PaylaÅŸ
Yorgunluklar…
Ama tatlı ve değen yorgunluklar…
Bir de…
Zamansızlık…
Ama bu zamansızlığın hediyesi olarak ortaya çıkan işlerin, zamanın ve başarının efendisi olarak koltuğa kurulduklarını görmek nasıl da iyi geliyor?
Ä°ÅŸte o zaman akrep ve yelkovanlara düşman olmak yerine yelkovan kuÅŸlarının peÅŸine düşüyorum yeni ve daha daha iyi iÅŸlere imza atmak için.Â
***
Bundan birkaç gün önce bir gece yarısı…
Yine bu zamansızlık sırasında zamanın efendi konumunda koltuğa oturmuş olan işlerden birini teyit edip, yeni yazıma başlamak üzereyken bir mail geliyor.
Kimden?
İzlediğimiz çoğu filmle buluşmamızı sağlayan gala organizasyonlarının mimarı Filiz Öcal’dan.
Film izlemeye çağırıyor beni.
Buraya kadar her ÅŸey normal.
Ama filmi İstanbul’da değil de, şehir dışında izlemeye…
Nerde?
Trabzon’da!
Film izlemeye Trabzon’a gitmek!
İstanbul’daki sinemalara gıran mı girdi (yani İstanbul’da mı sinema mı kalmadı anlamında) de Türkiye’nin diğer ucuna gidip film izleyeceksin’ diyorsunuzdur şimdi.
‘Bir film izlemeye Trabzon’a gitmedin değil mi?’ diye ekliyorsunuzdur, bu satırları okurken, haklı olarak.
Gittim.
Gerçekten.
Bir film izlemeye Trabzon’a gittim.
Hem de izlediğim filmin oyuncularıyla…
Ve gazetecilerle…
Uçakta gırgır, şamata…
İki saatlik uçuşla Karadeniz’in en doğusuna ayak basıp bavullarımızı otele attıktan sonra bizi bekleyen otobüsle şehir turuna çıkıyoruz.
Trabzon’un çarşısını, caddelerini, Cephanelik…
Ve Boztepe…
Gözlere görsel ziyafet çeken, insanı büyüleyen, şehirle denizin buluştuğu manzara…
Mest ediyor.
Zamanımızın az olması nedeniyle otobüse tekrar doluşup…
Alper (Kul) bu, durur mu?
Yolda giderken anlattığı Karadeniz fıkralarıyla bizi kırıp geçiriyor gülmekten.
Oyuncular, düzenlenen imza günü mekanına vardığında bir sürprizle karşılaşıyorlar.
Kolbastıyla…
Sonra…
Restauranta geçiyoruz, hep beraber yemek yemeye.
Hamsili Pilav başta olmak üzere Karadeniz yemeklerinin biri geliyor biri gidiyor.
Gündüz Trabzon manzarasıyla gözlerimiz görsel şölene, akşam da yediğimiz yöresel yemeklerle midemiz ziyafete doyduktan sonra…
Sırada gala.
Filmi izleyeceğimiz salona geçip yerlerimize kuruluyoruz ve film başlıyor.
Yönetmenliğini Adem Kılıç’ın yaptığı, senaryosunun Yılmaz Okumuş’un yazdığı filmde;
Alper Kul, Ruhi Sarı, Salih Kalyon, Altan Erkekli, Zafer Ergin, Aslıhan Güner, Necip Memili, Çetin Altay, Emin Albayrak, Tarık Ünlüoğlu, Ali Düşenkalkar rol alıyor.
‘Da Vinci Şifresi’ olur da bizim çözmemiz gereken bir şifremiz olmaz mı?
Tabii ki olur?
Nasıl?
Filme.
Nerde?
Sümela’da!
Sümela’nın Şifresi!
Bir Karadeniz komedisi…
Çekimleri Trabzon ve Sümela’da yapılan…
Başrolünü oynayan Alper (Kul) ve Ruhi (Sarı) başta olmak üzere tüm ekip esprileriyle gülümsetiyor filmi izleyenleri.
Filmi izlerken ‘Temel’ rolündeki Alper’i daha önce sahnede izlediğim ‘Mağara Adamı’ ve ‘Babamın Oğlu’ oyununda yaptığı doğaçlamalarıyla harikalar yaratan oyuncunun bu tarz oyunlarla sahneye devam etmesi gerektiği geçiyor aklımdan. Çünkü sahnedeki doğaçlamalarıyla hayata dokunurken kuytularımıza da dokunuyor usuldan.
Birçok dizi ve filmde izlediğimiz, bu filmde Turgay karakteriyle karşımıza çıkan Ruhi (Sarı) deyince benim aklıma ‘Yeditepe İstanbul’ dizisindeki rolü geliyor. Yıllar önce çekilmesine rağmen o dizideki rolüyle akıllardaysa hâlâ, Ruhi’yi ‘Yeditepe İstanbul’ tarzı projelerde görmeyi dileyerek çok şey istemiş olmuyorum değil mi?
Filmde üçkağıtçı Ali Kemal karakteriyle karşımıza çıkan sürpriz bir isim var. Necip Memili! Adını anımsayan olmaz belki ama ‘Yaprak Dökümü’ ve Hanımın Çiftliği’ dizisindeki rollerindeki adlarını söylesem ‘Aaaa, O’mu’ diyerek hatırlayacağınız oyuncu bu kez farklı bir karakterle karşımıza çıkarak, oyunculuk yelpazesinin çeşitliliğini…
Altan Erkekli ve Salih Kalyon zaten oyunculuktaki ustalıklarıyla…
Filmin konusunu anlatmayacağım tabii.
MS 375 – 395 tarihleri arasında inşa edilen, Trabzon’un Maçka ilçesinde bulunan, Anadolu’da sıkça rastlanan Kapadokya kiliseleri tarzında yapılmış olan, deniz seviyesinden 1.15o metre yükseklikteki eski Yunan Ortadoks manastır ve kilise kompleksi olan Sümela’nın şifresi bu filmde çözüldü.
Aynı zamanda hayatın şifresi de…
Parası pulu olmayanın, arabası jeepi olmayanın sevmeye, aşık olmaya hakkı yok mu?
PaylaÅŸ