Paylaş
Olaylar hep aynı şekilde gelişir, kahramanların neler yapacağı, neler söyleyeceği kolayca tahmin edilebilir.
Arada bir izlemeyi bıraksanız bile kaçıncı bölümde geri dönerseniz dönün, konuyu kavramakta zorluk da çekmezsiniz, çünkü hiçbir şey değişmemiştir.
Onun için yurtdışına uzun süreli çıktığımda Türkiye’de nelerin olup bittiğiyle pek ilgilenmem. Döndüğüm gün, diziyi kaldığım yerden seyrediyormuş gibi olurum çünkü.
Bu sefer öyle olmadı ama. Bir de döndüm ki Hoca’yı göndermişler.
Üzüldüm tabii, “Adamcağız yeni farkına vardığı Kut–ûl Amare zaferinin tadını çıkarabilseydi hiç olmazsa” diye düşündüm, onu bile kursağında bıraktılar.
Ayrıca şaşırmadım da değil. Hoca daha 7 ay önce bu milletin oyuyla Başbakan seçilmemiş miydi?
“Demek ki milli irade de bir yere kadar” diye düşündüm.
Neyse, konumuz bu değil zaten, Saray’ın iradesi dururken, iradenin milli olanı kimin umurunda?
Gazetelerden öğrendiğime göre şimdi Cumhurbaşkanı’nın işaret edeceği birisi aday olacak ve AKP kongresinde seçilip Başbakanlığa getirilecekmiş.
Bir “yarış” olmayacakmış, bir aday gösterilecek ve herkes onu seçecekmiş.
İçim rahatladı. Sonunda yine bir seçimle gelecek yeni başbakan, demokratik usullerden ayrılmamak gerekir, hep bunu söylerim.
Ama bunları okurken beni bir düşünce de almadı değil.
Seçimi yapacak kişi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olacak çünkü.
Biliyorsunuz kendisi çok sık yanılıyor, kolayca kandırılabiliyor, saflığından yararlanan çok çıkıyor.
Hatırlayın, Ergenekon’un savcısıydı, şimdi Ergenekon savcılarını yargılayan mahkemenin hâkimi oldu.
“AB’ye girdik” diye Ankara’da gündüz vakti havai fişekler patlattırdı, şimdi “Herkes kendi yoluna” diyor.
Fethullahçılara ne istedilerse verdi, devlet içinde devlet olmalarını seyretti, şimdi “Saflığımdan yararlandılar” diyor.
Çok değil, daha 20 ay önce “İşte Türkiye’yi yönetecek güçlü Başbakan” diye Ahmet Davutoğlu’nu işaret edip seçtirdi, şimdi yaka silkiyor.
Endişemin nedeni bu zaten.
Ya yine yanlış birini işaret ederse?
Ya bugünkü adaylardan biri, Cumhurbaşkanı’nın saf tarafından yararlanıp onu kandırırsa?
Bu kez doğru seçim yapacağının garantisi nedir?
Allah’tan AKP’li değilim, bunları düşünüp panik yapmam gerekmiyor.
PELİKAN BİLDİRİSİ'NİN BİLDİRDİĞİ
AHMET Davutoğlu’nun azledilmesiyle sonuçlanan “Pelikan operasyonu”nu yapan “gazetecimsiler” bir de Pelikan Bildirisi diye bir Twitter hesabı açmışlar.
Bu hesaptan atılan tweet’lerde Reis’e karşı, “Hocacıların” neler yapacakları ifşa ediliyor.
Bir tanesi şöyle: “İhanet çetesi büyük bir oyuna hazırlanıyor, bakanlıklardaki Hoca’ya yakın bürokratlardan bakanları zora sokacak dokümanlar istendi.”
Demek ki bazı bakanlar, kendilerini “zora sokacak işler içinde” olmuşlar.
Arkasından şu tweet geliyor:
“Bu bakanlardan yaptıkları tüm usulsüzlükleri REİS’in baskısı sonucunda yaptıklarını anlatmaları istenecek ve REİS’i hedef gösterecekler.”
Demek ki “bakanları zora sokacak dokümanlar”, bazı usulsüzlükler ile ilgili.
“Tüm usulsüzlükler” diye ayrıca bir vurgu yapıldığına göre, usulsüzlüklerin sayısı bir-iki değil, çok daha fazla.
“Bakan” değil, “bakanlar” dediklerine göre, bir tek bakan da değil, birçok bakan usulsüzlükler içinde olmuş anlamına geliyor bu.
Bu benim iddiam değil. Dikkatinizi tekrar çekmek isterim ki bu Hoca’nın azledilmesiyle sonuçlanan operasyonun medya ayağını yürüten merkezin attığı tweet’lerden edindiğimiz bilgi.
Gerçekten çok ilginç.
Bazı bakanların usulsüzlükler yaptıkları, iktidara yakın “gazetecimsiler” tarafından iddia ediliyor ve hiçbir bakan da çıkıp “Ne diyorsunuz siz, terbiyenizi takının” diyemiyor!
Bunu derlerse kırmızı plakaya veda edeceklerini düşünüyorlar belli ki.
BİR YEMİN ETTİM Kİ, DÖNEMEM!
BİZİM memlekette bunlar olup biterken, ben de Kut–ûl Amare yenilgisinin İngiliz psikolojisi üzerindeki etkilerini yerinde incelemek üzere Güney İngiltere kırsalında dolanıp duruyordum.
Windsor’a gelmiştim ki bir Müslüman, Sadiq Khan, Londra’ya belediye başkanı seçilmiş.
Kut–ûl Amare yenilgisinin yarattığı şok dalgalarının bugüne kadar geldiğini gösteren bir durum bu.
Bakın, herhangi bir Müslüman memleketinde böyle bir salyangoz satıcısı çıkabilir mi?
Neyse, konumuz bu değil.
Khan seçilince, Saray’da yemin etmesi gerekiyor. Saray’dan aramışlar, “Hangi İncil üzerine yemin edersin” diye. O da demiş ki “Ben Müslüman’ım, Kuran–ı Kerim üzerine yemin ederim.”
Saray görevlileri ellerinde Kuran olmadığını söyleyip, gelirken kendisinin getirmesini rica etmişler. O da kendi Kuran-ı Kerim’ini getirmiş, yemin ettikten sonra da Saray’da bırakmış ki kendisinden sonra seçilecek Müslümanlar da zorluk çekmesin!
Bunu öğrenince “Acaba bizimkiler de böyle mi yemin etse” diye düşündüm...
Herkes kendi önem verdiği değer üzerine yemin etmeli bence.
Seçilen bir ateist olursa, o namusu ve şerefi üzerine yemin edebilir tabii. Dedim ya, herkes kendi değer verdiği kutsal üzerine yemin etmeli!
Paylaş