Paylaş
Karşısındaki, kendini olduğundan farklı görsün, farklı düşünsün…
Neden ki?
Böyle bir şeye ne gerek var ki?
Olduğun gibi, her halinle doğal, zıtlıklarınla çelişkilerini kabul ederek yola devam etmek varken…
Nedendir bu kendinden başka biri olma isteği?
Nedir insanı bu duruma getiren?
Ve de nedir bunun sebebi?
Hayatın içindeki sessiz çığlıklar, insanların olduğundan farklı görünme çabaları, kendine benzer birini bulayım derken aslında kendilerini bile bulamamış olmaları...
Yaşamın gerçeklerini sanal ortamda eritme yoluna giderken aslında kendi ruhlarını dönüştürdükleri yalnızlık ve yalan buzulları başta olmak üzere çözemedikleri hayata dair birçok gerçek…
Öyle incelikle işlenmiş ki...
Ne mi işlenen?
Yaşamın gerçekleri.
Hayatın sahnesinde her birimizin yaşadıkları ‘Full Yaprakları’ oyununda…
Bana da bazı sahnelerde zaman zaman boğazım düğümlenerek oyunu izlemek, sonunda da ayakta alkışlamak kaldı.
‘Full Yaprakları' oyununda full yaprakları gibi döküldüm!
Oyundan çıktığımda; 1- 2 saat kendime gelemezken, hayata dair soruların cevabını arayışım…
Yaşam hiçbir evresinde kucak açmıyor, koca şehrin ortasında, tek kişilik hücrelerinde yaşamak zorunda bırakılanlara.
Bu tek kişilik hücrelerde, tek yol kendilerine benzer birilerini bulmaktır. Ama ‘kendilerine benzer birileri’ de yoktur aslında. Çünkü o ortamda kendileri bile kendilerine benzememekte.
O halde gerçeği sanalın içinde eritmek ve de yeniden şekillendirmek...
‘Full Yaprakları’; hiçliğin kıyısında dolananların, var olma ve hayatlarını yeniden yazma çabaları...
‘Orada kimse yok mu?’
‘Dünyada beni özleyen, sesimi duymak isteyen tek bir canlı bile yok!’
Ne yürekler yırtan bir haykırıştır bu?
Musa Uzunlar çok iyi oynuyor. HHHani bir ara ‘Psikopat mı gerçekten bu adam?’ dedim. O kadar iyi oynuyor yani.
Özlem Güveli Türker’in oyunculuğu de öyle... Sessiz çığlıklarını aslında o kadar iyi haykırdı ki insanlara… O haykırışlar ki, oyunu izleyen ruhlara çarpıp kalplerde yankılandı adeta.
Özden Çiftçi de aynen... Hayatta yaşamak zorunda kaldığımız bazı durumları, çaresiz kalındığında zorunlu olarak yapılan fedakarlıkları oyunculuğuyla anlatırken…
Musa Uzunlar, Özlem Güveli Türker, Özden Çiftçi; alkışlarım sizin içindi.
Oyunu yazan Civan Canova; kaleminize, gözlemlerinize, hayata dokunan ince cümlelerinize sağlık. Turgay Kantürk’ün de rejisine… Ve bu oyunda emeği geçen tüm ekibe…
‘Full Yaprakları’ dökülmeye değil açmaya…
Daha çok kişinin izlemesi ve daha çok insanın hayata çiçek çiçek açması için…
Eee, bir oyun 3. yılını (6. sezonunu) oynuyorsa, her oyunda salonu ‘full’ dolduruyorsa, sizce başka söze gerek var mı?
Paylaş