İki günde Gaziantep turu

Bir hafta sonu kaçamağına Gaziantep’in tüm güzelliklerini sığdırmak isteyenler için, sıkıştırılmış bir rehber hazırladım.

Haberin Devamı

Kentin en iyi lezzet durakları neler, nerede ne alınır, neleri görmeli? En iyi küşleme, nohut dürüm, ciğer kebap nerede? İşte Antep’in tadını damağınızda bırakacak adresler

 

Gaziantep’te sabah kahvaltısı için seçenek boldur. İlk gün kahvaltısını ‘Beyran çorbası’ ile yapmanızı öneririm. Çoğu Antepli bu çorbayı içmeden aklını başına toparlayamaz. Didiklenmiş et, haşlanmış pirinç ve özel sosla yapılır. Acılı ve sarımsaklı içerseniz gerçek tadını alırsınız. Bu çorba, genelde kelle-paça da yapan çoğu lokantada pişer. Bu çorba için benim önerim ‘Metanet Lokantası’ ile ‘Kelebek’ olacaktır. 

 

Kahvaltı için bir başka seçenek de ciğer dürüm. Bunun için sabah ezanında kalkmanız gerekir. Çünkü ciğer, 07.00 civarında biter, tezgâhlar toplanır.
Kahvaltıdan sonra üstünüze tatlı bir ağırlık çöker. Onun için Tahmis Kahvesi’ne gidip, bir dibek kahvesi içmenizi öneririm. 1635’te açılan bu kahve kentin simgelerinden biridir. Tahmis’teki kahve molasından sonra mutlaka Zeugma Mozaik Müzesi’ne gitmelisiniz. Burası dünyanın en zengin mozaik müzelerinden biridir. Sular altında kalan Zeugma kentinden kurtarılan taban mozaiklerinin aklınızı başınızdan alacağından emin olabilirsiniz. Küçücük taşlarla yapılan bu mozaiklerde genellikle mitolojik öyküler anlatılmıştır.

Haberin Devamı


Müzeden çıktığınızda karnınız acıkma sinyalleri verecektir. O zaman bir kebapçıya gidip küşleme yemenizi öneririm. Özellikle terbiyeli küşleme, lokumla yarışacak kadar yumuşacıktır. Kebapçı konusunda isim vermekten çekinirim. Çünkü hepsinin kebabı çok lezzetli, kimin adını yazsam, bir diğerine haksızlık yapmış olurum.


Bu muhteşem et yemeğini hazmedebilmek için, kalenin merdivenlerini tırmanıp, kente tepeden bakabilirsiniz.
Antep’e kadar gelmişken, ‘Tarihi Bakırcılar Çarşısı’nı görmeden dönmek olmaz. Burası 16. yüzyıldan beri varlığını sürdüren bir mekândır. Bakır döven ustaların yanısıra yemeniciler, tesbihçiler, kutnu kumaşı, kurabiye kalıpları, dolma taşları satan dükkanlar sıralanmıştır.
Birinci günü akşam yemeğinde yöre yemeklerini tatmanızı öneririm. Örneğin yuvarlama, Ali Nazik, kuru dolmalar, yoğurtlu patates, içli köfte... Yine de ipin ucunu kaçırmamaya dikkat edin.

İKİNCİ GÜN

Haberin Devamı

İkinci günün sabahında da kahvaltı seçeneği fazla. Gaziantepliler kahvaltıda dürüme sarılmış nohut yemeyi de çok severler. Sabaha kadar pişen nohut, fırından yeni çıkmış sıcak pideye sarılır, üstüne de biraz limon sıkılır, kimyon serpilir. Çok yalın ve çok lezzetli bu kahvaltıyı denemenizi öneririm.
Bir diğer meşhur kahvaltılık ise katmerdir. Bunu yemek için Körükçü sokaktaki Katmerci Zekeriya’ya gitmek gerekir. Sabahın kaçında giderseniz gidin, beklersiniz, masalar hep dolu olur.


Katmerci Zekeriya bu mesleği babasından öğrenmiş, sonra da oğlu Mehmet Özsimitçi’ye öğretmiş. Ben bu katmerin kaymaklısını daha çok severim. Hele yanında bir bardak soğuk süt varsa lezzetin iki kat artacağına inanırım.

