THY’nin yurtdışındaki tanıtım atağını herkes gibi ben de ilgiyle izliyorum.
Ancak, THY’yi dünyanın önde gelen hava taşıma şirketlerinden birisi haline getirmek için bunun yeterli olmayacağını da hatırlatmak isterim. Havaalanlarına gittiğinizde, uçakların kalkış ve iniş saatlerini gösteren elektronik tabelalar var. Eğer, havaalanına her iki gidişinizden birinde THY uçağının yanında “gecikme” yazıyorsa, yaptığınız reklam, havayolu müşterilerine ulaşmaz. O yazıyı sadece THY ile uçanlar değil, havaalanında uçak bekleyen herkes görüyor ve gecikme anonslarını duyuyor. Ve nedendir bilmiyorum, bu, son aylarda çok tekrarlanıyor. Geçenlerde Antalya’ya uçtum, uçağım 19.30’daydı ve bir saat gecikmeyle kalktık. “İşletme nedenleriyle” 17.00 uçağının yolcuları da bizimle uçtu. İnsan “Bu nasıl işletme” diye sormadan edemiyor. Bir de uçağın içinde bekletmek var. Herhalde uçağın kapısını “zamanında” ya da “az bir gecikmeyle” kapatmış olmak için olsa gerek. Dün Münih’ten kalkan uçakta olduğu gibi! 3 saatlik rötarın, 1.5 saati uçağın içinde geçti. Hem işim için, hem de zevk için çok geziyorum ve daha çok da uçak kullanıyorum. Şunu çözebilmiş değilim: Lufthansa’da, British Airways’te, Pegasus’ta, Atlas’ta yolcular uçağa binince, kapı, deyim yerindeyse “hemen” kapanıyor ve uçak hareket ediyor. Bu THY’de asla mümkün olmuyor. Bütün yolcular uçağın içinde oturuyor ve kapıda bir koşturmacadır gidiyor. Üzerlerinde renkli yelekler olan insanların biri gidiyor, öbürü geliyor, yolcu bir daha sayılıyor, bir daha sayılıyor, bir daha sayılıyor. “Zamanında kalkacak” dediğiniz uçak bile bu koşturma nedeniyle en az bir yarım saat daha apronda bekleyebiliyor. Merak ediyorum: Biniş kartları toplanarak uçağa binen insanların tekrar sayılması neden gerekiyor? Apronda saklanan birileri gizlice uçağa mı binecek? Ya da kapıdaki görevliler, biniş kartı olmayanları maçlardaki bedavacılar gibi gizlice uçağa mı sokacaklar? Yolcuya sıkıntı vermek bununla da bitmiyor. Biniş kartı alırken kimlik gösteriliyor. Güvenlik kontrolünde kimlik yine gösteriliyor. Uçağa binmek üzere biniş kartları kontrol edilirken, bir kez daha kimlik sormak neden gerekiyor? Şirket bütün bu zincir boyunca kimlik kontrolü yapan personeline mi güvenmiyor, yolcularına mı? Ve bu neden mesela Lufthansa ile Almanya iç hatlarında uçarken gerekmiyor?
Kız tavlarken söylenmeyecek 9 cümle!
