Sisli belde Kağızman

Öyle uzak coğrafyalar vardır ki, sizin için oraların varlığı harita üstündeki küçük bir noktadan başka bir anlam ifade etmez.

Ama oralarda da bir yaşam vardır, oralarda da gün akıp gider. Atlas Dergisi’nden Bülent Kale, bu hafta sizi Kars düzlüğündeki Kağızman’a götürecek. Onunla birlikte bu uzak kasabada dolaşıp gitmediğiniz toprakların bilmediğiniz özelliklerini göreceksiniz.

Kars Kalesi’ni, Allahüekber Dağları’nı ardına alıyor dolmuş; daha sıcak ellere, Kağızman’a doğru yola düşüyor. /images/100/0x0/55eb4a15f018fbb8f8b7a02eGüneye ilerliyor. Paslı Geçidi’ne dek yöre halkının ağzıyla "Kars Düzü" eşlik ediyor yolculuğa: Bitmek bilmez bir yayla, büyük sığır sürüleri, atlar... Ve pencere azıcık açılsa, taze çimen kokusuyla beraber tarifsiz bir ayaz içeri doluyor. Ama buna şaşmamak lazım. Kağızman’ın eski adamları yolun, vesaitin bulunmadığı o eski zamanların zemheri aylarında "Kars Düzü’nün insan yediğini" söylüyor...

Nihayet dolmuş, Aras Nehri’nin yüz metre kadar yukarısında bir platonun üzerine yayılmış Kağızman ilçe merkezine varıyor, Kağızmanlıların çarşı dediği yerde duruyor. Bu küçük meydanda fotoğraf hep aynı. Bir yanda dağlardan topladıkları ışkınları, çiriş süpürgelerini ve başka başka otları satanlar var. Kenardaki barakalarda ceviz, pestil, kekik, reyhan ve köy ürünleri satılıyor.

KUZULAR VE OĞLAKLAR

Sakin meydan ancak dara düşen köylülerden birinin kuzusunu ya da oğlağını satmaya getirmesiyle hareketleniyor. O zaman doğuştan çoban Kağızman köylüleri hayvanı tek tek kaldırıyor, kaç kilo geleceğini ne kadar edeceğini hesap ediyor ve hararetli bir tartışmaya giriyor. Ta ki hayvan satılıncaya dek. Yeni sahibinin hayvanı sırtlayıp uzaklaşmasıyla beraber meydan yine o sakin bildik haline bürünüyor.

Nüfusu yaklaşık 20 bin olan, Kars’ın 70 kilometre güneyindeki Kağızman için çok küçük de denilebilir, çok geniş bir alana yayılmış da. Bir şehri andıran bölümü çok küçük, yalnızca betonarme binalardan oluşan küçük bir adacık var. Bu adacığı çevreleyen geniş bir alan tümüyle bağlık bahçelik. Burada yine ilçe merkezine dahil kerpiç duvarlarla çevrili büyük bahçeleriyle bağevlerini andıran konutlar var. İşte Kağızman’ın can damarı bu bağlar ve bahçeler. Ekonomisi büyük oranda bu meyve bahçelerine dayanıyor.

KAĞIZMAN’IN LEZZETLİ BALI

Kars ilinin en düşük rakımlı ilçesi Kağızman’da, tıpkı komşu il Iğdır gibi narenciye dışında her şey yetişiyor. Ancak Iğdır’ın hem iklimi daha ılıman, hem de çok daha geniş bir ovası var. Aras Nehri, Kağızman ilçe sınırlarına girdiğinde taban yüksekliği 1310 metre. İlçeyi Iğdır sınırında terk ederken ise 1080 metreye kadar düşüyor ve alçalma Iğdır Ovası’na kadar sürüyor.

Kağızman’da bildik meyvelerin batıda pek tanınmayan çok farklı çeşitleri yetiştiriliyor. Ancak bu bin bir çeşit meyveden ekonomik açıdan öne çıkan iki tanesi var ki bunlar Kağızman için hayati öneme sahip: "Abrigoz" adı verilen bir tür kayısı ve "uzun elma". Bu ikisi Kağızman’ın Türkiye pazarına sürebildiği kár getiren ürünler. Kağızman balı da Türkiye’nin en meşhurlarından. Ona bu lezzeti veren iki temel bileşen var: Birincisi işçileri; yani Kafkas ırkı arıları. İkincisi de fabrikası; yani Aras Vadisi.

