Berrak: Ben numara yapmıyorum yapmam! Ceyda: Tutku bana zarar veriyor

Ezo ve Cavidan. Biri hevesli bir stajyer polis, diğeri bir pavyon şarkıcısı.

Haberin Devamı

Uğur Yücel’in son filmi “Ejder Kapanı”nın iki kadın karakteri. İşte bu iki kadına can veren iki güzel oyuncu: Berrak Tüzünataç ve Ceyda Düvenci... şimdi bu kadar güzel iki kadınla bir araya gelince sözü oyunculuktan değil güzellikten açacağım ve biliyorum ikisi de buna bozulacak. Ne yapayım, bu kadar güzel olmasaydınız arkadaşım!

Sayın Miss Turkey yetkilileri, sözüm size. Bence bir organizasyon yapalım ve önümüzdeki sene Kainat Güzellik Yarışması’nda Berrak bizi temsil etsin. Nasıl Eurovision’a proje bazlı gidiyoruz, Berrak da bizim güzellik kraliçeliği projemiz olsun. ılk üçe girmezse kendimi katran-tüy karışımına bulayıp sokaklara atarım. O kadar net konuşuyorum.
Ceyda’nın güzelliği bir yana, -bilhassa evlendiğinden beri- insanın gözüne çarpan başka bir havası var. “Gözleri mutlu bakan kadın” desem herhalde yanlış olmaz. Sık görülen bir kadın türü değil bu, o yüzden anlattıklarını kulağa küpe etmeli. Aman yanlış olmasın; “Tamam ben hayatı çözdüm” halleri değil de, hem işinde hem de özel hayatında nasıl mutlu olacağını çözmüş bir kadının huzuru var gözlerinde.
Ejder Kapanı vesile oldu buluşmamıza ama esas maksadımız üç kadın bir araya gelip “kadınlık” meselelerini konuşmak...
Bir düşünün, aynı meslekten yetenekli iki güzel kadın, aynı filmdeler. Hiç birbirlerini kıskanmazlar mı? Rekabet etmezler mi?
? Aynı işi yapan iki güzel kadın nasıl arkadaş olur? Olur mu?
Berrak: ınsan biriyle tanıştığı zaman nedir, ne değildir anlıyor. Kimya ya tutuyor ya tutmuyor. ılk tanıştığın zaman direkt anlayacak mı beni, yoksa bir prosedür uygulamaya gerek var mı diyorsun, şöyle bir bakıyorsun... Ceyda’yla baktık gerek yok, sanki çok uzun süredir tanışıyor gibi “olaya girdik”...
Ceyda: Ben bazı insanlara kapımı açar, bazılarına da gerektiği gibi davranıp evime dönerim. Berrak’ta yaşının zıddı bir olgunluk var. Ona kapılarınızı açmamanız olanaksız.
? Hiç kıskanmıyor musunuz birbirinizi?
Berrak: Hayatın gerçeği aslında tamamen “istisna” dediğimiz tarafı. Genellemelerin dışında kalan kısmı yani... O istisnada, yani gerçek hayatta güzel arkadaşlıklar var. Biz onu yaşıyoruz.
BU MESLEKTE REKABET KAVRAMI YOK
? Birbirinizin rakibi misiniz?
Ceyda: Bence karşıdakinin üslubu değiştirir senin tavrını. Bir de ben bugüne kadar hiç kimseyi rakip olarak görmedim. Ukalalık anlamında söylemiyorum. Bizim meslekte rekabet kavramının var olduğunu pek düşünmüyorum. Hepimiz aynı camiadaki ekmeği bölüşüyoruz. Birlikte ne kadar güçlüyüz ona bakmak lazım.
Berrak: Herkes benzersiz ve tek, o yüzden bizim sektörde rekabet olamaz. Hepimiz farklı yetiştirilmiş, başka ruhlara sahip, bambaşka insanlarız. Birini rakip ya da tehdit olarak görürsen, kendi “yegane”liğini, özelliğini yitirirsin. Ben buyum ve bunu yapabilirim diyeceksin, kısa ve net.
? Ceyda, 25 yaşına dönüp bak ve Berrak’a bir öneride bulun desem...
Ceyda: Her anlamda kendinin değerini bil Berrak! Zorunluluk için çalışma, hissetmiyor ve istemiyorsan bir işi yapma, çekip gitmeyi bil, hiçbir şeyi kendinden önde tutma.
Berrak: Evet, galiba ben en çok bunu duymak isterdim tavsiye olarak... Kendimi pırlanta filan gibi görüyor değilim ama bir yandan da gerçek değerimi bilmediğimin farkındayım. Tabii bunlar yaşamadan öğrenilmiyor. Ceyda’daki tavra kadar gelmeye biraz daha vaktim var. Neyse en azından kavramsal boyutta bunun farkındayım!
OYUNCULUK ÇOK
BÜYÜK BıR VAAT
? Peki, Türkiye’de bir kadın oyuncunun en büyük sıkıntısı sevişme sahneleri mi?
