Hasta ediyor!

Kimi restoranlardaki kimi servis elemanları, masaya dökülen yemeği, sizin oraya kıvırıp bıraktığınız, kullandığınız kağıt peçeteyle silmiyorlar mı, işte bu beni hasta ediyor.

Haberin Devamı

Eğer haberleri yoksa buradan seslenelim, teknoloji gelişti, artık çok güzel kullan-at bezler var, hiç de pahalı değil ve masaları müşterinin kullandığı peçeteden daha iyi temizliyorlar.
“Piyasa” yerlerde takılan, “eller havaya” türü eğlenceden hoşlanan, aşağı-yukarı aynı giyinen/görünen insanlar var ya. Hani onlar, kendini “daha akıllı, daha entel vb.” kategoride sayanların sosyal tespitlerinde eğlence objesi oluyor ya, bu beni hasta ediyor.
Ha kime göre, neye göre akıllı, o da ayrı konu. Ne meraklıyız kendimiz gibi olmayanı “eksik” sanmaya...
Kimi kadınlar, evli ya da sevgili olduğu 150 metreden bağıran çiftlerin yanından geçerken, erkek kişiyi kesiyor ya, işte bu beni hasta ediyor. Ben senin sevgilini kesiyor muyum arkadaşım? Sonra diyorsunuz ki niye kadınlar birbirini sevmiyor...
Twitter ya da Facebook’ta arkadaş olan birtakım insanların, sokakta yolları kesişiyor ve birbirlerini tanımadan, selamlaşmadan geçip gidiyorlar ya, işte bu beni hasta ediyor.
Sanal alemlerin, gerçek dünyanın canını en çok acıttığı andır bu benim gözümde.
Mutlu bir haber almış bir şahıs, mutluluk sahibi kişi adına/onunla birlikte bir türlü sevinemiyor, “Ben senin iyiliğini düşünüyorum” diye mutluluğunu sorguluyor, karşısındakinin aklına şüphe düşürmeye çalışıyor ya, işte bu beni hasta ediyor. Mutluluğu gerçek anlamda yaşayabilmek için paylaşmamak lazım galiba.
?u hayatımda bir tane bile sinyal verip sağa/sola dönen polis otosu görmedim ya, işte bu beni hasta ediyor. Sinyal vermedikleri gibi, iki şeridi ortalayarak araç sürmeleri, aşırı yavaş veya slalom yapa yapa gitmeleri; daha fenası, sırf “ben polisim” diye kendilerinde canlarının istediği gibi kullanma hakkını bulmaları da ayrıca enteresan. Laf da edilmiyor ha, korna çalsan kabahat.
Önce kurallara sen uyacaksın ki, biz de uyalım sevgili trafik polisi.
Hayır yani, bu şekilde araç kullanmalarının sebebinin de her defasında olay yerine yetişmek filan olduğunu zannetmiyorum. Ha, bir de hareket halindeki trafiğin ortasında dikilip otolara eliyle “geç geç geç” yaparak trafiği “yöneten” trafik polisleri olmasaydı o yolların hali nice olurdu...
Polis demişken, İngiliz polislerinin gece çıkan kadınlara yönelik hassasiyetlerinin hastasıyım. Birkaç sene önce sarhoş genç kızlar düşmesin, bileklerini incitmesin diye bar çıkışında parmak arası lastik terlik veriyorlardı, şimdi de mini etekli genç kızlar için “hipotermi” uyarısı yapmışlar. Aman, demiş, mini etek giymeyin ki üşümeyesiniz. Hastasıyım.

Bir uyarı

Haberin Devamı

Hatırlarsanız geçen haftalarda yurtdışında 3G modemini kullandığı için 15 bin liralık fatura ödemek zorunda kalan bir öğrencinin haberiyle karşılaşmıştık.
Faturayı ödeyebilmek için bankadan kredi çeken babası, oğlunun Türkiye’deki 3G internet hattını yurtdışında kullanmak için GSM bayisine müracaat ettiğini, fakat “Paket aşımı yapmadığı sürece kullanım ücretinin ayda 70 lirayı geçmeyeceğinin söylendiğini” dile getirmişti.
“Bayilerde verilen bilgiden dolayı mağdur olan vatandaş” meselesi bir değil beş değil. Herkesin başına en az bir kere gelmiştir. Hiçbir zaman bayi yetkilisi tarafından size söyleneni ispatlayamazsınız. Çünkü ortada bir konuşma kaydı yoktur.
O nedenle, diyeceğim ki, herhangi bir konuda bilgi almak istediğinizde, müşteri hizmetlerini arayın.
Bilirsiniz, tüm konuşmalar kaydedilir ve bir hata ortaya çıktığı zaman konuşma kayıtlarının dinlenmesini istemeniz kabildir.
Telefon operatörleri de dediğimi öneriyor zaten, “Her zaman müşteri hizmetlerinden bilgi alın, bayideki yoğunluk, yanlış anlaşılmalar ya da eksik bilgilendirmeler müşteri mağduriyetine sebep olabilir” diyorlar.
Bu her konuda, her alanda geçerli. Hastaneler, aldığınız bir ürünün teknik servisi... Bir dava söz konusu olduğunda, elinizde size verilen yanlış bilgiyle ilgili geçerli sayılacak bir ses kaydı yoksa, mağdur olmanız daha kolay.

Yazarın Tüm Yazıları