Paylaş
O da yetmiyor, Google’da kiracı adayının ismini aratıyor ve önüne çıkan dövmeli fotoğraflarından yola çıkarak onu “fazla çılgın” buluyor.
Emlakçıya “Fazla çılgın, başka bir kiracı bulalım” haberini gönderiyor...
Bu olay tanıdığınız bir isim, TV8’in sevilen yüzlerinden gazeteci ve televizyoncu Pelin Çini’nin başına geldi.
Önyargıları içinde boğulmuş ev sahibi dostumuz adayının eğitim durumunu, işini gücünü sorgulamıyor, Google’daki fotoğraflarından bir çıkarım yapıyor ve “çılgın” yaftası yapıştırıyor.
Üstelik işinin imkanlarını kullanarak adayların kredi borcunu sorgulatıyor.
Başka bir vaka: Birkaç ay evvel kiralık ev ararken eşlik ettiğim hamile arkadaşımla ev geziyorduk.
Ev sahibi, aynı zamanda ünlü bir emlak şirketinin temsilcisiydi. Ev eskiydi ama fena sayılmazdı. Deprem bölgesinde yaşadığımız için –doğal olarak- binanın yenilenip yenilenmeyeceğini sorduk.
Komşular anlaşamadığı için 60 yıllık binanın yıkılıp yenilenme ihtimalinin olmadığı cevabını aldık.
Biz “Sağlamlığına baktırdınız mı, depremde risk nedir?” diye sorduğumuzda verdiği yanıt tam çerçeveletip asmalık: “Deprem riski her yerde, bence çok düşünmeyin yani...”
Bir ev sahibi, bir emlakçı düşünün ki, hamile kadının ev başına yıkılsa umuru değil, yeter ki ev kiralansın, para gelsin...
Bir de “bordro” diye tutturması var ki... Söz konusu evli çift, her ikisi de kendi alanlarında Türkiye’nin en bilinen şirketlerinde iyi pozisyonlarda çalışıyorlar... Adam tutturdu “bordro var, değil mi?” diye... “Evet” diyoruz, beş dakika sonra bir daha soruyor...
O evden çıkana kadar “Bordro da bordro... Bordro önemli... BORDROOOOO” diye tutturdu, artık kulaklarımız kanıyor, yıldık, tükendik...
Cinnet sınırına doğru ilerlerken evden ayrılmaya karar verdik. O ev tutulmadı tabii...
* * *
Ev alım satımında başka dengeler ortaya çıkıyor ancak kiralama işlerinde artık bir düzen, kanun, kural şart.
Emlak sitelerinde bile, evini kiraya verecek adam donlarını astığı askının olduğu odanın fotoğrafını çekip koyuyor mesela. İzan sıfır, insan oturacağı varsa bile soğuyor evden... İnsan pazarlayacağı malın fotoğrafını düzgün çeker, düzenli olduğu bir zamanı seçer değil mi...
Yok illa görünecek o don ve çorap.
Ev gezdiğinizde gördüğünüz muamele ise başka alem... İnsanın saçlarını tel tel yolduran cinsten... Kiracı değil ailesine yeni üye seçiyor sanki.
Tek kaş havada, zannedersin senin sahibin...
Öyle bir hâl ki, sanki sıradan bir apartman dairesi değil, Transilvanya’daki şatosunu kelepire kiralıyor. Biz de yalvarıyoruz, ayaklarına kapanıyoruz, adamda bir naz, bir niyaz... Masrafları kiracıya yıkmalar, bir kuruşun hesabını yapmalar...
Böyleleri varken insan bir kere ev sahibiyle medeni ilişki kurdu mu, çölde su bulmuş gibi mutlu oluyor.
Dilerim ki kimsenin yolu “bekara (ve çılgına) ev verilmez”ci, “ev başınıza yıkılabilir ama bana ne, paramı ödediğin sürece sorun yok”çu ev sahiplerine düşmesin.
Paylaş