BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, gazetecilere bir seçim araştırmasından söz etti.
Bu araştırmaya göre AKP’nin alacağı oy oranı yüzde 43 olarak görünüyor. CHP’nin yüzde 23, MHP’nin ise yüzde 11 oy alması bekleniyor.
Oysa, gazetelerde yayımlanan ve gazetecilerin kişisel izlenimlerini aktardıkları yazı dizilerine bakınca, AKP’nin çok ciddi olmasa bile bir erime süreci içinde olduğu görülüyor.
Haber kanallarının seçim turlarını izliyorum, orada da farklı bir tablo görünmüyor.
Elbette gazetecilerin (ben de Antalya’ya gitmiştim ve izlenimlerim Hürriyet’te yayımlanmıştı) gözlemleri, bir seçim araştırması netliğinde olamaz. Ancak, gazeteciler gittikleri yerlerde siyasetin nabzını iyi tutan insanlarla görüşüyorlar, çarşıda, pazardaki havayı kokluyorlar ve öyle bir sonuca varıyorlar. Bunun tamamen geçersiz bir yöntem olduğunu söylemek kolay değil.
Çünkü aynı gazeteciler bundan önceki seçimde yine aynı yöntem ile AKP’nin ezici bir çoğunlukla kazanacağını öngörebilmişlerdi.
Öte yandan bildiğimiz bir şey daha var: Türkiye’de bugüne kadar hiçbir genel seçimde iktidar partisi, bir önceki seçimdeki oyunu koruyamadı.
Daha önce bu köşede size seçim sonuçlarını kıyaslayarak bunu anlatmaya çalışmıştım. İktidar yıpranması, her partiyi etkiledi ve yüzde 10’lara varan oy kayıpları yaşandı.
AKP önceki genel seçimde yüzde 34.43, il genel meclisi seçiminde de yüzde 41.89 oranında oy almıştı. Araştırma doğruysa, AKP şimdi bu oy oranlarını daha da yükseltecek.
Bu seçimde, bu eğilimin değişmesi için nasıl bir gerekçe var? Ne oldu ki iktidardaki AKP’nin oyları artabilsin?
İşsizlik sorunu mu çözüldü, gelir dağılımı mı iyileşti, asayiş eskisinden daha mı iyi, dış politikada büyük başarılar mı var?
Kürt kızları gözünüzü iyi açın!
İMRALI’daki "geveze", avukatları aracılığıyla konuşmaya devam ediyor.
Dün gazetelerin internet sitelerine de yansıyan konuşmasından bir bölüm dikkatimi çekti.
"İmralı gevezesi", terör örgütündeki "kadın düşkünlüğü sorununa" değiniyor ve şöyle diyor: "Birçoklarının zaafları var. Yanına iki karı verdin mi her şeyleri değişiyor. Yanına iki karı alan kaçıyor. Yanına erkek alan kadın da kaçıyor. Aslında bunlar karıdan yüz kat daha aşağıdırlar, karıdan yüz kat daha karıdırlar."
Uzun süredir hapishanede olduğu için aklını kadın konusuyla bozmuş olmasında bir tuhaflık yok elbette.
Dikkatimi çeken şey, Abdullah Öcalan’ın kadınlara yaklaşımı!
Bu sözlerden anlıyoruz ki, kadınları "aşağılık yaratıklar" olarak görüyor.
"Karıdan yüz kat daha aşağıdırlar, karıdan yüz kat daha karıdırlar" demesi bunu gösteriyor.
Avukatları da benzer bir yaklaşım içinde olmalılar ki bu sözleri aynen aktarıyorlar, kadınlardan "karı" diye bahsetmesini bile düzeltmeye çalışmıyorlar.
Bu örgüte katılarak "özgürlük hayalleri" kuran kızların, onun peşine takılıp ölmeyi, hapse girmeyi göze alan kadınların kulaklarına küpe olsun.
Belli ki şef diye belledikleri adam günün birinde eline bir fırsat geçirecek olursa kadınları hiç de iyi bir gelecek beklemiyor.
Sadece para yetmiyor demek ki
BUGÜN Hürriyet’te ilginç bir haber okuyacaksınız. Ferrari firması, şirketin 60. yılı için özel olarak 60 otomobil üretmiş. Tanesi 750 bin Euro’dan satılacak bu otomobillere Türkiye’den de talip olanlar varmış.
Talip olanların "özgeçmişleri" şirket merkezine yollanmış ve yanıt: Türkiye’den bu otomobillere talip olanların özgeçmişleri yetersiz!
Demek ki paranın satın alamayacağı şeyler de var ve sadece paranın çokluğu bir insanın "sınıf atlamasına" yetmeyebiliyor.
Parayı harcamanın da bir görgü ve kültür işi olduğunu hepimize tekrar hatırlatan bir örnek bu!
Yani daha açık ifadeyle söyleyecek olursam, paranın varlığı, "sonradan görme olmanın" yaratacağı açıkları kapatmaya yetmiyor.
Parayla birlikte başka bazı şeyler de gerekiyor olmalı ki dünyada sadece 60 kişinin sahip olabileceği bir otomobile verecek parası olanların "CV’leri yetersiz" bulunuyor!