TÜRKİYE’nin neden bu halde olduğunun yanıtını arar ama bulamazdım.
"Neden bu halde" derken, yaptığımız akıl dışı işler ile kendi kendimize verdiğimiz zararlardan söz ediyorum.
Sadece iyi konuşuyor diye bir lider seçmek, sonra peşine takılıp körü körüne yıllarca ona oy vermek gibi bir huyumuz var mesela.
Hırsızlığı ayyuka çıkmış olanları da yıllarca seçip, başımıza getirmekte tereddüt etmedik.
Toplumsal bir akıl tutulması yaşadık, yaşıyoruz.
Başımıza gelenlerden dersler çıkarmadık, her seferinde aynı hataları tekrar tekrar yapabildik.
Dün Hürriyet’te Alman doktorlarının yeni bir keşfi ile ilgili haber vardı.
"Ağlayan bebeği 5 saniye bile olsa sallamanın ciddi beyin hasarlarına yol açabileceğini" söylüyor uzmanlar.
Düşündüm, kendim de dahil bebekliğini "sallanmadan" geçiren kaç kişi var aramızda? Sanıyorum ki böyle bir "deneyim" geçirmemiş kimse yok.
Acaba bütün bunların nedeni bebekliğimizde geçirdiğimiz küçük beyin sarsıntıları mı?
Öte yandan dünyanın neredeyse dörtte üçünü dolaşmış birisi olarak söylemem gereken bir şey daha var: Türkler kadar pratik zekálı bir başka ulus da görmedim.
İncir kabuğu ile otomobil benzin deposu tamir etmek de dahil olmak üzere bir sürü pratik çözümün sahibiyiz aynı zamanda.
Bilgimizin yetmediği yerlerde işlek zekámızla birçok işin üstesinden gelebiliyoruz.
"Acaba, bu Alman araştırmacılar, bebek sallamanın en yaygın yöntem olduğu bu ülkede araştırmalarını tekrarlamış olsalar, aynı sonuca ulaşabilirler miydi" diye merak ettim.
Başbakan, genel yayın müdürü olmuş
BAŞBAKANLIK Basın Merkezi, önceki gün Başbakan’ı izleyebilecek gazeteciler ile ilgili akreditasyon işlemini yeniledi.
Hürriyet’ten Turan Yılmaz, Hasan Tüfekçi, Milliyet’ten Abdülkadir Karakuş, Vatan’dan Veli Toprak, Star Tv’denFatma Çözen,Akşam’dan Ali Ekber Ertürk ve Evrensel’den Sultan Özer’in akreditasyonlarını ise yenilemedi. Bu arkadaşlarımız, ne kadar süreceği belli olmayan bir süre içinde Başbakan’ı izleyemeyecekler.
Muhabir arkadaşlarımızın çoğunu tanıyorum, içlerinde uzun süre birlikte çalıştığım bir arkadaşım da var.
Ve o arkadaşım, daha iktidara gelmeden önce bile AKP’yi ve Recep Tayyip Erdoğan’ı takip ederdi.
Hürriyet muhabiri arkadaşlarım da Başbakan’ı en uzun süredir izleyen gazeteciler arasındalar.
Bir başbakanı izlerken hangi saygı kurallarına uyulması gerektiğini en iyi bilebilecek, kimseye terbiyesizlik yapmayacak, kendilerine verilen görevi titizlikle yerine getirebilecek çapta gazeteciler.
Bu arkadaşlarımızın Başbakan’ı izlemek için gerekli akreditasyonlarının yapılmamasının nedeni yaptıkları haberlerin Başbakan tarafından beğenilmemesi imiş.
Başbakan’ın çok kızdığı "Çukurambar buluşması" gibi haberler bunlar.
Böylece "demokrat Başbakanımız", daha önce gazete yazar ve yöneticileri arasında yaptığı ayrımcılığı muhabirlere de taşımış oluyor.
Basın özgürlüğü açısından Başbakan’ın karnesine yazılacak bir kırık not daha!
Değerli ama ’yükte ağır’ bir hediye!
Türkiye’ye resmi bir ziyaret yapan İsviçre Konfederasyonu Başkanı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e "antika" bir hediye getirdi.
Değerli ama 'yükte ağır' bir hediye!
Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünlere gelmesinde önemli bir dönüm noktası olan anlaşmanın imzalandığı bu tarihi masanın hediye edilmiş olması gerçekten zarif bir jest.
Ancak bir sorun var ki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, konuşmasında bu hediye için teşekkür etmeyi unuttu. Konuşmasını bitirip, kürsüden uzaklaşınca danışmanlarının uyarısı ile yeniden kürsüye döndü ve "Unutmamam gereken şey de masa tabii. Biz de depoda saklayacak değiliz. En güzel yerde sergileyeceğiz. Teşekkür ederiz" dedi.
Töreni izleyen muhabir arkadaşlarımız, Gül’ün masanın yanına kadar gitmemesinin ve konuşmasında teşekkür etmeyi ancak danışmanlarının uyarısıyla hatırlamasının İsviçreli Başkan’ın suratının asılmasına yol açtığını not etmişler.
Cumhurbaşkanı’nın istediği zaman ne kadar güler yüzlü olabildiğini, mesela Suudi Kralı’nın ayağına kadar gittiğinden hatırlıyoruz.
İki olasılık olabilir bu durumda: Ya Cumhurbaşkanı için Lozan çok şey ifade etmiyor, bu masa tarihi özelliğine rağmen "sıradan bir masa" muamelesi görüyor. Ya da bu hediye ile yakından ilgilenirse, gündeme yeniden Suudi Arabistan Kralı’nın hediyeleri gelir diye biraz "tutuk" davranıyor!