Paylaş
Suç, “Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” ve “Kamu görevlisine görevini yaptırmamak için cebir kullanmak” olarak tanımlanıyor.
Trafik kazasında ölüme sebebiyet verselerdi daha ucuz kurtulabilirlerdi diye düşündüm önce.
Sonra “Buna da şükür” dedim, polis bu çocukları bir gizli örgüt üyesi haline getirseydi, yargılanmaları bitene kadar bir dört yıl içeride kalabilirlerdi!
Bakın “Parasız eğitim istiyoruz” pankartı açan gençler hâlâ tutuklu olarak yargılanıyorlar, ne zaman çıkabilecekleri de belirsiz.
Demokratik ülkelerde protesto bir haktır. Kimseye fiziksel bir zarar vermeyen “yumurtalı eylem” için Avrupa’nın neresinde böyle bir ceza isteniyor?
“Sistemin sivilleşmesi” denilince aklımıza sadece asker vesayeti geliyor.
Hayır, sivilleşmek bundan ibaret değildir.
Her türden kamu görevlisinin, sıradan vatandaşlardan daha üst bir konum ve koruma altında olmalarının önlenmesi de bu kavramın içindedir.
Ben bir toplantıda konuşurken bana birisi yumurta atarsa, o kişi Siyasallı çocukların yargılandığı suçtan yargılanmayacak.
Herhangi bir suça karışan kamu görevlisinin soruşturulması için savcıların hâlâ o kişilerin amirlerinden izin alması gerekiyor.
Bakın, savcı soruşturma izni istiyor, YÖK, ÖSYM Başkanı’nın soruşturulması için izin vermiyor.
“Sivil anayasa” yapılırken, bütün düzenimizin gerçekten sivilleşmesi gözetilecek mi, yoksa kamu görevlileri yine vatandaşların üzerinde bir konumda mı olacaklar?
Üzerinde durmamız gereken en önemli konu budur.
Nasıl oldu da bunu düşünemediler?
BU sezon Arjantin’in köklü kulüplerinden River Plate, bizdeki Bank Asya Ligi’nin karşılığı olan kümeye düştü.
Arjantin Futbol Federasyonu’nu ve diğer birinci lig kulüplerini bir telaştır aldı.
Çünkü böyle olunca Apertura ve Clausura isimleriyle iki aşamada oynanan birinci ligin yayın gelirleri düşecek, buna karşılık ikinci ligi yayımlayan kanal çok daha ucuza yayımladığı maçlardan daha yüksek reklam geliri ve reyting elde edecek.
Dünyanın en önemli derbilerinden kabul edilen Buenos Aires “El Clasico”su da bir süreliğine rafa kalkacak, Arjantin futbolu önemli bir gelir kaybı yaşayacak.
Tıpkı bizim Süper Lig kulüplerinin başkanlarının kapıldığına benzer bir telaş var yani.
Toplantılardan sonra “Şike yapana küme düşme cezası verilmesin” açıklamalarının nedeni de bu.
Arjantin Futbol Federasyonu, geçen gün “bu sorunu çözmek için” bir karar aldı. Şeytanın aklına zor gelecek bir karar!
Bir sonraki sezon Arjantin’de birinci lig ve ikinci lig takımları “aynı kümede” oynayacaklar!
Böylece birinci ligin 20, ikinci ligin 18 takımından oluşan yeni bir lig ortaya çıkıyor, River Plate’in ikinci kümeye düşmesinden kaynaklanacak gelir kaybının da önüne geçiliyor!
Fıkra gibi bir çözüm ama gördüğünüz gibi futbol, her zaman sadece futbol değil!
Bu haberi okuyunca bizim birinci lig takımlarının başkanları “Neden bunu önceden biz düşünemedik” diye hayıflanmışlardır, buna eminim.
Çifte değil, üçlü standart!
GEÇTİĞİMİZ sezon Bursa’da Beşiktaş maçından önce çıkan olaylar nedeniyle Bursaspor’a ağır bir ceza verildi, hatırlayacaksınız.
Bursaspor bu nedenle Beşiktaş’a karşı hükmen yenik sayıldı, beş maç tarafsız sahada seyircisiz oynayacak, üç deplasman maçında da seyircisi stada alınmayacak.
O tarihte bu ceza açıklandığında bunun sporda şiddeti önlemek için gerekli bir ceza olduğu konusunda herkes hem fikirdi. Ağır bir ceza olduğunu düşünmüştüm ama daha sonra şöyle yazdığımı hatırlıyorum: Bursaspor’a verilen bu ağır ceza örnek olacak mı, yoksa cezanın miktarı takımların rengine göre değişecek mi?
Bizim ülkemiz malum çifte standartlar ülkesidir. Hesapta herkes kanunlar ve yönetmelikler karşısında eşittir ama bazıları nedense her zaman başkalarına göre daha eşit olurlar!
Bursaspor’a bu cezanın verilmesinin ardından iki “sporda şiddet olayı” yaşadık.
Biri Fenerbahçe-Galatasaray arasında oynanan basketbol ligi finali, diğeri Fenerbahçe Shakhtar Donetsk karşılaşması.
Birincisinde seyirciler rakip takım oyuncularının ve yöneticilerinin üzerine bozuk para ve su şişesi gibi “yabancı maddeler” yağdırdılar, uzun süre kupa töreninin yapılmasına engel oldular. Salonun dışındaki çatışmalarda da altı polisin yaralandığını gazetelerde okuduk.
Galatasaray basketbol takımına bu nedenle herhangi bir ceza verilmedi.
İkinci maçta da seyirciler sahaya girdiler, bir şiddet olayı yaşanmamakla birlikte maçın oynanıp tamamlanmasını engellediler.
Fenerbahçe’ye de bu nedenle iki maç seyircisiz oynama cezası verildi.
Yani Bursasporlu taraftarlar maça girip, maç içinde oyuncuların kafasına ellerine geçirdikleri şeyleri atsalardı ya da sadece sahaya girip maçın oynanmasını engelleselerdi daha mı kârlı çıkacaklardı?
Bu nasıl bir standart uygulama anlayabilmek güç.
Bursa’da saha dışında meydana gelen olayların daha ağır olduğunu ve diğerleriyle kıyaslanamayacağını biliyorum.
Ama aradaki fark bu kadar olabilir mi, diğer iki takıma yapılan uygulama arasında böyle bir fark olabilir mi, işte bunu anlamakta zorlanıyorum.
Paylaş