Paylaş
Arıyı gördüğü anda gazeteyi kıvırır.
Yaklaştığında kıvırdı gazeteyi tuttuğu gibi vurur tüm gücüyle, yapıştırır arıyı yere.
İhtiyacından fazla meyve, sebze alır.
Beğenmez, derhal atar. Biraz tatsız bir meyveyi atmak, bir boş cips paketini atmaktan farksızdır.
İkisi de önemsizdir çünkü.
İnsan merkezli bir evrende yaşadığına inanan zat-ı muhteremler için bunlarda bir acayiplik yok.
Etrafındaki canlı cansız her varlığı insanın hizmetkarı olarak algılayabilir, onu rahatsız eden ne varsa ortadan kaldırabilir.
Onu sokmasından korktuğu için zararsız, aksine faydalı bir arıyı öldürebilir, kilolarca meyve sebzeyi-iki günlük yenmemiş ekmeği çöpe atabilir, örümceklerin kafasına terlik indirebilir ve bunların hepsini günlük, sıradan olaylar olarak düşünebilir.
Onlara insan merkezli, doğaya saygı duymayan, tüketim delisi dünyalarında mutluluk dileyelim.
Fakat örümceği gördüğünüzde aklınıza, onu bir kavanoz içine düşürüp, sonra da doğaya salmak geliyorsa, iki günlük ekmeği kuşlara veriyorsanız, ihtiyacınızdan fazla ürün satın almıyorsanız, arı gördüğünüzde şehri zehirli uçan küçük canavarlar basmış gibi davranmıyorsanız sizi tebrik ederim.
Anne-babanız sizi pek iyi yetiştirmiş.
İyi eğitimcilere rastlamışsınız, insani yönünüz gelişmiş.
Bakın size ne kadar basit örnekler verdim.
“Çiçek böcek, vıcı vıcı sevgi pıtırcığı” lafları gibi durabilir bunların hepsi. Detay gelebilir, önemsiz gelebilir bu küçük anlar, “Ohoo, daha ona gelene kadar daha büyük dertlerimiz var” diyebilirsiniz.
Fakat doğaya saygımız yoksa insanı insan yapan özelliklerimizin büyük bir çoğunun olmadığını kabul etmemiz gerek.
Bu “sevgi pıtırcığı” yaklaşımı, size çok lazım anlarda, çok lazım insanlarla ilgili pek çok şey söyleyebilir.
Ben üç örnek verdim. Siz artırın bu örnekleri.
Sürekli mütevazılıktan konuşan lüks tutkunu, sürekli dinden konuşan sahtekar, sürekli adaletten bahseden yalancı...
Şükür İsveç’te filan yaşamıyoruz, memlekette örneği bol.
“Değer bilmek” enteresan bir eylem mesela.
Herhangi bir canlının yaşam hakkını bilmeyen, önemsemeyen bir insanın arkadaşlığını ister misiniz?
Canlı hakkını bilmiyorsa, neyin değerini biliyor olabilir şu hayatta?
Göz kırpmadan yiyecek çöpe atanları düşünün...
Neyin değerini biliyor olabilir, sofrasına gelen bir elmanın değerini bilmedikten sonra?
Bana ne verebilir açgözlü, lüks tutkunu ve israfçı bir adamın, kadının arkadaşlığı mesela?
Bana bilmediğim neyi öğretebilir?
Gözlem, bazen günlük hayattaki ilişkilerde çok işe yarıyor.
Hayat elbette hızlı, ancak vitesi iyi ayarladığınızda her şey için zaman var.
Yavaşlamak, gözlem yapmayı bilmek lazım.
Yazık ki genellikle insanlara önyargıyla yaklaşmak daha kolay gelir bizlere.
Duyduklarımızı, dedikoduları dinlemeye, onlara inanmaya daha çok meylederiz.
İnsan mı tanımak istiyorsunuz?
Anlamak istediğiniz insanla biraz zaman geçirin.
Bırakın ağzından çıkanları, duyduklarınızı, önyargılarınızı...
İzleyin. İnsanları izleyin. Tanıdıkları bırakın, tanımadığınız insanları da izleyin.
Adam/kadın nasıl yaşıyor? “Günlük, sıradan hareketler” dedikleri neler?
Nasıl alışkanlıkları var?
Söyledikleri değil, alışkanlıkları, dünyaya ve doğaya yaklaşımı, gayrı ihtiyari davranışları gösterecek size karakterinden ipuçları...
Velhasıl kelam, insan izlemeyi öğrenmek lazım.
İletişim kurarken, kişilerle aranızdaki mesafeyi ayarlarken çok işe yarıyor.
Paylaş