Berrak: ıkimizin de “zor” sahneleri var. Yani zor derken, kadın oyuncuyu Türkiye şartlarında sorgulanabilecek bir pozisyona sokan sahnelerimiz var. Ama Melike, filmde pedofili var, PEDOFıLı ya! Çocuklara tecavüz eden insanlar varken, iki kişinin sevişmesini daha ilginç buluyorlarsa bu konuda yapılabilecek bir şey yok. Napalım? Gülelim!
? Biz bunu biraz “Herkesin önünde sevişti” gibi mi algılıyoruz acaba?
Berrak: Oyuncuyum demek o kadar büyük bir vaat ki! Düşünsenize ben her şeyi sizin gözünüzün önünde yapabilirim. Kardeşim ben bunu baştan kabul etmişim, oyunculuğun doğasında var, sen beni ne ile sıkıştırıyorsun? Ne sevişmesi ya? Aldatılabilirim, sevişebilirim, adam öldürebilirim, yalan söyleyebilirim... Ki bence aldatmak kamera önünde sevişmekten daha zor... Hatta gerçek olmamasına rağmen bunu sizi inandıracak kadar iyi yapacağımı vaat ediyorum. Bu meslek bu demek.
? Peki bir oyuncunun “Ben sevişmem” demesi, mesleğin tanımına aykırı mı acaba?
Berrak: Aykırı tabii. Bir de sürekli “iyi kadın” rollerine yapışanlar var. Oyunculuğa bu türlü yaklaşım bana çok tüccarca geliyor. Sevişmeden, öpüşmeden utanacak bir yapın varsa git başka iş yap.
? Her ikiniz de popüler bir meslek icra etmekle birlikte popüler olmaktan kaçıyor gibi bir izlenim veriyorsunuz. Neden?
Ceyda: Kaçmak demeyelim, bence şöyle bir durum var; önde olmak istemek her ne kadar insanların özgürlüğüyse önde olmak istememek de aynı.
Berrak: Ben 4 senedir durmaksızın kamera önündeyim. Yani ömrüm “Saçınızı düzeltin, lütfen burnunuzu karıştırmayın” gibi cümlelerle geçiyor. Bu kısıtlamaların olmadığı, kendime özel bir alan olmasını istiyorum. ıstemediğim bir durumdayken birileri burnuma kamera, mikrofon dayadığında ya da uzaktan çektiğinde sevimli görünmek için kendimi parçalamıyorum. Halkın sevgilisi olacağım diye “Hihihi” diye sırıtmak istemiyorum. Zaten kamerayı görünce sırıtıp duran birini bu yüzden seviyorsanız büyük ihtimalle beni sevmeyeceksinizdir. Ben numara yapmıyorum, yapamam. Söyleşi yaptığımda, fotoğraf çektirdiğimde işimin gereğini yaparım elbette. Ben seni kırdım mı mesela şimdi, surat astım mı? ışim harici kalan küçücük özel alanımda da kameraya çekilince mutlu olmuyorum.
KAKAMI DONUMA YAPAR
DUşA MAYOYLA GıRERıM
? Peki yalan haberleri okuduğunda canının sıkılmamasını nasıl sağlıyorsun?
Berrak: Bir kere fena patlamış oluyorsun ve kendine söz veriyorsun. şunu da tedarik ediyorsun zamanla: Mesela annemin de üzüldüğü haber, bir gazetede Cihangir’deki evimin açık adresinin verilerek “Berrak çıplak geziyor, sabahlara kadar konuk ağırlıyor” yazmasıydı. Biliyoruz ki artık, o haber bir günde tüketiliyor... Bu arada, enteresan bir şey anlatacağım. Bir arkadaşım Galatasaray Üniversitesi’nde doktora yaptı. Profesörü de Balkan göçmeni,  muhabbet ediyorlarmış. Söz “Elveda Rumeli”ye geldiğinde, profesörü ne dese beğenirsin? “Berrak hakikaten evde çıplak geziyor mu?” ınanabiliyor musun! Sonra arkadaşım bana sordu “Hakikaten dolaşıyor musun, hocam soruyor” diye. Ben de “Elbette, ben kakamı bile donuma yaparım, sen ne diyorsun? Evde çıplak gezer, duşa mayoyla girerim. Bir daha sorarsa bunları söyle” dedim. ınsanların çok ciddi hayal dünyaları var. Bu paranoyakları senaryo yazmaya davet ediyorum.
Ceyda: Aslında hepimizi böyle hayal etmek zevkli değil mi? Düşünsene evimize gidiyoruz ve soyunuyoruz, evden çıkana kadar giyinmiyoruz. Hatta evimize çağırdıklarımız soyunmuyorsa bir daha çağırmıyoruz!
Berrak: Benim için en çok şunlar yazıldığında hasta oluyorum; “Bu kız 5-6 sene öncesinde Etiler-Bebek gezmiyor muydu? Ne şimdi böyle, entel mentel havalar” filan... Ben öyle bir ortamın içine doğdum, ne var bunda? Ayrıca insanlar değişir, mutlu olacağı alanlar yaratır. 19 yaşında Etiler-Bebek’te geziyordum ama şimdi başka bir hayatım var diye bundan suçluluk mu duymalıyım?

