Önemli olan hayatındaki kadının yaşı değil, varlığıdır

CENNET vatanımızı severim.

Haberin Devamı

Nasıl sevmeyeyim ki? Benim gibi, bir gazetede haftanın altı günü yazı yazıyorsanız ve her gün üç ayrı konuda bir şeyler söylemek istiyorsanız, bundan daha iyi bir ülke bulamazsınız.
Bu nedenle hep şükretmişimdir, “İyi ki İsveç’te yaşamıyorum” diye!
Onların hayatı çok sıkıcı! Gerçi kızlar çok güzel, tabiat muazzam filan ama İsveçli olsam her gün üç ayrı konu nasıl bulabilirdim ki?
Tabii bu ülkede yaşamanın da kendine göre güçlükleri var, boşuna dememişler “Türk olmak kolay değil” diye!
Kendimi genellikle “suya yazıyormuş gibi” hissediyorum. Bunun için kendime kafama göre takılacağım cumartesi günlerini ayırmıştım ama 17 Aralık’tan beri ben de sizler gibi gündeme kapıldım.
Oysa gazetelerde çok eğlenceli, üzerinde konuşulması gereken haberler de yayımlanıyor ve tanımı gereği onlar da “gündemin” bir parçası.
Mesela geçen gün bir haber okudum. Ozan Güven, ki kendisini gerçekten severim, bir demeç vermiş. Habere göre dizide oynayan bir genç kız ile dedikodusu çıkmış, o da şöyle demiş: “Ben 40 yaşındayım. 25 yaşındaki bir kızla nasıl ilişkim olur, ben sapık mıyım?”
Onun kadar zeki ve esprili bir insanın böyle cümleler kurmasına ihtimal vermem.
Böyle bir soruyla karşılaştığında kuşkunuz olmasın ki hepimizi güldürecek bir yanıt verebilirdi.
Ama meslektaşlarımı da yalancılıkla suçlamak istemem. Belli ki karşılıklı yanlış anlaşılma durumu var ve zaten antik Mısır tanrısı Thot’un görevi bu tür yanlış anlaşılmaları önlemekti.
Washington’daki Gazetecilik Müzesi’nde Thot’un küçük heykelcikleri satılıyor, Yasemin de bana bir tane hediye etmişti, masamın üzerinde karga burnuyla her gün bana bakar durur.
Animals grubu, “Oh Lord, please don’t let me be misunderstood” şarkısını bunun için yazmıştı: Tanrım, yanlış anlaşılmama izin verme!
Ancak unutmayalım ki tanrılar bütün bir evrenden sorumlu, onca işin arasında senin yanlış mı, doğru mu anlaşılacağın meselesiyle nasıl ilgilensinler?
Neyse, sözü uzatmayayım, gazetede bu sözleri okuyunca irkildim!
Rahmetli babam ile annem arasında 15 yaş fark vardı. Hasan Cemal ile Mustafa Oğuz’u da bu nedenle “sapık” muamelesi yapamayacak kadar tanıyorum.
İkisine de “azgın teke” diyemem.
Gerçi Hasan ağabey bazen kendisini gözlerine bakarak dinlemediğim için sinirlenip sırtıma yumruk atıyor ama yine de bu bir azgınlık belirtisi sayılmaz.
Rahmetli Ercan Arıklı’nın bir “ideal ilişki yaşı” formülü vardı: Kendi yaşını ikiye bölüyorsun, 7 ekliyorsun, mükemmel eşleşmeyi buluyorsun.
Mesela ben şimdi 57 yaşındayım, ikiye bölüp yedi ekleyince 35.5 çıkıyor. Bu durumda hayatımdaki kadın da o yaşlarda olmalı ki onun gençlik enerjisini sömürerek daha uzun yaşayabileyim!
Bu benim teorim değil, ben böyle şeylere kafa yormam.
Londra’da metro girişlerinde bedava dağıtılan günlük gazetelerden birinde yazan Katie Hind şöyle bir yazı yazmıştı: “Yaşlı adamlar çekicidir!”
Katie
’nin köşesindeki fotoğraf, Hasan Cemal’inki gibi elli yıl önce çekilmiş bir fotoğraf değilse aşağı yukarı 25–30 yaş civarında olmalı.