"Çiçeğim, çimenim/ gülüm, reyhanım." Akşam Kağızman’ın Camuşlu köyünde Güven Öztürk’ün evinde, bir saz tınısı ve ozanın davudi sesi yükseliyor. Saç soba yanıyor ha yanıyor. Çaylar elde, bardakta; boşaldıkça dolduruluyor. Ev kalabalık. Duyan geliyor. Meclisi şenleniyor. Her misafir geldiğinde içeridekiler ayaklanıyor, elini sıkıyor, "hoş geldin" diyor, yer açıyor. Saz meclisi bu. Hanenin ortasında ozan Turgut Turan elinde divanıyla salınıyor. Eli tellerde geziniyor, aklı şiirde, gönlü kim bilir nerelerde. Kağızman’da o gün, dağların arasında bir köy evinde insanlar böyle buluştu. Yavaş yavaş çözüldü, hep birlikte dile geldi, turnalarla alagözlü yare haber gönderdi.

O köyden sonra yeniden Kağızman’da olmak daha anlamlı. Kağızman’a hiç dayanamayan kış her yanı, özellikle kuzeydeki dağları beyaza bürümüş. Yolcunun elinde "çiçekli" çay, aklında Kağızman ozanları, şiirler, türküler, serçe kuşu, ay ışığı, kar beyazı, çimenler, çiçekler, reyhanlar, güller...

Köyün muhabbet konusu heyelan

Hem Kars deyip hem de hayvancılıktan bahsetmeye gerek var mı? Bir akşam Kağızman’ın Çengilli köyünde, köy muhtarı Hayrettin Özkan’ın 600 başlık sürüsünü birlikte ağıla soktuk. Yalnızca bu köyde 1500’den fazla büyükbaş, 15 binden fazla küçükbaş hayvan var. Evde yemek hazırlanırken biz muhtarla bakkala gittik. Burada bakkala gitmek, kahveye gitmek demek. Köylerin genelde bir kahvehanesi yok, buluşma yeri bakkallar. Bakkaldaki diğer köylülerle "heyelan"ı konuştuk. Aslında Çengilli şanslı bile sayılabilir, köy heyelan bölgesinde değil çünkü, yalnızca yolları heyelana kurban gidiyor. Her sene yaptırıyorlar ama yol yine de altlarından kayıyor. Geçen sene güzergahı değiştirmişler, gelirken ben de gördüm, yeni yolda da heyelan yüzünden çöküntüler, kaymalar oluşmuştu, dertliler.

Heyelan Kağızman’ın en büyük sorunlarından biri. Camuşlu gibi, yerini değiştirmek zorunda kalan köyler var. Hemen hemen bütün köy yolları heyelandan nasibini alıyor, bu da sürekli masraf demek. Ama bundan da ötesi hastalık gibi, doğum gibi acil durumlarda köyden öteye gidememek, mahsur kalmak hayati tehlikelere açık kapı bırakıyor ki en acısı bu.

ATLAS’TA BU AY

Kosova Ruhu: Osmanlı’nın en çarpıcı, en renkli, en canlı ama bir yandan da en hüzünlü mirasını barındırıyor Kosova... Balkanlar’ın bütün milletlerinin kendilerine özgü hayatlarını sürdürdükleri bir halklar tapınağı burası.

Balkan Savaşı manzaraları: Atlas, Balkan Savaşı’nın hazin manzaralarını, Türk basınında ilk kez yayımlanan fotoğraflarla sayfalarına taşıyor.

Kosova’nın kayıp Çerkesleri: Ülkelerinden sürüldüler. Osmanlı’ya sığınanların bir kısmı Balkanlar’a yerleştirildi. Kıyım ve sürgün burada da onları izledi. Kosova’nın kayıp Çerkesleri, yalnızlığın egemen olduğu "tatsız tuzsuz" bir hayat sürdürüyor.

Genler, göçler ve Anadolu: İlk atalarımızın Afrika savanalarından başlayan göçleri sözlü tarihin baş döndürücü karmaşası içinde kaybolup gitti çoktan. Ancak bilim adamları, insan türünün geçmişindeki bu önemli katmanları genetik, arkeoloji ve antropolojinin olanaklarını kullanarak kaldırmaya baladı.

Saklı Ülke KEMR: Himalayalar’ın eteklerindeki ülke yeryüzünün cennetiydi. Şölenler ülkesiydi. Pakistan ve Hindistan’ın paylaşamadığı topraklarda belirsizliğin hükmü sürüyor.

Kışa övgü: Kayseri’den Konya’ya, Bolu’dan Kırşehir’e kar mucizeleri...

Sanal coğrafya: Dijital ortamda artık gerçek hayatın mekánları, insanları, ilişkileri yaratılıyor; tamamen farklı, paralel bir dünya vaat ediliyor.
Yazarın Tüm Yazıları