Sol ayağı topal siyaset

ÇAĞLAYAN Mitingi’nden sonra gazetelere yansıyan haber ve yorumlar, katılımcıların, muhalefetin birleşmesini istediğini gösteriyor.

"AKP karşıtı solcular CHP’de, sağcılar MHP’de oylarını birleştirsinler" deniliyor.

MHP, Türkiye’de "merkez sağın adresi" olma şansını geçtiğimiz iktidar döneminde yaptığı hatalarla kaybetmişti.

Şimdi yeniden bu şansı yakalayabilir mi? Bana zor görünüyor. Aynı asık yüzlü ve kavga etmeye hazır görüntülü lider kadrosuyla geçen seçimden sonra küstürdüğü seçmene yeni ne söyleyebilecek ki şansını tazeleyebilsin?

"CHP’nin sol oyların adresi olmasına" gelince de şöyle bir sorun var ki CHP, solcu bir parti değil.

"Sosyal demokrat" parti olduğu ileri sürülüyor ama "demokrat" bile değil.


Bürokratik devletçi politikaları ve MHP’ye rahmet okutacak milliyetçiliği ile CHP, solun ortak adresi nasıl olacak, gerçekten yanıtlanması zor bir soru.

Zaten asıl sorunumuz da bundan kaynaklanıyor.

Türkiye’de siyaset çarpıldı, merkezi iyice sağa kaydı.

AKP, MHP gibi gelişmiş bir toplumda marjinal kalması kaçınılmaz partilerin "merkez sağda" gibi görünmelerinin nedeni, savundukları politikaların "merkezde" olmasında değil, merkezin iyice sağa kaymış olmasında yatıyor.

Ve bu merkezin sağa bu kadar kaymasının bir tek sorumlusu var, o da Deniz Baykal liderliğindeki CHP.


CHP, kendi sosyal demokrat çizgisini yeniden ortaya koyana kadar da Türkiye’de siyaset bir türlü gerçek dengesine oturmayacak.

Prof. Arat’ın yanlış bildiği şey

SİVİL Toplum Kuruluşları Birliği Genel Başkanı Prof. Dr. Necla Arat, Çağlayan’daki miting konuşmasının bir yerinde, hükümetin "yandaş medya yaratmak için" basın-yayın kuruluşlarına el koyduğunu söyledi.

Söyleyen herhangi birisi olsa gülüp geçerdim ama saygın bir üniversite hocasının, çok iyi bildiğine de emin olduğum bir konuyu çarpıtmasını doğru bulmuyorum.

Devlet, Türkiye’de medya gruplarının bazılarına el koydu ama bu "yandaş medya yaratma hevesinden" değil, sahipleri tarafından soyulmuş bankalardan doğan kamu alacağının tahsili amacından kaynaklandı.

Prof. Arat, hangi basın kuruluşundan söz ediyor bilmiyorum ama AKP döneminde iki büyük el koyma gerçekleşti.

Birincisi, Uzan Grubu yayın organlarına el konulmasıdır ki bunun nedeni İmar Bankası’nın sahiplerince soyulup soğana çevrilmiş olmasıdır. Uzan Grubu radyo, gazete ve televizyonları da biliyorsunuz devletin alacağının tahsil edilebilmesi amacıyla ihale usulüyle satıldı.

İkincisi ise Ciner Grubu’na kiralanmış bulunan Sabah Grubu yayın organlarına el konulmasıdır ki hesaplamadım ama üzerinden ancak 1 aylık bir süre geçmiş bulunuyor.

Bu gruba el konulmasının nedeni ise Ciner ile Bilgin arasında daha önce yapılmış bir muvazaa sözleşmesinin ortaya çıkmış olmasıdır.

Kaldı ki hükümetin "yandaş yaratmak için" bu gruba el koyması da gerekmiyordu; çünkü o grup gazetelerinde, TMSF ile yaptığı gizli ve bence şaibeli sözleşmeden kaynaklanan nedenlerle zaten hükümet aleyhtarı bir tek haber ve yazı bile yayımlanmıyordu. Necati Doğru’nun o gazeteden neden atıldığını zannediyorsunuz?

Prof. Arat, bir kamuoyu önderi olarak doğru bilgiye dayanan, doğru konuşmalar yapmalı.

Hükümetin antidemokratik uygulamalarına örnek arıyorsa binlercesini bulabilir, hayali olanlarını yaratmaya neden ihtiyaç duydu, anlayamadım.

Katiller serbest Taksim yasaklı!

BUGÜN 1 Mayıs 1977’nin 30. yıldönümü.30 yıl önce bugün karanlık güçler, Taksim Meydanı’nda büyük bir katliam gerçekleştirdiler.

Aradan otuz yıl geçti.

Otuz yıldır bu katliamı kimin gerçekleştirdiğini öğrenemedik.

Adı büyük bunca insan Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı koltuklarını işgal ettiler ama bir tanesi bile 30 yıl önce o masum insanları kimin öldürdüğünü merak etmedi.

Bugün 1 Mayıs 1977 kurbanlarını, öldürüldükleri yerde anmayı bile yasaklamak istiyorlar.

Katilleri yakalamak için kıllarını kıpırdatmayanlar, kurbanların anılmasını önlemek için bugün o meydanı polislerle dolduracaklar.

Tam Türkiye’ye göre bir durum:

Katiller serbest, kurbanların öldürüldükleri yerde bir dakikalık saygı duruşu yapmak yasak!
Yazarın Tüm Yazıları