Paylaş
Milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz günler...
Bugüne kadar siyasetçilerin oyuncağı olmuş bu söz öbeğini ilk defa gerçek anlamda Türkiye’nin insanları yaşıyor ve söylüyor.
Ayrımcılığın, “Bizden olanlar” ve “Bizden olmayanlar”ın çalışmadığını, farklı düşünce ve inanç sahibi insanların aynı çatıda birlik olmadan var olamayacağını artık yavaş yavaş öğrenenleri görmek mutlu ediyor.
Durmadan olumsuzluklardan bahsetmek, olan güzelliklere dair bir körlük yarattı çoğumuzda.
Sadece kötülüğe dair algıda seçici insanlara dönüşmüşken anladık ki istiap haddimiz dolmuş, doldurulmuş...
Böyle hisseden hemen hemen herkesin aydınlıktan bahsetmesi insana umut veriyor.
Şimdi sırada körleştiğimiz, tıkandığımız diğer yerleri açmak var.
Müzik, sahne sanatları, görsel sanatlar, sinema, televizyon, hepsi uzun zamandır “rölanti”de.
Özellikle televizyonda belirli “çalışıyor” denen kalıpların içine hapsoldu tüm yapımcılar.
Oysa bugün yayınlanan aynı tip işlerin dışında, açlık duyduğumuz türde diziler, programlar var.
Bakalım hangi cengaver televizyoncu bu dar alandan kendini kurtarmayı başaracak...
* Sayemizde dünyanın en büyük olumsuzluk/ şikayet platformuna dönüşen Facebook’ta bile dönüşüm var.
Sevimli hayvan videoları ve müzik paylaşımları şu sıralar iç karartıcı gündem haberlerinin yerini alıyor.
Umursamazlık değil bu, artık “ilaç” gerekiyor bize, tedavi gerekiyor, durmadan kötüyü gören ve olumsuzluğa odaklanan aklımıza biraz yerden “besin” vermek gerekiyor.
* Joss Stone konseri: Joan Baez’in “Türkiye konserimi iptal ediyorum çünkü kendimi, grup üyelerimi ve ekibimi Türkiye’de yükselen tehlike ve kabusun içine sokamam” açıklamasından sonra “başka türlü bir yaklaşım da mümkün” dedirten Joss Stone’u bağrımıza bassak yeridir.
Joan Baez gibi bir aktivistten beklediğimizi Joss Stone’da bulduk, İstanbul uçağına binmeden “Geliyoruz, konser mekanı değişti, umarız bizimle birlikte olursunuz” dediği kısa video elden ele dolaştı, moral yükseltti.
Ayrıca “Kendimizi ve başkalarını tehlike ve kabusun içine sokmak”tan bahsedeceksek eğer...
Dünya üzerinde “tehlikesiz” bir yer kaldı var mı, mesela Joan Baez IŞİD tehdidi altındaki Avrupa şehirlerine gider mi?
Yeni bir dizi: Stranger Things
İşte gerçek bir 80’ler dizisi, Stranger Things.
Şu sıralar kulaktan kulağa dolaşan en bomba Netflix dizisi...
Öyle “2016’da, stüdyoda çekildiği ve oyuncuların üzerlerindeki kıyafetlerin kostüm olduğu çok belli dizilerden değil.
Konusunu anlatmayacağım ama izlediğinizde ne hissedeceğinizi anlatacağım size, bilhassa çocukluğunuzu 80’lerde ve 90’larda yaşadıysanız zaman yolculuğu yapacağınızı garanti ediyorum.
Nasıl mı?
Mesela 80’lerde hafta içi akşamları TRT’de Güzel ve Çirkin veya Roger Moore’lu Saint’i veya BBC dizisi “Girdap”ı (Maelstrom) izlerken...
Veya bir cumartesi öğleden sonra salonda halının üzerinde bağdaş kurup oturarak, fal taşı gibi açılmış gözlerle Ziyaretçiler izlerken ne hissettiyseniz...
Veya gece yorganın altında bir el feneriyle Stephen King romanı okurken, yaz akşamları birbirinize hayalet, UFO hikayeleri anlatırken hangi ruh hali içine girdiyseniz işte tam olarak o günlerde hissettiklerinize döneceksiniz.
Stranger Things, 90’larda çekilmiş bir 80’ler dizisi gibi, macera, korku, nostalji, hepsi var.
Çabuk bitmesin diye yavaş yavaş izliyorum, size o kadar söyleyeyim. Bence kaçırmayın.
Paylaş