Haberin Devamı


Bu kuvvetli kahvaltıdan sonra biraz yürümek gerekir. Kale civarındaki sokaklar, sizi geçmişe götürür. Ayrıca Emine Göğüş Mutfak Müzesi’ni gezmenizi öneririm. Türkiye’nin ilk ve tek mutfak müzesinde Gaziantep’in yemek alışkanlıklarını izleyebilirsiniz.


Öğle yemeğinde Gaziantep’in ünlü taze sarımsakla yapılan lahmacununun tadına bakmalısınız. Eğer kebap da yiyelim derseniz, ince bulgurla yapılan simit kebabını, soğan kebabını öneririm. Tabii baklavayı, şöbiyeti, kömür ateşinde pişen kadayıfı da ihmal etmemek gerekir.


Yemekten sonra, yerel yiyeceklere meraklıysanız size tarihi Almacı Pazarı’na gitmenizi öneririm. Kuruluşu 1070’li yıllara dayanan renk cümbüşü bu pazarda ne ararsanız vardır; Kuru sebzeler, yöre tatlıları, biber salçası, nar pekmezi, sumak ekşisi, tatlı sucuklar, muska tatlıları,baharatlar, fıstık, üzüm pekmezi, pestiller... Ayrıca esnaf çok konuk severdir. Müşteriyi dükkanda ağırlamaktan, onunla sohbet etmekten, çay, kahve ikram etmekten çok keyif alırlar.
Akşam yemeği için bir ciğerciye gitmenizi ve damağınızı son kez neşelendirmenizi, damağınızda kalan muhteşem tatlarla evinize dönmenizi öneririm.

 

Haberin Devamı

En lezzetli mekânlar

 

Gaziantep, “Lezzet Durağı” konusunda oldukça zengin. Her köşe başında bir baklavacı, kebapçı, çorbacı bulmak mümkün. Hepsi de çok lezzetli. Bunları keşfetmek bile çok keyifli. Aşağıdaki liste ise, Gaziantep gezilerim sırasında uğradığım, yemek yediğim mekanlar. Bunları sizlerle paylaşıyorum, yani onlara kefil oluyorum. Umarım beni mahcup etmezler:


Kebapçı Halil Usta, İmam Çağdaş, Aşina lokantası ve baklavası, Baklavacı Zeki İnal, Koçak Baklava, Metanet Lokantası, Kelebek çorbacısı, Tahmis Kahvesi, Bayazhan, Ayıntap Baklavacısı, Çavuşoğlu Kebap-Baklava, Ciğerci Mustafa, Kebapçı Mustafa Usta, Orkide Pastanesi, Erçelebi kömürde kadayıf, Katmerci Zekeriya Usta, Üçler Kebap-Lahmacun.

 

Haberin Devamı


Almadan dönmeyin

 

Domates, patlıcan, kabak, acır kurusu, pul biber, İpek biber, Zahter çayı, ince bulgur(simit), Haspir (bir çeşit safran), kurutulmuş siyah ve sarı üzüm, pestil, muska tatlısı, tatlı sucuk, baklava, fıstık ezmesi, Antep Fıstığı (mümkünse kuş boku)... Yiyeceklerin dışındaki önerilerim: Bakır kaplar, dolma taşı, kurabiye kalıbı, yemeni, Kutnu kumaşı, el dokuması kilim, sedef kakma kahve masası, el yapımı gümüş takılar, Antep işi nakış işleri.


GAZİANTEP MUTFAĞI’NIN KRALI

Alı (Ala) Nazik


Malzemeler: (Beğendisi için- 4 kişilik): 600 g patlıcan, 1 su bardağı yoğurt (tercihen süzme), 3 diş sarımsak, tuz, karabiber.
Kıyması için: 300 g orta yağlı kıyma, 1 adet soğan, 1 adet domates, 2 det yeşil biber, 3 kaşık sıvı yağ, 1 tatlı kaşığı biber salçası.
Yapılışı: Bir tavanın içine yağı koyun. Kıymayı yemeklik doğranmış soğanla pembeleşinceye kadar öldürün. Daha sonra, ince kıyılmış yeşil biber ve küp küp doğranmış domatesleri ekleyin. Domatesler su salınca biber salçasını ekleyin,tuz ve karabiberini ekin.
Patlıcanları közleyin. Kabuklarını soyup,çatalıla ezin. Süzme yoğurdu ezilmiş sarımsaklrla karıştırın. Yanmaz tavaya aldığınız ezilmiş patlıcanları biraz ısıtın. Daha sonra yoğurdu ekleyip karıştırın.
Yoğurtlu patlıcanı servis tabağına alın ,üzerine sıcak kıymayı koyun. Tereyağı ve pul biberi kızdırıp ,üzerine gezdirin.
(İsterseniz kıyma yerine küçük doğranmış kuşbaşı et de kullanabilirsiniz)

