Paylaş
Dünyada 1977’den beri yapılan bir toplantı var: Şeflerin Şefleri Zirvesi. Her yıl başka bir ülkede yapılan bu zirveye dünya liderlerine yemek yapan şefler katılıyor. Zirveye katılan şefler amaçlarını şöyle açıklıyor: “Dünya barışını mutfak aracılığıyla sağlamak...”
Şeflerin ileri sürdüğü ‘gastrodiplomasi’ akımının iddiasına göre, ülkeler en çok yemek üzerinden birbirlerini anlayabiliyor. En düşman ülkeler bile, lezzetli yemekler sayesinde birbirlerine yaklaşabiliyor.
Bu fikirden yola çıkan birçok ülke artık tanıtımını mutfakları aracılığıyla yapmaya başladı. ‘Gastrodiplomasi’yi kullanan ilk ülke Tayland oldu. Kampanya 2003’te başladı. O yıl tüm dünyada 5 bin 500 Tayland lokantası vardı. Hükümet, lokanta açanlara kredi verdi. Bu çabaların sonunda bir yıl içinde tüm dünyadaki restoran sayısı 8 bine çıktı. Bu lokantalar sayesinde Tayland’a giden turist sayısında patlama yaşandı. Tayland, mutfağının acı, ekşi, tatlı yemekleri sayesinde, dünyanın dört bir yanından birçok dost edindi.
Tayland’ın bu başarılı tanıtım kampanyası Güney Kore’ye de ilham oldu. Kore yemeklerinin tanıtımı, yapımının öğretilmesi, yemek okullarının açılması için 50 milyon dolarlık bütçe ayrıldı. ‘Sırt Çantalı Misyonerler’ adı verilen Koreli aşçılar, 15 ülkedeki 23 kentte özel kurslar açıp, hem Güney Kore yemeklerini tanıttı hem de o ülke halkına Kore mutfağını öğretti. Güney Kore’nin yüzde 9 olan bilinirlilik oranı iki yılda yüzde 31’e çıktı.
Küçük ada ülkesi Tayvan ise tanıtımında ‘inci sütü çayı’nı kullandı. Bu oyuncaklı içecek Avustralya, Kanada, Çin, Japonya, Kore ve Amerika’da bir anda moda oldu.
Gastrodiplomasiyi en agresif kullanan ülkelerden biri de Malezya oldu. Hükümet, özel olarak dizayn ettirdiği seyyar yemek arabalarını tüm Amerika’da dolaştırdı.
Çin, tüm dünyadaki bilinirliliğine rağmen, gastrodiplomasi faaliyetlerini ara vermeden sürdürüyor. Çin hükümetinin hedefinde şimdi Güney Amerika ülkeleri var. Yetkililer ülkenin önde gelen 60 şefinden oluşan tanıtım ordusunu Güney Amerika’ya gönderdi.
Peru ise, UNESCO’nun ‘Dünya Kültür Mirası Listesi’ne yiyecekleriyle girmek isteyen ilk ülke oldu. And Dağları’nda yaşayan köylülerin yediği kinoa, ‘dünyanın en sağlıklı tohumu’ sloganıyla tanıtıldı. Kampanyada Nobel ödüllü Perulu yazar Mario Vargas Llosa, ABD’nin eski başkan yardımcısı Al Gore, ünlü televizyon programcısı Anthony Bourdain yer aldı. Peru hükümetinin finanse ettiği bir belgeselde İspanya’nın ünlü şefleri Ferran Adria ve Juan Mari Arzak, Peru mutfağının kendilerine nasıl ilham kaynağı olduğunu anlattılar.
Türkiye ise muhteşem mutfağını tanıtmak için henüz herhangi bir adım atmış değil. Bunun bir devlet politikası olması gerektiği konusunda bugüne kadar hiçbir girişimde bulunulmadı. Gastrodiplomasi konusu hükümet katında hiçbir şekilde söz konusu edilmedi. Halbuki tüm dünyanın aklını başından alacak öylesine çok yemeğimiz var ki!
Paylaş