Evlilik “kadın kadına” ilişkilere yarıyor!

Şimdi efendim, bir insanın tek kişilik yaşantıdan iki kişiliğe adapte olması işine “evlilik hayatı” diyoruz malumunuz.

Haberin Devamı

İki kişilik yaşam en başta düşündüğünüz kadar kolay olmuyor. Herhalde henüz evlenmemiş bütün arkadaşlarım bana “eee, tavsiye ediyor musun evliliği” diye
sormuşlardır...
Tabii ediyorum ama zor arkadaş, yani alışması zor. Bir kişiyken iki kişi oluyorsun, kimi alışkanlıklarını tümüyle değiştirmek zorundasın. Değiştiremiyorsan da dönüştürmek zorundasın, zor adaptasyon süreci de bu zaten.
Evet, en zor kısmı bu olabilir ama evliliğin kadınlar için getirdiği esas değişiklik kadın-kadına iletişimde yaşanıyor.
Daha yumuşak, daha az rekabet duyguları içeren, daha şefkatli ve az yorucu bir hale dönüşüyor.
Mesela normalde sevgilinin yanına gelip konuşacak bir kadın diyelim, kimi zaman size selam bile vermeden sevgilinizle bol fıkırdamalı bir muhabbete girecek olsun, yüzüğü gördü mü ya da evlendiğinizi bildi mi önce şöyle bir duruyor.
Diyor ki, “Haaa, bunlar evli, bi saniye. Bu kız beni paralar, dikkatli davranayım.”
Peki ne yapıyor? Yaklaşmıyor. Saygıda kusur etmiyor, gereksiz yakın temastan kaçınıyor.
Daha doğrusu şöyle söyleyeyim, gereksiz yakın temas erkeğe değil, sana yönleniyor.
Şöyle ki, normalde sevgili pozisyonunda olsan kadın sana merhaba bile demeden çiftlerden erkek olanla muhabbete girecekken yüzüğü gördü mü önce sana “Merhaba canımmm, nasılsınnnn” demeyi ihmal etmiyor.
Tam tersi durum da geçerli yani bir çiftle “evli biri” olarak tanışmanın,“bekar biri” olarak tanışmaktan büyük farkı var.
Yüzük bir türlü “güvenilirlik belgesi” vazifesi görüyor.
Evli değilken yeni tanıdığın bir kadın için “potansiyel sevgili /koca çalıcı” olarak değerlendirilebilirken bir anda “başı nasılsa bağlı, can dost olur bundan” pozisyonuna ışınlanıveriyorsun.
Yine bol “: )))))))” içeren diyaloglarla iletişim kurulan bir insana dönüşüveriyorsun.

Haberin Devamı

Vahşi yaşam belgeseli

Şimdi kendimi tenzih edeyim ama evli çiftlerde kadın kısmını incelerken bazen kendimi belgesel izler gibi hissediyorum.
“Tehlike anında dişinin eşini koruma ve kollama güdüsü” türünde vahşi yaşam belgeseli.
Diyelim ki genç bir çift var ve kalabalık bir ortama beraber giriyorlar.
Etrafta kadının “tehlikeli” bulabileceği başka bir kadın belirdiği anda çiftimizin “dişi” olanına dikkatinizi çekerim. O anda gözleri kararacak, erkeğine sarılacak, siz deyin suni aşk sahneleri, ben diyeyim gövde gösterisi, onu öpücüklere boğacak, varsa taşı fezadan seçebildiğiniz yüzüğü gözlerimize sokacak, sevgilisine sarılarak “Eğer canım kocamı hoş bulduysan seni paralarım” mesajı verecektir.
İşte, böyle durumlarda sizin elinizdeki yüzük, “sahiplenici dişi”nin sizi “en iyi arkadaşı” seçmesi için yeterli oluyor. “Hah” diyor, “Bu benim kocamı filan çalacak değil, muhabbet edeyim bari...”
Yani elinizde yüzük yokken, karşınızdaki kadın kocasının bedenine kol ve bacaklarını dolayıp onu öpücük bombardımanına tutarken, elinizde yüzük varken “Meraba canımm, ay kocan nerde?
Bak bu da benim kocam. Kocam da kocam” oluyor, neşeli sohbetler ediliyor.
Yani evliliğin kadın-erkek ilişkilerine ne kadar faydası var bilmiyorum ama kadın-kadına ilişkileri “yumuşattığı” kesin!

Yazarın Tüm Yazıları