Paylaş
Traklar’dan Roma İmparatorluğu’na, Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan zengin tarihinin izlerini takip ettik ve büyülenerek evimize döndük.
Mimar Sinan’ın ustalık eseri Selimiye Camisi’nden Edirne Büyük Sinagogu’na, Sveti Elena Konstantin Kilisesi’nden Türk-İslam mimarisinin önemli örneklerinden Üç Şerefeli Cami’ye uzandık.
Pek çok medeniyet ve pek çok inanca ev sahipliği yapan Edirne sokaklarında gezerken, “Keşfet” turlarımızla bir kez daha güzel Türkiye’mizin güzel bir başka şehrini okurlarımıza aktarabilecek olmanın sevincini yaşadık.
Üç gün boyunca Edirne’yle ilgili anlatacak o kadar hikaye biriktirdik ki, bu yazıyı yazmak için masa başına oturduğumda hangisinden başlayacağımı bilemez haldeydim.
İnsanda en çok izbırakan anlar, gözlerini kapattığında aklına ilk gelen görüntü ve hislerdir ya...
Gözlerimi kapattığım zaman kendimi 425 yıl ayakta kalmış Edirne Sarayı’nın bahçesinde görüyorum.
Bugün, eğer yerinde olsa Topkapı Sarayı gibi görkemli bir mekanın, Yeni Saray’ın (Saray-ı Cedid) koridorlarında, odalarında geziyor olacaktık.
Fakat bu güzel sarayın yerinde kalıntılar, onun ardında alabildiğine uzanan geniş bir ova var.
Bu ovanın yanı başında akan Tunca Nehri’nin üzerindeki tarihi Fatih Köprüsü, bizi sarayın ayakta kalan ve restore edilmiş en önemli yapısı Adalet Kasrı’na götürüyor.
Üç katlı, üzerine kule şeklinde yapılmış ve Mimar Sinan’ın eseri olan bu güzel binaya bakarak arkamızda Saray-ı Cedid’i hayal ediyoruz.
Topkapı’dan sonra Osmanlı’nın en büyük sarayı olan Saray-ı Cedid’den elimizde fazla yapı kalmadığı için fiziksel bulgulardan elde edilen bilgiler kısıtlı.
Burada, daha önce bulunan Saray-ı Atik (Eski Saray) ile ilgili bilgileri ise Evliya Çelebi’nin “Seyahatname”sinden öğreniyoruz.
Eski Saray, Edirne’nin fethinden dört yıl sonra Sultan 1. Murad tarafından 1365 yılında yaptırılmış.
Evliya Çelebi, bu sarayın kare biçiminde ve 5 bin adım uzunluğunda olduğunu yazmış.
Kanuni Sultan Süleyman Han, Macaristan seferine çıktığında bu saray ve yeniçeri odalarını yeniden imar edip 40 bin yeniçeriyi ve saray hizmetinde kullanılan 3 bin iç oğlanı buraya yerleştirmiş.
Burada daha sonra yükselen Saray-ı Atik’in bulunduğu, bugün neredeyse bomboş olan alanda yapılacak kısa bir yürüyüş, insanoğlunun hayalini kamçılıyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nun ikinci başkentinde yer alan bu sarayda nasıl bir hayat yaşandı?
Şimdi bir iki duvar kalıntısının bulunduğu...
Koca bir ova gibi görünen, sadece rüzgarların fısıltısını duyabildiğiniz bayırda görkemle yükselmiş sarayda nasıl bir hayat vardı?
Cihannüma Kasrı yeniden yapılacak
Divan’ı Hümayun, yani Saray-ı Atik’in ana girişinin karşısındaki Fatih Köprüsü’nden geçerek gidilen ve bugün ayakta olan yapı, vaktiyle bakanlık ve yargıtay olarak kullanılmış.
Bina, şerbethane katı, katipler katı, divan heyeti katı ve hükümdar katından oluşuyor.
Osmanlı saraylarının içinde bulunan orijinal buluşların biri de burada var. Hükümdar odasında konuşmaların duyulmasını engellemek için hükümdar katına ses çıkaran bir şadırvan inşa edilmiş...
Sarayın bulunduğu alanın yapıları sırasıyla Kum Kasrı ve Hamamı, Cihannüma Kasrı, Bab-üs Saade (Saadet Kapısı), Matbaa-ı Amire, saray mutfağı ve Fatih Köprüsü.
İstanbul’un fethinin ardından yönetim merkezi Topkapı Sarayı’na kayınca, Edirne Sarayı Avrupa’dan gelen devlet adamlarının ağırlandığı bir saraya dönüşüyor. Aynı zamanda Avrupa seferleri öncesinde ordu burada dinlendiriliyor.
Saray en iyi zamanlarını 4. Mehmet zamanında yaşamış.
Kızlarının ve şehzadelerinin düğün törenleri burada gerçekleşmiş. Has Bahçe’nin içinde bulunan, 4. Mehmet’e ait av köşkü şimdi çay bahçesi olarak kullanılıyor.
Padişahlar, yaz mevsimlerinde sandallarla Tunca Nehri’nin Meriç ile kavuştuğu noktada Bülbül Adası’nda bulunan, önüne nehirden merdivenle çıkabildiğiniz camiye giderler, burayı yazlık ibadethane olarak kullanırlarmış. İleride, Meriç Nehri temizlendiğinde, buraya gelen turistleri, aynı padişahların yaptığı gibi sandallarla alarak Bülbül Adası’na götürme planları olduğunu öğreniyoruz rehberimizden.
1878’de Rusların Edirne’yi işgal edeceği haberi üzerine Cihannüma Kasrı içinde bulunan cephanelik, Rusların eline geçmesini engellemek için, Vali Cemil Paşa’nın emriyle ateşleniyor ve Edirne’nin 425 yıllık sarayı günlerce süren patlamalarla yok ediliyor...
Güzel haberi sona sakladım:
Cihannüma Kasrı’nın restorasyon, restitüsyon ve rölöve projelerinin bittiğini ve tekrar yapılacağını öğrendik!
Paylaş