HAFTA içinde bir toplantıya katılmak için Münih’teyken “Ducktail” isimli bir bara gittim.Her barda olduğu gibi masaların üzerinde, orada yapılan kokteylleri, satılan içkileri gösteren bir liste vardı. Listenin en sonunda da “Bir barda kız tavlarken yapılacak dokuz kusurlu hareket” başlıklı bir uyarı yazısı yer alıyordu. Barda otururken, bir kız tavlamak için söylenebilecek en yanlış sözlerden oluşan bir liste! Listede yazılı cümleleri okurken, erkeklerin kadınlar karşısında gerçekten “aptal” yaratıklar haline dönebileceğini bir kez daha anlıyor insan. En akıllımızın bile iki kadeh içkiden sonra kaşının, gözünün oynamaya başladığını ve bir kadını ikna etmek amacıyla böyle saçmalayabileceğini biliyorum. O nedenle, memleket gençliğine bir hizmet olsun diye, o barda bulduğum “dokuz kusurlu hareket” listesini burada aktarıyorum: 1- “Babanız astronot olmalı. Gökyüzünden yıldızları toplamış ve onları gözünüzün içine koymuş!” 2- “Adınız mutlaka Melek olmalı. Çünkü sadece cennetten geliyor olabilirsiniz.” 3- “Size daha önce Gwyneth Paltrow’a benzediğinizi söyleyen oldu mu?” (Benim notum: Kız gerçekten böyle birisine benziyorsa, bence söylemenizde bir sakınca yok. Tehlikeli olan 1.55 boyunda 80 kilo ağırlığında bir kızın Nicole Kidman’a benzediğini iddia etmektir!) 4- “Ben film yönetmeniyim. Bir filmde rol almak ilginizi çeker mi?” (Benim notum: Adınız Steven Spielberg ise ya da gerçekten o işi yapıyorsanız bence bu cümle çok işe yarar, tamamen silip atmamak gerek!) 5- “Doktorlar sadece bir haftalık ömrüm kaldığını söylediler. Ve onun son gecesini seninle geçirmek istiyorum, mutlu bir erkek olarak ölmek için!” 6- “Brad Pitt en iyi arkadaşımdır.” (Benim notum: Eğer Brad gerçekten arkadaşınız ise ve telefonla arayıp, kız ile konuşmasını sağlayabiliyorsanız, bu cümle de işe yarar.) 7 - “Baban mücevher hırsızı olmalı. İncileri çalmış ve diş diye sana takmış!” (Benim notum: Bunun nasıl bir iltifat olduğunu anlayabilmiş değilim.) 8- “Siz film oyuncusu ya da top model olmalısınız.” (Benim notum: Los Angeles’ta, Paris’te ve bazen Londra’da bu gerçekten de doğru bir cümle olabilir!) 9- “Burası çok sıcak oldu. Sanırım sizin yüzünüzden!” (Buna inanacak kızı tavlamaktan vazgeçmenizi ve hemen oradan uzaklaşmanızı öneririm!)
Havaalanında da ‘sivilleşme’ istiyorum!
? UÇAK yolcuları için “güvenlik kâbusunun” en yoğun hissedildiği yer ABD havaalanları. Paranoyaya varan bir prosedür yerine getirilerek aranıyorsunuz. Ama sadece bir kere! O aramadan geçip yolcu salonuna girdikten sonra bir daha kimse sizi ellemeye kalkmıyor, ABD’de bile! Türkiye’de ise önce otomobille terminal bölgesine yaklaşırken aranma olasılığı var. Neye göre seçiyorlar bilmiyorum ama havaalanlarının “nizamiyelerinde” polisin bazı otomobilleri durdurup aradığını görüyorum. Terminal binasına girerken herkes aranıyor. Bilgisayarlar, kemerler, tokalar, ceketler, paltolar çıkıyor, bavullar makineden geçiyor. Sonra uçağa binmek için kapıya giderken aynı aramadan bir daha geçiyorsunuz. İki arama noktası arasındaki mesafe bazen on metre bile değil üstelik. Sebebini bilene 10 puan vereceğim. Çoktan seçmeli yanıtlar aşağıda: A- İlk aramayı yapanlar dalgacı, iyi arayamıyorlar, bombalar filan gözden kaçıyor. B- Terminal binasına gizlice silah, bomba sokma olanağı var. Yolcular uçağa binmeden önce bunları kolayca temin edebiliyorlar. C- Yolcuları ellemek güvenlik personelinin hoşuna gidiyor, hepsi bunu yapabilsin diye iki kere aranıyorsunuz. D- Birisi zamanında öyle bir emir verdi, değiştirmek, sorgulamak kimsenin aklına gelmiyor!