Yaşım ilerlediği için yazıyı heyecanla okudum ve şunları yazacağını düşünmüştüm:
Yaşlı sevgilim beni daha iyi anlıyor, omzuna başımı yaslayıp ağlayabiliyorum, benim isteklerimi bir emir kabul ediyor, etrafımda pervane oluyor, sonunda sığınacak sakin bir liman buldum vs.
Ama hayal kırıklığına uğradım, adam lokantada bir şişe şampanya açmış, sonra da “İki hafta çok yoğunum, seni sonra ararım” deyip toz olmuş.
Böyle “takıl ve uza” işleri bana uymaz, arkadaşlarımdan da hiç duymadım, demek ki Londra’nın havasında, suyunda böyle bir şey var.
Yine Hasan ağabey gibi sözü uzattım kusura bakmayın, aslına bakarsanız şöyle düşünüyorum:
Benim yaşlarımdaki erkekler ve kadınlar, yaşlıca bir erkeğin, genç bir kadına tutulmasına sinir oluyorlar.
Böylece esasen “aşksız ama huzur ve düzen içinde geçen” kendi hayatlarını kutsama çabası içindeler.
Aslına bakarsanız bir erkeğe yaşadığını hissettiren tek şey, sevgiyle bağlandığı bir kadın ile birlikte geçirdiği anlardır.
O kadından asla duymak istemeyecekleri sözleri duydukları anda bile!
‘Kadın Beyni’
isimli kitaptan size daha önce de söz etmiştim. (Kelebek Yayınları. Yazan: Dr. Louann Brizendine, Çeviren: Zeynep Heyzen Ateş)
Bu kitapta bir tablo var. Kadınların yaş dönemlerine özgü hormonal değişimler ve bunun yarattığı sonuçlar ile ilgili bir tablo bu.
Kadınların yaşlarının ilerlemesiyle ortaya çıkan durumu açıklıyor. Bu dönemlerde östrojen, projesteron salınımlarının azalıp, giderek yok olması şu sonuçlara yol açıyor:
Günü atlatmaya odaklanma ve duygusal iniş çıkışlar. Menopoz sırasında sağlıklı kalmaya ve kendine özen göstermeye odaklanma. Sonrasında da “Ne yapmak istiyorsan onunla ilgilenme, başkalarının dertlerine kafayı daha az yorma”.
Şimdi teorik olarak bu yaşlardaki kadınların rakibi sayılması lazım gelen 30–40 yaşlarındaki genç kadınların durumu ise şu:
Cinsel anlamda çekiciliğe önem verme, aşk arayışına düşme, ailenin önemini kaybetmesi, bir eş bulma ve kariyer gelişimine odaklanma.
Bu durumda “azgın tekeler” ne yapsınlar, gördüğünüz gibi bütün suç kadınlarda.
Benim yaşımdaki insanlar şimdi söyleyeceklerimi daha iyi anlayacaklardır:
Herkesin evindeki aile albümlerinde, evlendikleri, birlikte oldukları, âşık oldukları kadınların çocukluk fotoğrafları vardır.
O eski fotoğraflara bakarken “Bana hayatımın en iyi anlarını yaşatan, ama sivri diliyle de bazen yaşamımı cehenneme çeviren kadın, bu sıska bacaklı, örgülü saçlı kız olabilir mi” diye düşünmeyen erkek ise eminim ki yoktur!
Frank Sinatra, en sevdiğim şarkısı “It was a very good year”da 17 yaşından itibaren giderek büyüyen bir erkeğin kadınlarla ilişkisini anlatır.
Son bölümünde ki artık ölümü beklemektedir, şöyle der:
“Ama şimdi günler kısaldı / Yılların sonbaharındayım / Şimdi yaşamımın yıllanmış bir şarap olduğunu düşünüyorum: / Ağzına kadar tortuyla dolu eski bir fıçıdan / Berrak ve tatlı dökülüyor.”
Her ne kadar çocukça davranışlar içinde olduğumu çok sık bana söyleyenler olsa da olgun bir erkek sayılırım.
Şunu biliyorum: Bir erkek için yaşamın anlamı, birlikte olduğun kadındır. Kadın kaç yaşında olursa olsun, sen kaç yaşında olursan ol!

Yazarın Tüm Yazıları