Paylaş
Görünümünüzü mü değiştirmek istiyorsunuz?
“ılginç adam” olmak, birtakım ortamlarda dikkat mi çekmek istiyorsunuz?
O halde Johnny Depp başta olmak üzere taş model Jon Kortajarena (güzel adam top 5’ime rahatlıkla girer; lütfen google’layınız) ve kemik gözlük kullanımı konusunda onların izinden giden Hayrettin Karaoğuz’un stilini kopyalayınız.
Efendim hiç zor değil, telaşlanmayınız. Bir kere, gözlerinizin bozuk olması gerekmiyor. Hemmen bir gözlükçüye gidiyorsunuz. Bir adet renksiz camlı Ray Ban Wayfarer gözlük alıyorsunuz.
Önemli detay: Saçlarınızı azıcık uzatmalı ve kabartmalısınız. Saç spreyi lazım bir de.
Üzerinizdeki kıyafetlerde muhakkak bir pötikare öğe olmalı. Kadife ceketinizi ve üst üste 3 gün giymeniz halinde hayatınıza “kısır adam” olarak devam etmenizi sağlayacak sımsıkı kotunuzu da ihmal etmezseniz, işte artık sizden güzeli yok.
Bıyık bırakılabilir. Olmasa da olur.
Cihangir’de ısrarla sorunuz!
“Kemik gözlüklü genç erkekler nasıl görünür, moda tüyosu isteriz, bize örnek ver Habitus” derseniz, sizi Cihangir’e davet etmek isterim.
Ben mesela Cihangir’e geldiğimi “kemik gözlüklü tasarımcı erkek kişi” gördüğüm zaman anlıyorum. Taksim’in arka sokaklarında kaybolursam etrafıma bakıyorum. Eğer kemik gözlüklü erkek görürsem, hah diyorum, kesin Cihangir sınırından girdik.
Bu bölgedeki kemik gözlük yoğunluğu ıstanbul’un başka hiçbir semtinde yok arkadaş. Hatta Türkiye’nin hiçbir yerinde yok.
Gece hayatında da önemli yer tutuyorlar bu arada. Örnek mi?
Diyelim ki bir kulübe gittiniz. “Kemik gözlüklü trendy çocuk” yoksa etrafta o mekana erken gitmişsiniz demektir.
Henüz gece “kaynamaya başlamadı” demektir.
Bu arada şaka maka benim de hoşuma gidiyor ha. Gözüm bozuk değil ama alıp taksam mı acaba? Neyse vazgeçtim. Kara camlı olanlarından alayım da yağmurda takayım bari. Malum, kış mevsiminde, güneş yokken ve ıstinye Park’ta çok gerekli bir aksesuvar. Çantadan ayırmamalı...
Pazartesi sendromu
Pazartesi günlerinin o iç sıkan, ruh daraltan hissini yok etmeye kimsenin gücü yetmez, biliyorum.
Yine de size bir haberim var. Bundan böyle 4 gün bu sayfalarda buluşmakla kalmayacak, pazartesi günleri yine bu sayfalarda o sendromu birlikte yaşayacağız. Hatta yanımızda bir de konuğumuz olacak.
Neden mi bahsediyorum? Haaaah, hayatta söylemem. Pazartesi’yi bekleyin diyor, sevgilerimi sunuyorum.
Sevgili Marc Jacobs’u selamlarım, kendisi modacımdır
Ünlü karı-kocaların röportajlarda birbirleri hakkında konuşurken isimlerinin sonlarına “bey-hanım” takmalarını anlamsız buluyoruz ya. Herhangi birinden “Sevgili Fifican” diye bahsedilmesi de o kadar komik geliyor kulağa. Sanki başında “sevgili” deyip boynu bükerek mahcup mahcup gülümsemesek ayıp olacak.
Genelde birilerinden söz ya da beste alan şarkıcılar bunu daha çok yapıyor gibi geliyor bana, ne dersiniz? “Sevgili şehrazat”ı sadece şehrazat olarak düşünebiliyor musunuz mesela? Peki ya Serdar Ortaç’ı?
Ha, ben diyorum sürekli “Sevgili Habitus okuru”; o başka. Ona sesini çıkarmayacaksın arkadaşım.
Neyse, evvelki akşam Tuğba Özay, Saba Tümer’in programındaydı.
Saba ona “Nereden giyiniyorsun” diye sordu. Önce “Kıyafetlerimin hepsi ıtalya’dan” dedi.
Ve ekledi: “Sevgili Alberta Ferretti ile çalışıyorum...”
SEVGıLı Alberta Ferretti??!
Bu beyanat, sevgili kelimesi kullanımı konusunda bir rekor herhalde.
Yakında cansız eşyalara da “sevgili” demeye başlarsak şaşmam.
***
Ben iki sene önce ebay’den bir Marc Jacobs çanta almıştım mesela.
Peki beni de “Sevgili Marc Jacobs” mu giydirmiş oluyor?
Hayır, kendisinin hiç haberi yok bu alışverişimden de.
O açıdan yani...
Paylaş