Paylaş
YSK, 14 Mart tarihinde yayımladığı duyuruda adayların başvurularına böyle bir belge eklemeleri gerektiğini hatırlatmıştı.
Demek ki elindeki kanunlara göre hareket etmek durumundaki YSK’yı suçlamadan ve bunu bir “muhtıra” diye yorumlamadan önce yapılması gereken bir iş varmış.
BDP’li adayların ve BDP yöneticilerinin YSK’nın duyurularını okumamış olmaları, okudularsa anlamamış olmaları da mümkün değil.
O halde bu belgelerin başvurulara neden eklenmediğini sormak gerekiyor.
Bir işi düzgün yapmak bu kadar zor muydu?
Yoksa “Nasıl olsa karara itiraz eder bu belgeleri alırız, o arada da ortalığı biraz ayağa kaldırıp, mağdur görünmek iyi olur” diye mi düşündüler?
Bütün bu gösterilerde canı yanan, zarara uğrayan insanlar kimin umurunda?
Dilinden “barış” sözünü düşürmeyenlerin biraz dönüp kendilerine de bakmalarında yarar var. Bir müracaatı bile düzgün yapamayıp sonra insanları sokağa dökerek barış nasıl gelecek, nasıl oturulup konuşulacak?
Bu olay vesilesiyle bir ara başlık da AKP için açmak gerekiyor.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun sorunu aşabilmek için TBMM’yi toplantıya çağırması “popülizm” diye nitelendi.
Bu popülizm ise “ileri demokrasi” ülkesinde hatalı bir uygulamanın sorumluluğunu yargının üzerine yıkıp, durumdan yararlanmaya çalışmaya da sanıyorum “oportünizm” demek gerekiyor.
Böyle olduklarını zaten biliyorduk ama böylece bir kez daha “iş üzerinde” yakalanmış oldular!
Bir ‘ırkçılık’ vakası daha
FENERBAHÇE’nin kaptanı Alex De Souza’nın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyareti sırasında gündeme gelen “Türk vatandaşlığına geçme isteği” gizli bir ırkçılığın yeniden ortaya çıkmasına neden oldu.
Alex’in vatandaşlığa geçme isteği dile getirilince Başbakan sormuş: “Bir isim seçti mi?”
“Ali” diye yanıtlanmış, TC vatandaşı olunca Ali De Souza olarak anılacakmış!
Bildiğiniz gibi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları genel ahlaka aykırı olmamak kaydıyla istedikleri her türlü ismi alabilirler.
Bu ismin illa da “Müslüman” ismi olması gerekmediği gibi, geleneksel Türkçe isim olması da gerekmez. Dileyen Kürtçe isim koyar, dileyen Ermenice, Rumca! Çok meraklısı varsa kendisine Hıristiyanların kullandıkları isimlerden de alabilir. Hatta birçok AKP’linin yaptığı gibi eskiden Türkler tarafından pek kullanılmayan Arapça isimler de çocuklara konulabiliyor.
Ama bizde bir yabancının vatandaşlığa geçmesi söz konusu olunca illa bir “Müslüman Türk ismi” alması gerekiyor.
Vederson’un adının Gökçek olması gibi tuhaflıklar da yaşanıyor.
Alex De Souza üstelik inançlı bir Hıristiyan. Müslümanlarca kutsal kabul edilen bir kişiliğin ismini neden alması gereksin?
Bunu hiç sorgulamadan kabul edebiliyoruz. Başbakan bile normal bir şeymiş gibi “Türk ismi ne olacak” diye sorabiliyor, muhatapları da bu durum normalmiş gibi yanıt verebiliyor.
Çünkü ırkçılık damarlarımıza öylesine işlemiş ki, bir yerden çıkmadan duramıyor!
35 sarışın kadın!
AKP İzmir teşkilatının “35 sarışın kadın” projesi ile ilgili haberi okurken Yavuz Gökmen’i bir kez daha rahmetle andım! Tansu Çiller’e böyle derdi ve yazardı, eski Hürriyet okuyucuları hatırlayacaklardır.
Proje biraz “Zihni Sinir procelerini” andırıyor. İzmir’de seçim kazanmak isteyen AKP’liler, İzmirli kadınların hassasiyetlerini tatmin etmek için parti üyesi olmayan 35 kadın seçecek ve Başbakan ile buluşturup, merak ettikleri soruların yanıtlarını almalarını sağlayacaklarmış.
Kadınların neden “sarışın” olacağı meselesi ilginç.
“İkna edilecek 35 kadının” sarışınlardan seçilmelerinin nedeni sarışın fıkralarında ifadesini bulan “saflıktan” yararlanmak amacını taşımıyor!
“35 sarışın kadın” denilmiş, çünkü projenin kamuoyunda dikkat çekmesi isteniyormuş.
Bunu okuyunca “Zaten gerçek sarışın bulmak bu devirde o kadar da kolay değil” diye düşündüm, İstanbul sokaklarında dolaşırken bazen kendimi İsveç’te zannedebiliyorum çünkü!
Proje işe yarar mı bilmiyorum. Ama kadınların nasıl seçileceklerini tahmin edebiliyorum.
Başbakan’ın çıktığı televizyon programlarındaki uslu gazeteciler gibi tipler seçilecek ki Başbakan’ı sinirlendirip, şekerini zıplatacak sorular sorulmasın!
Paylaş