Bayram dönüşü, dikkat!

Acil ulaşım yolu olarak belirlenen yol kenarlarına park eden araçların Trafik Vakfı çekicileri tarafından kaldırılması, ülkemizde zannederim gelmiş geçmiş en titizlikle uygulanan çalışma.

Haberin Devamı

Çekici aracın yanına yanaşıyor, aracı kaldırıyor, çekicinin üzerine alıyor ve saniyenin binde biri kadar zamanda işini bitirerek oradan uzaklaşıyor.
Bu esnada caddenin kenarındaki bir dükkanda olan araç sahibi, Hafize Ana adımlarıyla aracını “kurtarmaya” geliyor ama nafile...
Saniyeler içinde yok olmuş arabası. Houdini vaziyeti görse kıskanır...
Bazen de şans dönüyor, arabasını havada sallanırken yakalıyor araç sahibi. Koşup geliyor, başlıyor kavga.
Trafik Vakfı memuru ile karşılıklı, elleri iki yana aça aça, sonra iki koluyla eşzamanlı bir o yönü, bir bu yönü göstere göstere, “Yav öyle oldu... Yav böyle oldu...” diye diye münakaşa ediyor, memur ikna ediliyor ve araç “serbest bırakılıyor”.
Trafiğin doğru bir şekilde akması amacını taşıyan çekme eylemi esnasında trafik tıkanıyor, arkada iki kilometre kuyruk oluşuyor ama önemli değil tabii.
Acil ulaşım yolundaki araçlar çekilmeli, olmadı havada sallandırılıp araç sahibi talebi üzerine geri indirilmeli...
Saniyenin binde biri hızla yapılan bu araç çekme işlemi neden bu kadar titizlikle uygulanıyor? Trafik Vakfı acil ulaşım yolları açık olsun, ambulanslar rahatça geçsin mi istiyor?
İstiyordur elbette ancak bu işten güzel de para geliyor.
Otopark, ceza derken her gün yüzlerce aracın getirdiği gelir şahane.
Peki neden araçlar bu kadar titizlikle çekilirken diğer trafik kuralları hakkıyla ödevini yerine getiremiyor?
Neden Türkiye’nin trafiği toplu katliam arenası gibi?
Neden bu işi kökünden çözecek yasalar yürürlüğe girmiyor ve cezalar titizlikle uygulanmıyor?
Vatandaşa örnek olması gereken trafik polisi bile, herkes dururken aheste aheste kırmızıda geçiyor, şerit ortalayarak gidiyor, asla sinyal vermiyor...
Bu sorunun cevabı basit.
Cezalar bel bükmüyor, kanunlar titizlikle uygulanmıyor. İyi örnek olması gerekenlerin vaziyeti ise belli...
Hâl böyleyken sürücülerin sorumluluk almasını beklemek naiflik olur.
Almıyorlar da. Almıyoruz. Kazalarda, sürücü hataları başrolde.
¡¡¡
Peki ne yapacağız? İş başa düşüyor.
Yapmanız gerekenler öyle çok karmaşık da değil. Sadece “Bize bir şey olmaz yea” rahatlığını bırakmak, sizi hayati tehlike anında koruyacak ufacık değişiklikleri ilk defa bu bayram dönüşü uygulamak... Basit birkaç adım, hem sizin, hem başkalarının hayatını değiştirecek.
Mesela önünüzde giden araç yasal sınırların üst limitinde gitmekteyken onun tamponuna yapışıp çıldırmış gibi selektör yapmayacaksınız. Yol vermezse derhal sağlayıp, yanından geçerken camı açıp elinizi kolunuzu sallayarak “Çekilsene ulan hayvan” diye bağırmayacaksınız. Ardından önüne kırıp gaza basmayacaksınız.
Takip mesafesi bırakacaksınız. Bakın, bugün yaşadığımız tüm zincirleme kazalarda 1 kilometre boyunca tüm araçların birbirine çarpmasına yol açan, takip mesafesi bırakmama konusundaki ısrar. Bunun ne kadar hayati olduğunun farkında değil çoğu sürücü. İki aracın arasında boşluk buldu mu, dalıveriyor. Halbuki o boşluk, ani bir frende hayatınızı kurtaracak en önemli faktör.
Ne yapacaksınız? Önünüzdeki araç bir elektrik direğinin yanından geçerken “Seksensekiz ve seksendokuz” diyeceksiniz.
“Seksendokuz”un sonunda, eğer siz de aynı elektrik direğinin yanından geçiyorsanız, demek ki aranızda yeterli takip mesafesi var. Biz genelde birbirimizi “se” mesafesinde takip ediyoruz. Hatta “s”.
Koltuğu en arkaya çekip, sırt kısmını yatırıp gevreyerek araba kullanmayacaksınız. Koltuğunuz mümkün olduğu kadar önde ve sırt kısmı dik pozisyonda bulunmalı.
Yatarak araç kullanırken ani bir manevra yapmanız gerektiğinde hızlı refleks vermenizin, direksiyon hakimiyeti sağlamanızın imkanı yok.
Bu, ileri sürüş teknikleri derslerinde üzerinde uzun uzun durulan bir konudur. Evet, “Koltuğunu dikleştirip, koltuğu çekebildiği kadar öne çekerek otomobil kullanan teyzeler” doğrusunu yapıyor.
Her zamanki yanlışlarda ısrarcı olmamak, ufacık değişiklikler yapmak ve kurallara riayet etmekle binlerce insanın canı kurtulur.
Bu bayramda böyle olsun. Hadi, ne olur böyle olsun.

Yazarın Tüm Yazıları