TWITTER CEYDA ıLE YIKILIYOR

Haberin Devamı

? Ceyda, Ahmet Hakan Twitter’da senin bezelerini yere göğe sığdıramıyor, nedir bu “beze vakası”?
Ceyda: Creme brulee yapmıştım 12 yumurtadan. Beyazı duruyordu. Onunla anneanneme beze yaptım, tam beş tepsi çıktı! Twitter’a “bezeler fırından yeni çıktı” gibi bir şeyler yazdım. Ahmet Hakan da beze delisiymiş ama haberim yok tabii, tanışmıyoruz bile, hâlâ da tanışmadık. Twitter’dan “Beze mi? En sevdiğim şey” yazdı, ben de “ısterseniz yarın sizin için Nişantaşı’na bırakayım” dedim. Tam da yılbaşı öncesiydi, güzel bir paket yaptım, içine “Umarım yeni yılda her istediğiniz böyle ayağınıza gelir” diye bir not yazdım. Ertesi gün anneannemi gezdirip eve bir döndüm, Twitter yıkılıyor!

Haberin Devamı

NEJAT’LA ORTAK NOKTAMIZ DÜRÜSTLÜK VE SAMıMıYET

? Tutkulu aşk mı huzurlu aşk mı?
Ceyda: Kesinlikle huzurlu aşk. Sevmiyorum ben tutkuyu. Tutku bana zarar veriyor çünkü. Ben huzurlu aşkı seviyorum.
? Kocanın nesine aşık oldun Ceyda?
Ceyda: Tanıdıkça aşık oldum ve bu hâlâ devam ediyor, kendisinin de öngördüğü gibi evlilik teklif ederken...
? Güzel bir şey değil mi bu “her şeyi önceden gören” bir eş?
Ceyda: Harika bir şey. Ona paşa diyorum, hakikaten de paşa gibi bir adam. Çok iyi niyetli, hayata çok güzel ve çok başka bir yerden bakıyor. Mesela beni kıran bir olayı anlatıyorum, o öyle bir noktadan bakıyor ki kırgınlığım geçiyor.
Berrak: Ceyda’nın eşi Engin, sanki 30 senedir oyunculuk yapıyor gibi. Öyle bir olgunlukla yaklaşıyor bu konuya. “Cavidan, göğüs dekoltesi olan bir kadın olmalı” dedik. Engin “Tabii öyle bir kadın dediğin gibi olmalı” diye destekledi, bunu herkes yapmaz.
? Ya sen Berrak? Biliyorum Nejat’la ilgili konuşmayı sevmiyorsun ama...
Berrak: Nejat’la bizim ortak noktamız ne, biliyor musun? Dürüst, samimi, iyi kalpli olmaya gayret gösteriyoruz. Hakkımızda konuşsunlar, didiklesinler, uydursunlar, hiç umurumda değil. Hoş, ikimizin de gayret göstermesine gerek yok, çünkü öyleyiz. Geriye kalan hiçbir şey çok önemli değil. Zaten yeterince bulaşılıyor bize, tek gizli tarafımız yalnızken yaşadıklarımız kaldı. şunu söyleyeyim; ister bizimle ilgilensinler, çeksinler, yazsınlar, ister ilgilenmesinler, bizim aramızdaki bir şey değişmeyecek. Çevremizdekiler bizi biliyorlar, önemli olan da bu. Üzerine tahminler yürütülmekten hoşlanılan bir ilişki, bırak öyle kalsın!

Yazarın Tüm Yazıları