Vatandaş, devletten hesap sorar

BURSA Valisi Şehabettin Harput, İznik Gölü’nde balık tutarken kaybolan vatandaşların ailelerini ziyaret etti.

Arama çalışmalarının geç başlayıp erken bitirilmesinden şikáyetçi olan aile büyüklerinin sitemlerine sinirlendi ve "Siz devlete hesap mı soruyorsunuz? Kimsenin devletten hesap sorma hakkı yoktur" dedi.

Valinin gerçek niyetinin, acılı ailelere argo tabirle "fırça atmak" olmadığına kuşkum yok.

Ancak valinin bu sözlerinin bilinçaltında, Türk kamu idaresine yıllardır hákim olan bir anlayışın olduğu da bir gerçek.

Bu anlayış, yüzyıllardan beri bizim devlet sistemimizin içinde.

Egemenliğin bir ailenin elinde olduğu, iktidarın babadan oğula geçtiği monarşik bir düzende böyle olması normal tabii.

Sorun, Cumhuriyet ile birlikte bu bilincin değişmemiş olmasında.

Demokratik bir düzende, devlet mekanizması vatandaşların ihtiyaçları içindir.

Vatandaşların, devletin her kademesini denetleme, hesap sorma ve gerektiğinde eleştirme hakları vardır.

Öte yandan şöyle çok basit bir durum da var: Demokratik bir devlette, kamu görevlileri vatandaşların hizmetlisi sayılırlar. Maaşlarını vatandaşların ödediği vergilerden alırlar ve onlardan bunun karşılığını almayı beklemek, maaşları ödeyenlerin hakkıdır.

Kamu görevlilerinin, yaşamın her anında vatandaşlara hesap vermeye hazır olmaları ve bundan gocunmamaları demokratik düzenin bir gereğidir.

Aydın olmanın bedeli budur

PROF. Dr. Nur Vergin’in, dün Ertuğrul Özkök’ün köşesinde yayımlanan açıklamasında dikkatimi şu cümle çekti

"Üç gündür Vatan’ın internet sitesinde hakaretlere maruz kalıyorum. Ne para pul, mevki düşkünlüğüm, ne AKP yalakalığım, ne CIA ajanlığım, ne cahilliğim kaldı."

Vergin’in bu hakaretlere maruz kalmasının nedeni, Vatan’da yayımlanan söyleşisindeki görüşlerinin bazı kişilerce beğenilmemiş olması.

İşin ilginci Vergin, bu hakaretleri yapanların hoşuna gidecek şeyler söylemiş olsa da sonuç değişmeyecekti. Bu kez aynı hakaretleri "karşı taraftan" duyacak, okumak zorunda kalacaktı.

Bu bir tür toplumsal geleneğimiz sanki. Fikir tartışmalarını, asgari saygı düzeyinde sürdürebilmek, toplumumuzun çoğunluğu açısından mümkün olamıyor.

Bu durumun bir nedeni cahillik ve görüşlerini küfür etmeden açık seçik ifade etmekte aciz olmak ise diğer nedeni de yozlaşmış bilinçaltıdır.

Herkes, başkasını kendisi gibi bilir çünkü.

Bir görüşe sahip olmanın karşılığının mevki, para vs. gibi bir karşılığı olması lazım geldiğini düşünenler, aslında bilinçaltlarında kendileri için aynı şeyi düşünürler.

Bir gruba ait olmanın, bir görüşe sahip olmanın maddi bir karşılığı olması gerektiğini düşünür ve bunu beklerler.

Böyle düşünenler, emin olun ki karşılarına böyle bir maddi çıkar fırsatı çıksa, hemen o çıkarı sağlayanın yanına kolayca geçebilirler.

Oysa entelektüel yaşamda buna yer yoktur.

Entelektüel kişi, okur, düşünür ve bunun sonucunda sahip olduğu düşünceyi açıklamakta da bir sakınca görmez. Karşılığı da genellikle toplumda oklara hedef olmaktır ki bu da aydın olmanın bir bedelidir.

Mevki ve para gibi teşvik edicilere kanıp, görüşleri zikzaklar çizen okumuş yazmışlar da elbette vardır. Ama bunun istisna olduğunu unutmamak gerekir.

Toplumumuzdaki aydın düşmanlığı azaldıkça, fikirlerin sadece öyle düşünüldüğü için açıklandığı idrak edildikçe, bu sorunumuzdan da kurtulacağız elbette.

Ama sanırım daha bir süre bu tür hakaretlere tahammül etmek gerekecek.

Cumhurbaşkanı ’top çevirdi’

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, önceki gece TRT’de gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Milliyet Ankara Temsilcisi Fikret Bila, bu sütunlarda defalarca sorduğum "Suudi Arabistan Kralı’nın hediyeleri" konusunu gündeme getirdi.

Suudi Kralı’nın hediyeleriyle ilgili ne gibi bir işlem yapıldığını sordu.

Cumhurbaşkanı’nın yanıtını spor sayfası diliyle şöyle yorumlayabilirim: "Orta sahada top çevirdi!"

Cumhurbaşkanı, sorulara açık bir yanıt vermek yerine, Çankaya’da verilen hediyeleri kaydeden bir görevli bulunduğundan, ileride hediyeleri bir kütüphane müzede sergileyeceğinden söz etti.

Sorumuz çok açıktı: Suudi Arabistan Kralı, eşinize ve Başbakan’ın eşine, Ekvador Devlet Başkanı’nın eşine verdiği gibi değeri yüz binlerce doları bulan mücevherler ya da başka değerli hediyeler verdi mi?

Önce bunu öğrenelim, sonra bu hediyelerle ilgili ne gibi bir işlem yapılacağını tartışalım diyorum.
Yazarın Tüm Yazıları