Paylaş
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in ‘Beklenen Marmara depremi’ sempozyumunda yaptığı konuşmayı okurken de aynı duyguyu yaşadım.
Şahin, ‘İstanbul depremine hazır değiliz. Depremin şiddetinden çok İstanbul’un düzensiz kent dokusu endişelendiriyor. İstanbul’da mevcut 800 bin bina arasına adeta ölümcül bombalar gibi yayılmış çoğu ruhsatsız 50 bin bina tespit edilip, ortadan kaldırılmalıdır’ diyor.
İstanbul’da olası bir depremin, ne tür sonuçlar yaratabileceğini 1999 yılının ağustos ayındaki Körfez Depremi hepimize gösterdi.
O günden beri de bilim adamları bir yandan, gazeteciler diğer yandan olası İstanbul Depremi için alınması gereken önlemleri konuşuyoruz.
Depremden bu yana geçen altı yıl içinde İstanbul’da Bakan Şahin’in partisinin belediye başkanları görev yaptılar, halen de yapıyorlar.
2002 yılının kasım ayından beri de Bakan Şahin’in partisi TBMM’nin çoğunluk partisi.
Peki, bu ‘ölümcül bomba etkisi yaratacak 50 bin bina’yı tespit edip, yıkması gerekenler kimlerdir?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi mi? İktidarı tek başına elinde tutan hükümet mi?
İktidar sorumluluğu taşıyanların, yapılması gereken şeyleri anlatmak yerine, o işleri yapmalarını beklememiz gerekmez mi?
FIFA doğru söylemiyor
FIFA tarafından hazırlanan uluslararası futbol yıllığında Türkiye’de konuşulan dillerin ‘Türkçe ve Kürtçe’ olarak belirtilmesi tepkilere yol açtı.
FIFA yetkilileri bilginin, CIA’nın internet sitesinden alındığını açıklayarak hatanın kitabın gelecek baskılarında düzeltileceğini açıkladı.
Dün hem Hürriyet’te vardı, hem de ben internetten CIA’nın sitesine girdim. Sitenin ‘World Factbook’ isimli bölümünde Türkiye ile ilgili detaylı bilgiler var. Bizim resmi istatistik sitelerimizde bile ulaşmakta zorlanacağınız birçok bilgi burada yer alıyor.
‘Dil’ konusunda ise sitede şöyle yazılmış. Türkçe (Resmi), Kürtçe, Arapça, Ermenice, Rumca.
Kısacası, FIFA yetkilileri doğru söylemiyorlar. Belli ki FIFA’nın bu işle görevlendirdiği kişiler, doğru dürüst alıntı yapmayı bile beceremiyorlar.
Birçok uluslararası kuruluş bu tür almanak yayınlıyor. Hepsinin CIA gibi kendi araştırma olanaklarına sahip olmadığını düşünecek olursak, bu bilgilerin belli başlı sitelerden aktarıldığı da çok açık.
Demek ki Dışişleri Bakanlığı’nın ilgili birimlerinin bu tür siteleri ciddiyetle takip etmesi ve varsa yanlışlıkların düzeltilmesi için anında girişimlerde bulunması gerekiyor.
Hürriyet bir kez daha haklı çıktı
GAMZE Özçelik’e ait pornografik film görüntülerindeki erkeğin Gökhan Demirkol olduğu, Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Daire Başkanlığı’nca saptandı ve Demirkol dün tutuklanarak cezaevine konuldu.
Böylece cep telefonu ya da gizli kamera kullanarak herhangi birinin çok özel görüntülerini yayma suçu işleyecek olanların, ne yapmakta olduklarını kırk kere düşünmelerinin de yolu açıldı.
Hürriyet, bu olay ortaya çıktığı ilk günden beri çok ciddiye alınması gereken bir yeni suç ile karşı karşıya olduğumuzu vurguladı.
Yaşamımızı iyileştirmek için geliştirilen teknolojik olanakların, kötü niyetli kişilerin elinde nasıl bir ‘özel yaşama tecavüz suçu aleti’ haline gelebileceğinin altını çizdi.
Hürriyet’in bu konuyla ilgili yayınları, haberi atlayan meslektaşlarımızca ‘Bir magazin haberini bu kadar büyütmeye gerek var mı’ diye eleştirildi. Mesleki kıskançlıkla, çok önemli bir suçun örtbas edilmesi için gerekçeler üretildi.
Dün mahkemenin verdiği tutuklama kararı sadece Gamze Özçelik’e karşı işlenen suçu cezalandırmıyor.
Aynı zamanda, birlikte oldukları insana güvenen başka genç kızların ve erkeklerin özel yaşamlarına tecavüz edilemeyeceğini de garanti altına alıyor.
Paylaş