 

Lezzet Turizmi için düğmeye basıldı

 

Gezginler tarihin peşinde koşmaktan, müze müze dolaşmaktan, alışveriş merkezlerinde avuç dolusu para harcamaktan sıkıldılar. Yeni kuşak gezginler, akıllarını fikirlerini lezzete taktılar. En lezzetli yemekler nerededir, mutfakların sırrı nedir, kim nerede ne yiyor, hangi şef nerede çalışıyor?.Onlar için yola çıkmak için bahane çok. Yeter ki yolun sonunda yenecek lezzetli ve değişik bir yiyecek olsun.


Lezzet peşinde koşturan gezginlerin sayısının giderek artması üzerine, önce turizmciler sonra da bu pastadan pay almak isteyen kentler harekete geçti. Özellikle yurt dışında, bu tür “Lezzetli Turizm’e” yatırım yapan firmaların sayısı oldukça çoğaldı.


Yurt dışında kentler, mutfaklarını tanıtabilmek için festivallere umut bağladılar. Şenlik havasında geçen bu festival dönemlerinde, kentler tam bir açık hava lokantasına dönüşmeye başladı. Sokaklarda kurulan masalarda yemekler tanıtıldı, ünlü aşçılar tüm marifetlerini sergiledi, yarışmalar düzenlendi, üreticiler malzemelerini gözler önüne serdi, yenildi, içildi ve konuklar unutulmaz anı ve lezzetlerle geldikleri yerlere döndüler.


Onların anlattıklarını dinleyen diğer lezzet tutkunları da, akın akın o kentlere gitmeye başladı. Oteller doldu, lokantalarda masa kalmadı, alışveriş canlandı, herkesin yüzü güldü. Lezzet Gezginleri, iki yemek arasında müzelere, galerilere, saraylara, tarihi eserlere gitmeyi de ihmal etmediler.

 


Kimler kaymağını yiyor?



İspanya’nın kuzeyindeki küçük San Sebastian, bu işi en iyi beceren kentlerden birisi. Küçük bir plajından başka özelliği olmayan bu kent, şefleri ve lokantaları sayesinde Avrupa’nın lezzet başkenti oldu.
Yemeye içmeye düşkün olanlar, bu kentteki üç Michelin yıldızlı Arzak lokantasında yemek yiyebilmek için aylar öncesinden yer ayırtıyorlar. Şef Juan Mari Arzak, kıymetli eserlerin sergilendiği bir müzeden, bir saraydan, bir tarihi eserden daha fazla ilgi görür.
San Sebastian’da, lokantalar kadar, arkadaşların toplanıp yemek yaptıkları “Erkekler Kulüpleri” de çok ünlendi. O kulüplerdeki “Txoko” denen yemek seanslarına katılabilmek için, turistler hem onca parayı harcamayı hem de aylarca beklemeyi göze aldılar.
Bir zamanlar Gaudi’si, La Familia Sagrada kilisesi ile milyonları kendisine çeken Barcelona da gözünü lezzet avcılarına dikti. Asırlık lokantalar ön plana çıkarıldı, reklamlarda Katalan Mutfağı’nın lezzeti vurgulanmaya başlandı, jambon, sosis, mantar, balık, paella en önemli tanıtım malzemelerinin arasında yer aldı.


Belçika’nın sahil kasabası Knokke-Heist de lezzetiyle turistleri kendisine çekmeye başladı. Buradaki 3 tane Michelin yıldızlı lokanta, yemek düşkünlerinin adeta saldırısına uğradı.


