Paylaş
Bırakın oturacak, ayakta duracak bile yer yok.
İnsanlar yerlere gazete kağıdı sermiş, merdivenlere çift sıra halinde oturmuş...
Sığılabilecek tek kişilik oturma yeri altın değerinde; yer bulan derin bir nefes alıyor.
Herkes, o kalabalıkta arzu ettiği gibi bir “pazar keyfi” yaşayamayacağının bilincinde, o yüzden yer bularak “ayrıcalıklı” bir konum elde edenin keyfi, “popoyu koyabilecek yer bulabilme” ile sınırlı kalıyor...
Alt alta, üst üste insanların sığışarak yolculuk yaptığı, modern Titanik olmaya aday yandan çarksız bir ada vapuru, İstanbul kıyılarından hızla uzaklaşıyor...
İçinde barındırdığı topluluk, “kalabalık şehir insanları”na dair çok şey söylüyor... Aşırı kalabalık, kuralsız, plansız büyümüş ve “kapanın elinde kalır” anlayışını sakinlerinin aklının derinliklerine işlemiş bir şehrin insanları onlar.
Kuralsız ve plansız şehirlerinde nasıl yaşıyorlarsa, öyle seyahat ediyorlar. “Ettiriliyorlar” daha doğrusu.
Bilirsiniz, plansız büyümüş şehir insanları sıraya girmeyi sevmezler. Seneler boyunca öğrenmişlerdir ki, çakallık yapan kazanır. Kazandığını çok görmüşlerdir çünkü, aksini yapmayı, kurallara göre yaşamayı akıllarına bile getirmezler. Kurala uygun yaşamak, yenilmeyi peşinen kabul etmektir. Atlayacaksın, zıplayacaksın, herkesin önüne geçeceksin, omuza, kafaya basıp ilerleyeceksin, kafayı kullanacaksın... Zaferleri ancak öyle kazanacaksın...
Görgü kuralları darmadağın olmuştur bu plansız büyümüş kalabalık şehir hayatında. Etrafındakileri düşünerek hareket edene pek rastlanmaz. Araç trafiğinden yaya trafiğine herkes kendini düşünerek hareket eder.
Kendine ve sevdiklerine bir “alan” açabilirse, günü kurtarmıştır, mutlu olur şehir insanı....
Yer vermek: Tatlı ve nostaljik bir davranış
Kapanın elinde kalır kültüründe, toplu taşıma araçlarında yaşlılara ve kadınlara yer vermek nadiren görülen “tatlı bir nostaljik davranış” haline gelmiştir. Artık kalkıp yer vermek bir yana, “yana kaymak” bile zul gelir bazılarına.
Bakınız, kapasitesinin iki katı yolcuyla giden, tıklım tıkış vapurda, yanındaki boşluğa ellerindeki montları koymuş bir çifte, üst-başlarını kaldırarak biraz yer açmalarını söylüyorum. Sevgilisine sarılmış, bağrına kadar düğmeleri açık genç adamın bana verdiği cevap: Burası iki kişilik!
Tat kaçırmamak için yanındaki kıza yaptığı şovu bozmuyor, oturmak için ısrar etmiyor, bu kabadayılığı izleyen bir başkasının verdiği yere oturuyorum.
Ama beş dakika içinde bağrına kadar gömleğini açmış gencimiz, “plansız şehir kuralları”na benden daha fazla adapte olmayı başarmış bir kadın tarafından zorla sıkıştırılıyor ve muhterem çiftimiz kadına yer vermek zorunda kalıyor... Ben de karşıdan onları izliyorum...
İşte halimiz böyle...
Günümüz “modern şehir delikanlısı”nın kibarlığı ancak yanındakinedir, malum. O kendine iki kişilik yer açmıştır, gerisi mühim değildir.
Tıkış tıkış bir vapurda, yanındaki kadına, bir başkası üzerinden şov yapmakta bir sakınca görmez.
Ve bir cümlesi ile “vahşileşmiş kalabalık şehir insanı” profilini özetler...
Paylaş