PaylaÅŸ
AÅŸk, ayrılık, deprem…Â
Ama öyle ya da böyle, kolay ya da zor, izleri geçiyor bu üçünün.
Alışıyor insan, atlatıyor zamanla.
Bunları yaÅŸadıktan sonra yaptığımız, yıkılıp yıkılıp yeniden ayaÄŸa kalkmak.Â
Ama ruhu derinden sarsan baÅŸka bir ÅŸey daha var:
Åžiddet!
Kadına, çocuğa uygulanan şiddet!
Ne ayrılık sonrasında kalbin yaşadığı acının şiddetine, ne de üzerinde bulunduğumuz zeminin oynayarak bizi korkutan depremin şiddetine benziyor.
Bilinen bir şey var ki, aşk ve deprem sonrasında bunların acısı azalıyor er ya da geç.
Ama azalmayan, geçmeyen, izi kalan, ruhu sarsan bir şey varsa o da kadınların ve çocukların gördüğü şiddet!
Yıllar geçince küllenecek sanılıyor.
Geçmiş gibi görünüyor sadece.
Oysa bilinmiyor ki ruhun derinlerinde, içerde bir yerde kanıyor bu yara.
Şiddet, yaşandıktan sonra paylaşılmazsa, bu konunun üstüne gidilmezse insanın yaşamını karartıyor.
Ya da en ummadık bir anda, beklenmedik bir şekilde kanıyor bunu yaşayan ruh.
Sadece ruhlarda değil, toplumumuzda ve dünyada da…
Â
E, şu istatiksel bilgilere bakın, anlayacaksınız durumun vahametini ve ne demek istediğimi.
Türkiye’de her gün bir erkeğin şiddetine maruz kalan 3 kadın hayatını kaybediyor!
Çocuklara yönelik şiddetin oranı %46.
Dünyada şiddetten her yıl 55 bin kadın ölüyor.
Her 3 kadından biri şiddet görüyor, 6 kadından biri de tecavüze uğruyor.
Tecavüze – tacize uÄŸrayanlar…Â
Şiddet yalnız fiziksel değil, ekonomik, duygusal, cinsel olarak da uygulanıyor.
Yaşadıklarını içinde bastırmaya çalışanlar, solan – mutsuz yüzler, boynunu büküp susanlar…
Bu tür şiddet yaşayanlar olayın üstüne gidip çare aramak yerine susmaya devam ettikçe bu sayı daha da artacak.
Hala susacak mısınız – susacak mıyız?
***
Susmak ve görmezlikten gelmek yerine şiddeti önlemek için yapılması gerekenler nedir?
Şiddet uygulayarak hiçbir yere varılamayacağı türündeki bilgilerin herkese ulaşması...
İnsanlar bu konuda ciddi bir şekilde eğitilmeli. Toplumun en küçük çekirdeği olan aile içinde başlayıp, hakiminden, avukatından, polisinden, doktorundan, memuruna kadar tüm insanlara aşılanmalıdır.
İşin tuhafı, eğitim görmüş birçok kişi de şiddet uyguluyor!
Eğitim de çözmüyor yani işi diye düşünülebilir bu noktada. Ama hayır tam tersi ısrarla bilgi, eğitim ve bilinçlendirme…
Bu konuda hepimize, herkese iş düşüyor. Ama özellikle de devlete…
Bunun yanı sıra yazılı ve görsel basının bu konuda destek vermesi o kadar önemli ki…
Sağır sultana duyurana kadar bangır bangır bağırmalı televizyon kanalları, sayfa sayfa, satır satır haykırmalı gazeteler, dergiler…
Şiddetle hiçbir yere varılmayacağını!
Şiddet uygulamanın bir güç değil aslında bir güçsüzlük olduğunu!
Ünlü kadınlar dayak yerse…
Şiddet konusunda duyarsız kalmayan ünlü isimler, bu konuya dikkat çekmek için dayak yediler!
Deniz Çakır, Doğa Rutkay, Çiçek Dilligil, Zeynep Beşerler, Sevinç Erbulak, Nilüfer Açıkalın, Rojda Demirer, Emel Çölgeçen, Bahar Yanılmaz, Özge Özder, Tuğçe Güder, Gözde Kansu, Meyra, Ebru Helvacıoğlu, Füsun Erbulak, Sinemis Candemir, Ayça Abana, Begüm Birgören, Zeynep Mansur, Mine Tüfekçioğlu, Zeyno Eracar, Münire Apaydın gibi birçok ünlü isim, kendilerine yapılan makyajla, şiddet görmüş kadının çaresizlik ifadesini anlatmak için fotoğrafçı Ümit Karalar’ın objektifinden ‘Şiddete hayır!’ dedi.
Nişantaşı'ndaki City’s AVM’nin içinde yer alan Toprak Sanat Galerisi'nde açılan sergi 23 Ocak 2011'e kadar açık kalacak olan sergiden elde edilen gelir kadın derneklerine ve kuruluşlarına bağışlanacak.
ÃœNLÃœLER DAYAK YERSE - FOTO GALERÄ°
                     Â                                        MELÄ°KE BÄ°RGÖLGE
Â
Â
PaylaÅŸ