Paylaş
Bunu toplumlar arasındaki kültür farkına bağlamak işin en kolay yolu olur. Sorun daha çok organizasyon yeteneğimiz ile ilgili olmalı.
Depremde evini kaybetmiş, yıkılmayan evine giremeyecek kadar korkmuş, soğuğun ve yağışın altında saatlerini geçirmiş insan kalabalıklarının arasına bir kamyon çadır getirip dağıtmaya kalkarsanız, dünyanın her yerinde aynı manzara ile karşılaşırsınız.
Gücü gücü yetene kuralı işler ve böyle kargaşa olur. İnsanlar o kargaşada hiç ihtiyaçları olmayan malzemeleri bile alıp götürürler. Birisi karnını doyuracak bir dilim ekmek bulamazken, başkası üç gün yese bitiremeyeceği kadar ekmekle çadırının yolunu tutar.
Yıllardır her tabii afette aynı tabloyla karşılaşıyoruz, ama yardım dağıtımı işini düzenli yapmayı sağlayabilecek bir organizasyon planı geliştirip, bunu uygulamaktan aciziz.
Hesapta her kamu dairesinde sivil savunma uzmanlarımız var ama belli ki ellerinde bu tür durumlarda izleyecekleri yöntemleri gösterecek bir plan yok. Varsa da tozlu raflarda duruyor, kimse felaketlere önceden hazırlanmayı düşünmüyor.
Böyle bir plan olsaydı, Kızılay’ın 15 TIR’ı yağmalanır mıydı?
Yağmalanan TIR’larda çadır, soba ve gıda gibi acil ihtiyaç malzemelerinin bulunduğu bildiriliyor. Yardım konvoylarının düzensiz bir şekilde yerleşim merkezlerine alınması ve kamyonun üzerinden dağıtılmaya çalışılması bu sonucun ortaya çıkmasına neden oluyor.
Bunca fedakârlık yapılıyor ama basit bir organizasyon yapılamadığı için insanlar açıkta kalıyor.
Bu işlerden hükümet sorumludur
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, deprem sonrasında Van ve Erciş’te yapılan yardım çalışmaları ile ilgili bilgi verirken bölgeye yeterli sayıda çadır gönderildiğini ancak ilk 24 saatte yardım dağıtımında başarısızlık yaşandığını söyledi.
Böyle durumlarda medyayı suçlamasa olmazdı, onu da yaptı. Yardımdaki aksamalardan yakınan vatandaşların ekranlara getirilmesini eleştirdi. Sanki bu yapılmasa yardımlar düzenli dağıtılmış olacakmış gibi!
Depremden sonra yabancı ülkelerden gelen yardım tekliflerinin reddedilmesi, aradan üç gün geçtikten sonra “çadır, prefabrik konut ve barınma konteynırına ihtiyaç duyulduğunun” bildirilerek yardım çağrısı yapılması ise devletin kurumlarının birbirlerinden ne kadar habersiz olduğunu ortaya koyuyor.
Böyle bir depremden sonra bölgede ne kadar malzemeye ihtiyaç olduğu, eldeki stokların durumu, bunların deprem bölgesine ne kadar bir süre içinde ulaştırılacağı ile ilgili hesaplamaların yapılmadığı, açık bir koordinasyonsuzluk olduğu görülüyor.
Devlet kurumlarının birbiriyle uyumlu çalışmasından kim sorumlu? Anayasa ve kanunlar bu kişinin Başbakan olması gerektiğini söylüyor.
Başbakan, medyayı suçlamak yerine bu organizasyon bozukluğunun nedenlerini bulmak ve çözmek durumundadır.
Türkiye, Endonezya’dan, Pakistan’a, Somali’den, Libya’ya kadar her yere yardım için yetişirken ve bununla gurur duyarken kendi ülkesinde basit ihtiyaçları bile karşılayamayacak bir ülke değil.
Bu tablonun tek nedeni devletin kurumlarının organize olmayı başaramaması, ellerindeki acil durum planlarını uygulayamamasıdır.
Ve bir demokraside iyi gitmeyen işlerden sorumlu tutulması gereken merci de o ülkenin hükümetinden başkası değildir.
MASAK ile ilgili bir düzeltme
DÜN Sabah gazetesinin birinci sayfasında yayımlanan bir haberden alıntı yaparak bir yorum yazmıştım.
Haberde Mali Suçları Araştırma Kurumu’nun (MASAK), şike soruşturması nedeniyle Fenerbahçe’nin hesaplarına el koyup incelemeye başladığından söz ediliyordu.
Dün MASAK’tan bununla ilgili bir bilgi aldım.
Söz konusu haber tam olarak gerçeği yansıtmıyor, zaten Sabah da bu haberini düzelten bir haberi ertesi gün sayfalarına koydu.
MASAK, kuruluş kanunu gereği Süper Lig’deki bütün kulüplerin hesaplarını inceliyor. İnceleme özel olarak Fenerbahçe ile ilgili olmadığı gibi, şike soruşturmasıyla ilgili bir inceleme de değil, rutin ve kanunun emrettiği bir uygulama.
MASAK, savcılıktan şike soruşturması ile ilgili bir talep gelmediğini, kurumun savcılık talebi olmadan böyle bir soruşturmanın içine giremeyeceğini de bildiriyor.
Okuyucularımın bilgisine sunarım.
Paylaş