Norveç’te, Avrupa’nın ‘Petrol başkenti’ sayılan Stavanger kenti, petrol zenginliği ile yetinmeyip, yemeği de ön plana çıkarmaya başladı. Bugün Avrupa’nın en büyük yemek festivali bu kentte düzenleniyor. Bu festivali izleyebilmek için binlerce turist akın akın buraya geliyor.
Okyanus’un öteki yakasına geçersek: New York’a gelen milyonlar, bu kentin lokantalarında yer bulabilmek için günler öncesinden rezervasyon yaptırıyorlar. Tüm dünya, bu kentteki ünlü lokantalarda yemek yiyebilmek uğruna yüklü faturaları ödemeyi göze alıyorlar.
Londra, Paris, Madrid, Lyon, Berlin, Amsterdam, Kopenhag, Napoli, Toskana, Tokyo, Portland, Vancouver… Bu kentlerdeki restoranlarda sunulan yemekler insanların damaklarında unutulmaz tatlar bırakıyorlar.
İtalyan’ın Piemond bölgesi ile Fransa’nın Perigord bölgesi, tanıtımlarında lezzet temasını kullanıyorlar. Biri beyaz, diğeri ise siyah trüf ile tüm dünyanın ilgisini üstüne çekmeyi beceriyorlar. Bölgedeki küçüklü büyüklü kent ve kasabaların kimi kaz ciğeri, kimi özel tavukları, kimi kurufasulyesi, kimi salamı, sosisi, kimi peynirleri ile ziyaretçileri mutlu kılmaya çalışıyor.
Anlayacağınız, dünya, “Lezzet Turizmi”nde almış başını gidiyor.

 

Gaziantep de haritada!

 

Peki tüm dünya böylesine bir gayret içindeyken, ‘dünyanın en lezzetli mutfağına’ sahip olan biz ne yapıyoruz?
Bu konudaki en başarılı kentin Gaziantep olduğunu söyleyebilirim. Bu kente giden uçaklarda, özellikle haftasonlarında yer bulmak oldukça zor. Gidenlerin çoğunun amacı, bu kentin yemeklerinin tadına bakabilmek. Yemek için gidenler, Bakırcılar Çarşısı esnafının, Almacı Pazarın’daki baharatçıların, baklavacıların, fıstıkçıların, hediyelik eşya satanların, otel işletmecilerinin, taksi şoförlerinin, müzelerin ve aklıma gelmeyen diğer esnafın da yüzünü güldürmektedirler.


Nitekim Uneco, Gaziantep’i ‘Yaratıcı Şehirler’ listesine alarak, bu kentin ne kadar lezzetli ve değerli olduğunu tüm dünyaya ilan etmiş oldu.
Gaziantep’teki bu potansiyel, ayakkabı sektörünün lideri Mehmet Ziylan’ı da, ‘Lezzet Turizmi’ konusunda harekete geçirdi. Ziylan, Anadolu’nun lezzetli kentlerinde bir dizi toplantılar düzenleme kararı aldı. Bu toplantıların ilki, geçen hafta Gaziantep’te gerçekleştirildi. Benim de konuşmacılar arasında yer aldığım bu toplantıya, kente lezzet damgasını vuran, büyük küçük hemen tüm işletmeciler katıldı.
Belediye Başkan’ı Fatma Şahin ve Vali Ali Yerlikaya yaptıkları konuşmalarda kentin değerlerinin ve lezzetlerinin tüm dünyaya duyurulaması için ne tür çalışmalar yapılacağı konusunda bilgi verdiler.


Mehmet Ziylan ise hem “Lezzet Turizmi”nin önemine değindi, hem de bu turizim için yaptığı yatırımı anlattı. Ziylan, İstanbul, Ataşehir ‘Water Garden’da, tüm Anadolu lezzetlerinin tanıtılacağını, yaşı bir asıra yaklaşmış lokantalara ‘Nostalji Sokağı’nda yer verileceğini, yerli ve yabancı şef ve uzmanların katılacağı toplantılarda yemek konusunun işleneceğini, mutfakla ilgili çeşitli kurslar düzenleneceğini, pazar yerinde Anadolu’nun kıymetli ürünlerinin pazarlanacağını belirtti.


Bursa’ya İskender Kebabı, Çayeline kurufasulye, Adana’ya kebap, Mersin’e Tantuni, Eskişehir’e Çiğ Börek, İnegöl’e, Akhisar’a köfte, Hatay’a künefe, Rize’ye Laz böreği yemeğe gidemeyenlere, bu lezzetlerin gerçeğini İstanbul’da tattırmayı hedeflediklerini belirtti. Ziylan ayrıca hedeflerinde İstanbul’a gelen15 milyon turistin de bulunduğunu, bu turistlere Türk Mutfağı’nı tanıtmayı amaçladıklarını söyledi.

Yazarın Tüm Yazıları