Gündem saçmalamaları

Bugünün yazısını yazmaya oturduğum zaman aklımda tamamen başka bir mesele vardı.

Haberin Devamı

Fakat gündemi oluşturan konulardaki saçmalama düzeyi o kadar yüksek ki, onlarla alakalı kalem oynatmaktan başka bir şey gelmiyor içimden sevgili reaktör soğutucusu Habitus okuru.
Şimdi, Enerji Bakanı diyor ki, ABD’de yapılan bir araştırmaya göre bekarlık, insan ömrünü 6 yıl, nükleer santraller ise 0.03 gün kısaltıyor.
Dolayısıyla bekarlık, santralden daha zararlıdır.
Bekarlıktan ölümler ve nükleer santral kaynaklı ölümlerin istatistiksel olarak karşılaştırılması temel saçmalığını bir kenara bırakacak olursak, bir dev saçmalık daha var.
“Kadınların hem bekar kalayım, hem de her çiçekten bal alayım erkeklerden çektikleri, nükleer santralden çekeceklerinden çok daha fazladır” deseydi, daha gerçekçi olabilirdi.
Fakat kendisi “Ütümü, yemeğimi yapan yok, yalnızım yalnız” diye üzülerek ömrü kısalan erkeklerden bahsediyor. Yani bekarlığın, bizzat bekarlığı yaşayana zararı varmış, ondan bahsediyor.
Bana kalırsa, nükleer santral-tüpgaz eşleştirmesinden sonra, bekarlık-nükleer santral istatistikleri, risk değerlendirmesi konusunda yeni bir çığır açmış bulunuyor.
Göreceksiniz, örnekler çeşitlenecektir.
Mesela “Yaban arısının aorttan sokması sonucu ölüm ihtimalimiz, nükleer santral kaynaklı ölümden kat kat yüksek” ya da “Domates kabuklarının boğazımıza kaçması sonucu ölüm riski nükleer santral kaynaklı ölümden daha yüksek” gibi örnekler pek yakında kulağımıza çalınacaktır.
(Bu arada söylemeden edemeyeceğim, sayın bakana kimse ilkokulda filan “elmalarla armutlar” örneğini vermemiş mi acaba, onu da merak ediyorum.)
Bu bekarlık ve nükleer santral meselesine biraz daha kafa yorarsam delireceğimi düşünüyorum o yüzden dilerseniz “obez-şişko” meselesine geçelim sevgili balık etli Habitus okuru.
Biliyorsunuz obeze şişko diyerek şişmanlıkla savaşmak yeni hedefimiz. Ne düşünüyorsunuz bilmem ama bence gayet mantıklı.
Zira bu yöntemle zayıflama garantili, çünkü sevimlilik yapmaya çalışırken karşımızdaki insanda oluşturacağımız sinir, metabolizmasının hızlanmasına sebep olacak ve otomatikman eskisinden daha fazla kalori harcamaya başlayacaktır.
Ayrıca, madem böyle bir “sevimli” strateji var, bence bunu depresyonda da kullanmalı. Zira depresyon, en az obezite (şişkoluk) kadar sık görülmekte.
Depresyona, depresif insana mesela, “deproş” diyelim.
Bu kelime, aynen “obez-şişko” örneğindeki sistemle çalışacaktır. İşe yarayacaktır.
Efendim, depresif, dolayısıyla asabi bir insanın karşısına geçip “N’aber deproş?” derseniz kavga çıkmasını garantilemiş olursunuz.
Eh, karşınızdaki insan içindeki siniri kavga ile boşaltacağı için, depresifliği (deproşluk) kalmayacak, rahatlamış, pamuk gibi, şeker mi şeker bir ruh haline sahip olacaktır.

Haberin Devamı

Bize de uğra uzaylı kardeş!

Haberin Devamı

Uzaylı kardeşlerim nükleer faaliyet (ya da facia diyelim) sezdikleri için, sağa-sola hızlı hızlı hareket eden gemilerle dünyamızı kolaçan etmeye geldiler biliyorsunuz.
Bu uzaylılar da bir alem ha. Herhalde, diyorlar ki, aman bir karışıklık olmasın, bizi uçak ya da meteoroloji balonu sanmasınlar, şöyle hızlı-hızlı bir sağa bir sola hareket edelim de kendimizi gösterelim.
Hayır yani, ben de bunu anlamıyorum.
Madem geldin, efendi gibi kendini göstersene arkadaşım. Ben çocukken de titreşen ışıklar vardı, hâlâ aynı hikaye... Çok sinirleniyorum yahu, buraya kadar geliyor, hâlâ aynı görüntüleri veriyorsun. Çık şöyle kameraların karşısına, yap bir basın açıklaması.
Ama yoook, illa gelip ışıklarını titreştirecek, sağa sola hızlı hızlı hareket edecek.
Valla, ne diyeyim, sıktın artık uzaylı kardeş.
Ayrıca nükleer aktivite olunca geliyorsun, bizim şu şifreli kopya meselesi için niçin gelmiyorsun uzaylı kardeş.
“İki gözüm önüme aksın ki kopya yok” açıklamaları burada kimseyi tatmin etmiyor da ondan.
Bizim semalarda da bir tur atıver, ışıkları titreştiriver be uzaylı kardeş!

Yazarın Tüm Yazıları