Paylaş
Eyüpoğlu diyor ki: “Özellikle Anadolu’daki AVM’ler insanların sosyalleştikleri alanlar haline geldi.
Trabzon’da, Kapadokya’da, Kayseri’de, Elazığ’da yaşayanlar modern sinema salonlarıyla tanıştılar. AVM deyince aklınıza giysi ve ayakkabı mağazası geliyorsa salt, bunu bilemem.
Ama buralarda elektronik marketler, kitabevleri, müzik marketler de var.
Pek çok kentte, kadınların buluşma mekanı haline geldi. Kadınların ev dışında sosyalleşmesini sağladı. Bunları görmezden gelemezsiniz.”
İşte, esasında sorun tam olarak da burada başlıyor.
Esas olarak para harcatmayı amaçlayan AVM’lerdeki “kültürel ürünler” olarak tanımlayabileceğimiz sinemalar, sergiler ve diğer etkinlikler mecburi bir “yan ürün” olarak sunuluyor.
Ve evet, AVM deyince aklımıza giysi ve ayakkabı mağazası geliyor.
Çünkü temel fonksiyonu alışveriş yaptırmak olan ve bu yüzden tasarlanan mekanlardan bahsediyoruz.
Bugün her hafta sonu alışveriş merkezine gitmezse huysuzlanan bir nesil yetişiyorsa, bu tuhaf döngü içinde durup, kendimizi savunduğumuz kalkanları bir kenara koyup “bu işte bir yanlışlık var” diye kendimize sormamız lazım.
Zira her alanda ekonomiyi merkeze oturtup, insanı insan yapan özelliklerin kurumasını izlersek, ona gelişme diyemeyiz.
Kendinizi düşünün, AVM gezmezseniz kendinizi eksik hissedeceğiniz bir çocukluk yaşamadınız.
Bir tablet bilgisayarınız yoktu, sokakta top oynadınız, mağaza ve marka cennetinde yaşamıyordunuz, kısıtlı eşya ve oyuncağınız vardı.
Oyuncağınız yoksa kendi kendinize icatlar yaparak eğleniyordunuz. Yaşıyordunuz, yaratıcıydınız...
Peki ya şimdi?
Koca bir oda dolusu oyuncağı olmasına rağmen sadece elindeki tablet ile tatmin olabilen küçük çocuklar büyüyor.
Sokakta top oynamaktan değil, AVM’de bulunmaktan mutluluk duyuyorlar.
Çocuklar bir yana, “Kadınların ev dışında sosyalleşmesi sağlandı” diyor Eyüpoğlu.
Evin kapısından adım atmak değil mesele.
Alışveriş merkezine giderek sosyalleşen kadın modernleşiyor mu? Alışveriş dışında kendine ne katıyor?
Ev yerine mağaza gezerek sosyalleşen ev kadınları, sadece para kazanan taraf için bir gelişme sayılabilir.
Parmak sallayan afiş
Kadıköy’ün bir ara sokağında bir siyasi parti afişi...
Üzerinde “Ramazan eğlence değil ibadet ayıdır” yazıyor.
Artık herkes iletişimini bu yöntemle yapıyor.
Bu partimiz, biraz tutsa kendini, bayram geldiğinde bir kutlama afişi astırsa da olurdu.
Bu bir yana, oruç tutanlar, ramazanın eğlence değil, ibadet ayı olduğunu bir SİYASİ PARTİ AFİŞİNDEN mi öğrenecek?
Oruç tutmayanlar bir siyasi parti sayesinde aydınlanma mı yaşayacak?
Peki ya gayrimüslimler? Saygı göstermek dışında ne yapmaları gerekir?
Herkesin düşüncesi, yaşantısı, inancı, ibadeti kendisini ilgilendirir.
Kimse nasıl yaşayacağını bir siyasi parti afişinden öğrenecek değil.
Biz yine de görevimizi yapalım. Bir kere, bir kere daha söyleyelim.
Dini, siyasetinize alet etmeyin.
Paylaş