Paylaş
Eh, malum, güneş parlamaya başlar başlamaz Türkbükü’nden “ünlü haberleri” gelmeye başladı. Kendimi Bodrum Kalesi’nden Ege’nin serin sularına bırakmak istiyorum sevgili içkisinin içine limon yerine “lime” katan Bodrumsever Habitus okuru!
Nasılsa önümüzdeki üç ay boyunca bol bol Türkbükü haberi okuyacaksınız, o nedenle bu güzide ilçeyi şimdilik es geçiyorum.
Efendim, eğer “Bodrum bitti” hezeyanları içinde iseniz tavsiyem, mayıs ayını kaçırmayınız. Bodrum ne kalabalık, ne tenha, hava limonata gibi (lime-onata mı deseydim, bilemedim), mekanların çoğu açık, eğlence başlamış ancak huzur isteyenlere o da var.
Bodrum’un tam orta yerinde kalıp hem iyi vakit geçirdim hem de huzur buldum mesela, alın size ispat.
Türkler’den ziyade yabancı turistler geziniyor etrafta, dev yolcu gemilerinin biri yanaşıyor, biri demir alıyor. Restoran ve barlarda henüz “biyroooan” mevsimi de gelmiş değil, sokaklarda rahatça dolaşabiliyorsunuz.
Bakınız uyarımı yapıyorum, haziran geldi mi Bodrum kaynamaya başlar, aman önleminizi alın şimdiden buralara uğrayın, tadını çıkarın diyorum...
Bu mevsimde ne yapmalı?
Facebook’ta “Yıllardır Bodrum’a gelen ama Bodrum Kalesi’ni görmemiş 10 bin kişi bulabilirim” isimli bir grup kuracağım, sizi de beklerim efendim. Yalan demeyeyim, ben de ilk defa 2004 senesinde şöyle bir gezmiştim, ancak bu defa serin havayı fırsat bilerek karış karış dolaştım. Kesinlikle en az üç saatinizi ayırmalısınız. Hazır daha beach’lerde eller havaya vakti de gelmedi. Tam zamanıdır.
Bodrum’daki Casita’ya mantı aşererek gittiğimiz gün hayal kırıklığına uğradık, çünkü kapalıydı. Yaz döneminde açılacakmış mekan. Hazır yukarılara tırmandık, The Marmara Bodrum’a uzanalım dedik. Süper fikirmiş, otel Bodrum’u tepeden görüyor, şehri ayaklarınızın altına seriyor. Kesinlikle bir gün güneşi burada batırın derim.
ıddia ediyorum, Akyarlar’daki Özbalcı Pidecisi, Türkiye’nin en lezzetli pidecisidir! Her sene en az bir kere giderim, yine gittim ve yine düşüncelerim değişmedi. Bir pidecinin Akyarlar’ın en güzel manzarasına sahip olması da zaten ayrı bir olay.
Bir gün öğle yemeğini Gümüşlük’teki belediye kahvesinin orada küçük kulübesi olan köfteci amcadan yiyin. Bu amcanın ıstanbul’da olmaması çok üzücü.
Hazır Gümüşlük’e gitmişken denizin ortasından Tavşan Adası’na yürüyün, tarihi kalıntıların arasında gezin. Ancak denizin içinden yürürken plastik ayakkabı giymeyi ihmal etmeyin. Sonra “Habitus, senin yüzünden ayağımıza deniz kestanesi battı” derseniz, ben karışmam. Gece nerede vakit geçireceğiz derseniz, Limon’u tek geçerim.
Bitez Dondurmacısı’ndan balbademli dondurma yiyin. Sonra sızlanmayın ama neden kilo veremiyorum diye.
Balık mı yiyeceksiniz? O zaman istikamet Yalıkavak. Sait’ten babam çıksa yerim arkadaş!
Henüz yüzme mevsimi geldi sayılmaz ancak ille de suya gireceğim diyorsanız bana göre Bodrum’un en güzel denizi Akyarlar’da.
Altın kum, deli mavi, sakin plaj... Daha ne olsun kardeş.
Kaldığım yerleri yazmayı sevmiyorum, kimse bilmesin, hep bana kalsın istiyorum ancak Bodrum’un içinde kalacak düzgün yer bulmak zordur, o nedenle size bir yer önereceğim: Baç Pansiyon. Vaktiyle küçük oteller kitabında keşfettiğim ve denediğim bir oteldi.
Daha sonraki yıllarda kısa Bodrum seyahatlerimde kendimi hep burada bulur oldum. Kalite konusunda beni hiç hayal kırıklığına uğratmadı bugüne kadar. Kale’ye bakan, şirin bir yer. Kesinlikle tavsiye edilir.
ıstanbul’dan kalan bir refleksle tam “Starbucks’ı olmayan bir şehir! Tanrım!” diyordum ki, önüme çıktı. Birkaç gün önce Bodrum’un da bir tane Starbucks’ı olmuş. Hemen kalenin yanında, denize nazır, pek güzel.
Paylaş