Paylaş
Tatil rehavetine kapılma, sen de harekete geç. Bak Türkiye’nin tatil beldelerinde neler oluyor, sen hâlâ oturuyorsun yerinde. Ben kararımı verdim kardeş. Bu hayat böyle geçmez, yarın itibariyle “ekşın” diyorum. Yapacaklarımı sıraya diziyorum:
? Ayran krallığı kuracağım: Bakınız Bodrum Maça Kızı’nda ayran 15 lira. Su, yoğurt ve bunun yanı sıra nane, vs. gibi ek malzemelerle hazırlanan ve maliyeti yaklaşık 250 kuruş olan bir bardak ayranın satış fiyatı bu.
Yahu, ben bunu neden daha önce düşünemedim?
Ah-hah-haay, bu yaz hayırlısıyla ticarete atılıyorum efendim. Nişantaşı’nın en güzel yerinde mini mini bir dükkan alacağım. Orada naneli, sade, kekikli, sodalı ve gizli karışımlara sahip olan bin bir çeşit ayran yapacak, satacağım. Fiyatım fiks efendim 17,5 lira. Yki buçuk lira da farkımız olsun yani. Habitus farkı. Göreceksiniz, tüm sosyete Nişantaşı caddelerinde bir elde Hermes, bir elde Habitus’un naneli ayranıyla gezecek. Nesi var bu ayranın da bu kadar pahalı diye sormayınız. Özel o ayran, özel. Habitus ayranı.
Alp dağındaki ineklerin memelerinden düşen ilk ve son damlayı taptaze dondurarak Türkiye’ye getiriyorum. Sonra o sütten en ileri ev teknikleriyle yoğurt yapıyorum. Ayrıca istersem ayranıma 30, istersem 40 lira fiyat koyarım, kime ne.
Bu fikri bana verdiğin için teşekkürler Maça Kızı!
? Denize araba attıracağım: Bir adam ver efendim, adımı kalbine yazmışmış, sonracığıma benim için bir dilek tutup Aşıklar Çeşmesi’ndeki havuza para atmışmış...
Hah, ibişe bak sen! Bu mu yani sevgi gösterisi? Bu mu ha??
Yetmez. Elini cebine atacak. Paraları havalara savuracak.
Bir defa, yaşadığı evin altına dinamit döşemesini ve patlatmasını isteyeceğim. Tüm eşyaları kalacak ama yağma yok. Bakalım benim için nelerinden vazgeçebiliyor.
Sonra, adımı kalbine yazmışmış... Lisede miyiz aptal? Lisede olsak bile artık işler değişti, azıcık Küçük Sırlar filan izle de ders al. Adımı deftere yazsaydın bari! Elalem aşkını dağlara lazerle yazdırıyor.
Duymadın galiba, “skywriting” diye bir şey var şu dünyada. Gökyüzüne yazı yazdırabiliyor, istediğin şekli çizdirebiliyorsun. Yazdır bakalım şöyle bir “Seni seviyorum Melike’m” diye göklere, görelim.
Kızdırma beni, arabanı Anadolukavağı’ndan aşağı atmanı ister, üzerim seni. Attırırım da. Beni sevmek öyle kolay değil.
? Yçki içmeyeceğim: Hoşça kal Bodrum geceleri ve Sandoz’lar, hoşça kal Margarita’lar, Cosmo’lar, Mohito’lar... Hoş geldin üzüm, hoş geldin şalgam!
Başbakan haklı, zaten sıcakta içki insanı pelte yapıyor. Yçmem, içeni de sevmem. Bundan böyle gündüz bol buzlu naneli ayran içecek, gece şıra şişesinde balık olacağım. Polis çevirirse alkolmetreye gururla üfleyeceğim. Geri kazanacağım sağlığım da cabası.
?algam, şıra ve vişne suyuyla geçireceğim tatilimden sonra al al parlayan cildimi görecek, siz de “üzüm hareketi”ne katılacaksınız.
Eski dizileri istiyoruz!
Ne zaman 80’ler ve 90’larda TRT’de yayınlanan dizilerle ilgili bir muhabbet olsa ortalığı bir heyecan dalgası kaplıyor. Kaç nesil o dizilerle büyüdü, bir düşünsenize...
Birkaç sene önce Digiturk, “eski dizi kanalı” RetroMax ile benim gibi meraklıları sevindirmeyi başarmıştı, sonra kanal kapandı gitti.
Tamam, yasaklı olsak da her şeye internetten ulaşıyoruz ama oradan eski dizileri izlemek de televizyon tadını vermiyor tabii.
Düşünsenize tekrar Güzel ve Çirkin’i, Perihan Abla’yı, Ziyaretçiler’i, Charlie’nin Melekleri’ni, Cinayet Dosyası’nı, Zorlu Ykili’yi, Dallas’ı, Kuruntu Ailesi’ni, Uzaylı Zekiye’yi, Susam Sokağı’nı, Clementine’i izleyebilseniz delirmez misiniz?
Ben deliririm valla. Eve kapanırım, hayatımı dizi saatlerine göre ayarlarım.
TRT yetkililerine seslenelim o halde: Bu yapımları arşivinizde yatırmaktan vazgeçiniz, harekete geçiniz...
Paylaş