Paylaş
Darda kaldığında, makul bir cevap veremediğinde, eleştirildiğinde “çat” diye yapıştırıveriyorsun, konuyu kilitleyebiliyorsun.
Konu kilitlenmiyor esasında fakat karşındakinin omuzlarını düşürmek, “laf mı şimdi bu” hissi yaratarak tartışmayı yavaşlatmak için şahane laflar bunlar.
Bir dolu ifade var bu tanıma uyan.
Fakat birincilik “Dünyanın her yerinde var” cümlesinde.
“Kadınlar ölüyor” diyorsun, “Dünyanın her yerinde kadınlar ölüyor...”
“Trafik çözümsüz bir halde” diyorsun, “Dünyanın tüm metropollerinde bu sorun var...”
“Çevre kirliliği hayatı tehdit edecek sınıra ulaştı” diyorsun, “Dünyanın her yerinde çevre sorunu var...”
“Denizlerimiz çok kirli” diyorsun, “Dünyanın her yerinde deniz kirliliği var...”
Eğitim sistemi berbat, okumayı, yeni bilgiler öğrenmeyi sevmeyen, meraksız, sığ nesiller yetişiyor” diyorsun, “Dünyanın her yerinde eğitim sorunu var...”
Özgecan’ın katledilişinden beri bir ay geçmedi, 25 kadın daha öldürüldü.
Kadına fiziksel ve psikolojik şiddet tam gaz devam ediyor.
Fiziksel şiddetin, tecavüzün, kimi erkeklerin hayat/kadın algısında bir hak olması halinin değişmesi için, siyasetçiler tarafından kuru kuru söylenen “Kadına şiddete karşıyız, kadına şiddet çok fena bir şeydir” lafından öte bir çaba yok.
Çaba olmadığı gibi, bu üstü örtülü destekleniyor.
Türk Dil Kurumu Türkçe sözlükte kadına yönelik aşağılayıcı dilin değişmemesi için üstün çaba gösteriyor.
Kadını “erkeklerle eşit görülmemesi, iş hayatından uzak durması, evinde kocasına hizmet etmesi gereken bir canlı” olarak tarif eden ilkokul kitapları yazıldığı gibi, bir de bakanlıktan onay alarak ilkokullarda okutuluyor.
Profesör yazarı, yazdıklarında bir tuhaflık bulunmadığını söylüyor üstelik.
Bir öğretmen, öğrencilerine “Zaten başınızı örtmüyorsunuz, size tecavüz de mubah, kötülük de” diyor.
Elazığ’da 4 kız çocuğu, 6 sene boyunca taciz ve şiddete uğradıkları için yurttan kaçıyor.
“Hamile kadın sokaklarda gezmesin”leri, “Kadınla erkek eşitliği fıtrata ters”leri zaten ezberledik.
İşte böyle bir ülkede, kadın erkek eşitsizliğinden, kadına şiddetten, kadın cinayetlerinden bahsederken, illa bir yerde şu sözü duyuyoruz:
“Dünyanın her yerinde var...”
Peki, dünyanın her yerinde olsun.
Peki biz “dünyanın her yerinde şiddet var” diye ne yapalım? Mutlu mu olalım?
“Ah, yalnız değilmişiz demek, her yerde oluyormuş” diye rahatlayalım mı?
“Dünyanın her yerinde var, o halde bu normal” mi diyelim?
“Demek dünyanın her tarafında var, buyur bir tane de sen çak” mı diyelim?
Dünyanın her yerinde kadınlar ölüyor diye, bizdeki ölümleri sıradan mı karşılayalım?
Ne yapalım?
Kabataş “grafikçilerine” bir iki not
Gezi olaylarını “Başörtü, milli irade, din düşmanı, cani, vatan haini vandalların eylemleri” olarak seçmeninin aklına kazımak için canla başla çalışan karanlık adamlar tarafından “görsel üretimi” görevi verilen değerli havuz medyası grafikçileri...
Bir dahaki sefere canlandırma veya “İşteaa tacizin görüntüleri” niyetine “paint terk” hissi veren bir Photoshop uygulaması yapacağınız zaman lütfen şunlara dikkat ediniz:
* Karaltı olarak boş kaldırıma oturtacağımız kalabalığın siyahını biraz açınız. Kontrast ayarlarıyla oynayınız. Yoksa gerçekçi durmaz. Perspektife dikkat ediniz.
* Haziranda olduğu iddia edilen bir taciz vakasına görsel üretirken, Kabataş fotoğrafını ağaçların yapraklarını dökmüş olduğu soğuk bir kış gününden seçmeyiniz.
* Mümkünse araç yolunun ortasına tren koymayınız. Ha, araç yolunun ortasına illa tren koyacaksanız, yanındaki taksiden küçük olmasın. Siyah bir tırtıla benzemesin. Tırtılımsı treni hareket halinde göstermek için vagonun arka kısmını bulanıklaştırmayınız.
Paylaş