ÜNİVERSİTELERDEKİ rektörlük seçimlerinde en yüksek oyu alan bazı adaylar, YÖK tarafından elendi ve isimleri Çankaya’ya bildirilmedi.
Bu tutum şu andaki YÖK yönetimine ve dolayısıyla hükümete muhalif çevrelerde şiddetle eleştiriliyor.
İşin ilginci bundan kısa bir süre öncesine kadar tam tersi geçerliydi.
Yani bugün YÖK’ün kararını beğenen AKP’liler eleştirirken, bugün eleştirenler o tarihte YÖK’ün ya da Cumhurbaşkanı’nın istediği adayı seçme hakkına sahip olduğunu savunuyorlardı.
Elmanın iki yarısı gibi yani! O tarafı da elma, bu tarafı da!
Birçok konuda olduğu gibi sorun, muhalefetteyken kendine yapılmasını istemediğin şeyi iktidarda olunca başkasına yapma hakkını sonuna kadar kullanmak ile ilgili.
Çünkü iki tarafın da sorunu esasen YÖK değil.
Sorun YÖK olsaydı, bu 12 Eylül kurumunun, üniversitelerimizi nasıl birer yüksek liseye çevirdiğini, özgürlükleri ellerinden alınmış akademisyenlerin durumunu, kendisiyle ilgili sorunları konuşma hakkı olmayan dünyadaki tek üniversite öğrenci grubunun sadece bu ülkede olduğunu tartışıyor olurduk.
Ne bundan önceki iktidarlar ne de bugünkü hükümet bu konuları tartışmayı akıllarından bile geçirmediler.
Parlak demokrasi nutku atmayı çok sevdiler, ama üniversiteleri ellerinde bir oyuncağa dönüştüren bu sistemden de vazgeçemediler.
Futbolcu yetiştiriciliğinden sorumlu bakan
EKONOMİYİ kurtaracak "harika çocuk" diye İngiltere’de çalıştığı şirketten getirtilip, Türkiye’de önce milletvekili, sonra bakan yapılan Mehmet Şimşek, Kıbrıs’ta TBMM Futbol Takımı ile ilk kez sahaya çıkmış.
Maçtan sonra söylediklerini okuyunca, "İyi ki maçın oynanacağı topu, ’Ergenekoncular buraya da bomba koymuşlar’ diye karakola götürmedi" diye düşündüm.
Mehmet Şimşek’in yerlere göklere sığdırılamayan "piyasa bilgisinin derinliği" bakın nasıl: "Birkaç yıla kalmaz futbolcu ihracına başlarız. Eğer futbol altyapısına yatırım yapılsa Türkiye futbolcu ihraç eder. Türkiye’de bu alanda önemli potansiyel var."
Belli ki Şimşek, bir futbolcunun hangi süreç ve zaman aralığında yetişebileceğinin farkında değil. Futbolcu yetiştirmeyi aynen domates, patates yetiştirmek gibi zannediyor! Dikiyorsun, suluyorsun, böceğe karşı ilaçlıyorsun, azıcık da gübre, tamamdır!
Şimşek’in elbette böyle bir bilgiye sahip olması, yaptığı işin gereği değil.
O bir ekonomist ve futboldan çok ekonomiyi bilmesini beklememiz gerekir.
Burada eleştirdiğim konu, Şimşek’in futbol hakkında bir fikrinin olmaması değil.
Dikkatinizi çekmek istediğim husus, AKP’li bakanların önemli bölümünde olan bir şey.
"Hiç bilgisi olmayan bir konuda bile kolayca sallayabilmek" diye özetleyebiliriz bu tutumu. Salladıkça da belli ki insanın kendine güveni artıyor, daha da hızlı ve yüksekten sallamaya başlıyor bu kez.
Eh, halkımız da inanmaya hazır zaten! Yeter ki sesin yüksek çıksın!
’Demokrat’ AKP’nin ’adalet sistemi’
ERGENEKON Davası’nda uzun süredir tutuklu bulunan sanıkların en temel haklarının ihlal edildiğini düşündüğümü yazmıştım.
Bu konuda beni şaşırtan şey, bu tür durumlardan en çok yakınması gereken, hatta kendi başından böyle şeyler geçmiş olanların tutumu oldu.
"Ne olacak canım, onlar da bize yapmıştı, şimdi görsünler günlerini" gibi bir tutum.
Öte yandan geçmişte ve halihazırda insan haklarını ihlale varan tutumlar sergileyenlerin, sıra Ergenekon Davası’na gelince en yaman insan hakları savunucusu kesilmeleri. Oysa bu sorun Türk adalet sistemini temelinden yaralıyor.
Adalete güveni ve saygıyı azaltıyor.
Ve bütün bunlar AB’ye girme şampiyonu hükümetin döneminde de olmaya devam ediyor.
İşkence ve savunma, adil yargılanma hakkının kısıtlanması söz konusu olduğunda, gözler başka tarafa kolayca çevriliyor. Geçen gün Oral Çalışlar, Radikal’de cezaevlerinden kendisine gönderilen bazı mektupları yayımladı.
Hakkında hiçbir delil bulunmadığı halde sadece polis ifadeleri ile 14 aydır tutuklu bulunan iki üniversite öğrencisi var, İzmir’de.
"Terör örgütü temsilcisi" diye tutuklanan sendikacılar, kaçma olanakları olmamasına rağmen tutuklu yargılanıyorlar.
Tire’de cezaevine ziyarete gelen kadınlara, medeni bir ülkede cinsel taciz sayılması gereken muameleler reva görülüyor. Bütün bunlar "demokrat AKP" iktidarında da sürüp gidiyor!
Ülkedeki hiçbir şey değişmiyor ama AKP kendisi öyle söyledi diye "demokrat" oluyor!
Maç spikeri gibi söylemek zorundayım: Vay anasını sayın seyirciler!