaklatarak tutmanız lazımmış.
Sattır’ın meşhur şefi Etpişreddin Usta’nın maharetli ellerine kendimizi bıraktık.
Bir yedik, bir yedik sormayın. Et yemekten gut oluyorduk az kalsın!
- Geçen her zaman olduğu gibi havaalanında CIP salonunda oturuyorum.
Ünlü şarkıcı Nihavend Hanım yanıma geldi. Dedi, “Melike’ciğim nedir bu CIP’lerin hali? Herkesi de alıyorlar şekerim aaaa!
Bunu yaz muhakkak, olmaz böyle...” Aynı sorundan ben de mustaribim açıkçası.
Her önüne gelen CIP’e alınır mı yahu? Adı üstünde, “Commercially Important Person”...
Beni aldın, Ajda’yı, Sertab’ı aldın ama Sarı Çizmeli Mehmet Efendi’yi niçin alıyorsun?
Oysa Paris’teki CIP öyle mi? Geçen Sarkozy’nin eşi Carla Bruni gelmiş, ona bile iki kere kimlik sormuşlar.
Bizimki yol geçen hanı resmen. Pes doğrusu.
Gezdim... Gördüm... Tattım...
- Toplu taşıma sevmem. Nerede bizinıs klas, nerede özel otomobil, nerede şoförlü muamele varsa, ben oradayım. Fakat geçen gün denk geldi, metroya bineyim dedim. Açıkçası şaşırdım.
Ben en son minibüste kalmıştım. Ben davetten davete koşarken şehircilik çok ilerlemiş. Metro inanılmaz hızlı.
Etraf çok modern tasarlanmış.
Yürüyen merdiven bile var! Bu kadarını beklemezdim, bravo başkan! .
- Açıkçası pek “yöresel yemek” insanı sayılmam.
Ağır geliyor, belki yağı, belki de malzemesi dokunuyor. Fakat geçen gün yeni açılan Antep yemekleri restoranının sahibi kadim dostum Yuvar Bey (biz aramızda ona fıstık deriz, ya, ahaha, fıstık gibi adamdır maaşallah!) davet edince hayır diyemedim. Yemekler çok lezzetliydi.
Hiç mideme dokunmadı, rahatsızlanmadım.
Fıstık’a buradan teşekkür ediyor, ellerine sağlık diyorum. Hele ki o yuvarlama! Ahh ah, damak çatlatıyor muhterem Habitus okuru!
- Geçen bir sergiye gittim. Sosyal sorumluluk yönü ağır olan önemli bir sergiydi.
Ünlülere çöp adam çizdirmişler.
Satılan tablolardan elde edilen gelir Çöp Adam Geliştirme Vakfı’na bağışlanacakmış.
Pek sergi insanı sayılmam ama kadim dostlarım Nazlı Botoksal ve Hale Gerdiroğlu’nun davetlerinde hep pahalı içkiler servis edildiği ve genelde önemli insanlarla bir arada bulunma fırsatı yakaladığım için hiç hayır diyemem.
Milletvekilleri, sosyetenin ünlü simaları, herkes oradaydı. En önemli bulduklarımla tabloların önünde çok güzel sohbet ettik.
Nazlı Botoksal ve Hale Gerdiroğlu, sergi mekanı olarak Kesköse Art Gallery’i tercih etmiş. Yalnız şunu söylemeden geçemeyeceğim: İçki servis eden elemanların biraz daha özenli olması lazım. Az kalsın önüme döküyorlardı! Bu kadar özenli bir projeye daha özenli bir hizmet bekliyor insan sizin anlayacağınız.
Paylaş