MHP’ye gerçekten gerek var mı?

OLAĞANÜSTÜ kongre tartışmaları nedeniyle MHP gündemde önemli bir yer işgal ediyor.

Haberin Devamı

Meral Akşener’in genel başkan seçilmesi halinde bu partinin oylarının artacağından söz edenler var.

 

Bu mücadeleden Devlet Bahçeli galip çıkarsa MHP’nin baraj altında kalacağını gösteren bazı seçim araştırmaları da gördüm.

 

Buna karşılık Akşener’in genel başkanlığının, bir “erkek partisi” olan MHP’ye kadın seçmenin ilgisini çekebileceğini gösteren araştırmalar da var.

 

Hangisinin olacağını bugünden bilemiyoruz tabii.

 

Ama bugün dikkatinizi çekmek istediğim konu, Yargıtay’ın kararını hâlâ verememiş olması nedeniyle bu sorunun yanıtının gecikmesi değil. Siyasi partileri var eden asıl şey, temsil ettikleri ideolojinin toplumdaki karşılığının boyutlarıdır.

 

Haberin Devamı

Savunduğunuz ideolojik değerler, toplumun önüne koyduğunuz model, eğer toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelmiyorsa, genel başkanınızın kim olduğunun da önemi yoktur, kaç tane daha kongre toplayacağınızın da bir önemi yoktur.

 

Bizimki gibi Doğu toplumlarında lider karizmasını, lider etkisini ihmal ediyor değilim.

 

Elbette böyle liderlere sahip partiler, savundukları ideolojinin toplumsal karşılığından daha büyük oylar da alabiliyorlar.

 

Ama bu gelip geçici bir durum olabilir, kalıcı bir siyasi varlık için bundan çok daha fazlası gerekir.

 

Bugün MHP’nin temsil ettiği ideolojik değerleri, milliyetçi–mukaddesatçı ideolojiyi MHP kadar güçlü olarak savunan bir iktidar partisi var.

 

MHP ne kadar milliyetçiyse, o da aynı iddiada.

 

MHP ne kadar mukaddesatçıysa, o ondan da fazla üstelik!

 

Haberin Devamı

“Tek bayrak, tek devlet, tek dil” konusunda da şampiyonluğu kimselere bırakacak gibi değil.

 

Bu tablo, MHP’nin hareket alanını daraltıyor.

 

Temsil etmeye çalıştığı toplumsal kitleyi, AKP ile paylaşmak durumunda ve geçmiş referandum ve seçimlerde gördüğümüz gibi bazen bu kitlenin bir bölümünü AKP’ye kaptırmak durumunda da kalıyor.

 

O zaman MHP’nin varlığını koruyabilmesi için “bir şeyler” yapması da zorunluluk.

 

Hem kendi tabanını koruyacak, onların ihtiyaçlarına yanıt verecek, o ideolojinin bayraktarı olacak hem de AKP’ye olan kaymaların verebileceği tahribatı azaltmak için toplumun diğer kesimlerine de sempatik gelecek bir programa sahip olacak.

 

Haberin Devamı

Bugüne kadar gördük ki bugünkü mevcut MHP yönetiminin bununla ilgili bir programı, açılımı vs yok.

 

Ama görebildiğim kadarıyla, benzer bir durum “muhalif” olarak ortaya çıkanlar için de söz konusu.

 

Kongre yapılır mı, MHP’nin yönetimi değişir mi bilemem.

 

Ama iki tarafın da yanıt vermesi gereken şey bu soru olmalıdır: MHP’nin bu toplum için “gerekli” bir parti olduğuna halkı ikna etmek için ne yapmayı planlıyorlar?

 

Bu sorunun yanıtı, Bahçeli mi, Akşener mi sorusunun yanıtından çok daha önemlidir.

 

NE KADAR DEMOKRASİ O KADAR MİLLİ GELİR

 

AKP sözcülerinden en çok duyduğumuz şey, “orta gelir tuzağından kurtulmak” gerekliliği üzerine oluyor.

 

Artık siyaseten geri plana itilen Ali Babacan, bu konuya dikkat çektiğinden beri bu böyle. Ancak sorun şu ki, bugünkü AKP politikalarıyla, AKP’nin bu topluma dayattıklarıyla bunu gerçekleştirebilmek de mümkün değil.

 

Haberin Devamı

Günümüzde “yüksek milli gelire sahip” ülkeler, petrole dayalı zenginleşenlerin dışında tamamen ileri demokrasiler.

 

Bu ikisi arasında bir bağ mutlaka var. İleri demokrasi, yüksek hukuk/adalet ve eğitim standartları farkı yaratıyor.

 

AKP ve onun tartışmasız tek liderinin hayalinde ise böyle bir ülke yok.

 

O “tep tip vatandaş” yaratmak istiyor.

 

Bir bölünme paranoyası yaratarak içerideki iktidarını güçlendirmeye, seçmenini konsolide etmeye çalışırken, AB’den başlayarak herkesle kavga etme peşinde.

 

Demokrasinin gelişmesi için gücü dağıtmak, gücü dengeleyecek mekanizmaları güçlendirmek yerine, tam tersini hedefliyor. Tek adam rejimi yaratmaya koşuyor.

 

Haberin Devamı

Eğitimi dinsel temeller üzerine inşa ederek “yerli ve milli bir nesil” inşa etmek istiyor.

 

Böyle bir eğitim düzeninde günün ihtiyaçlarına yanıt verecek özgür düşünceli, girişimci, icatçı nesillerin yetişemeyeceği konusu aklına bile gelmiyor.

 

Orta dereceli bir demokrasiyi bile Türkiye insanına çok görüyor.

 

Kusura bakmayın ama böyle bir yönetimden orta gelir ülkesinden daha ileri bir şey çıkmaz.

 

Demokrasin ortalıkta sürünüyorsa, gelirin de öyle oluyor!

 

NASIL BİR BAŞBAKAN SEÇİLECEK

 

İKTİDAR partisinin olağanüstü kongresi bu hafta sonu yapılacak.

 

Yani bugün dahil beş gün sonra bir sabah Ankara’da bir parti olağanüstü kongre toplayacak ve genel başkan seçecek ama kimin ya da kimlerin aday olacağını kimse bilmiyor.

 

Adayın kendisinin bile aday olup genel başkanlığa seçileceğinden ve sonra başbakan yapılacağından haberi henüz yok.

 

İçlerinden dua edenler, kurban adayanlar, tek seçicinin gözüne girmek için bıyık bırakanlar filan mutlaka vardır ama onlar da kafalarını çıkarıp, aday olmak istediklerinden filan söz edemiyorlar.

 

Çünkü esasen bizim “parti” zannettiğimiz şey, CEO’su Cumhurbaşkanı olan bir şirketten farklı değil.

 

Havalı yönetim kurulu üyelikleri, makamlar, makam arabaları filan var ama adına “parti” dedikleri “kurumsal organizma” bir parti gibi davranamıyor.

 

20 ay önce seçtikleri “hoca”yı bile bir kaş-göz işareti ile bir gecede unuttular.

 

Güya “Ahmet Hoca, onları Osmanlı’ya götürecekti” ama şimdi kendisi ancak evine gidebiliyor.

 

Bu yeni seçilecek olan kişi de öyle olacak.

 

Adının önüne genel başkan ve başbakan gibi sıfatlar yazılacak ama hepimiz gerçeğin ne olduğunu bileceğiz.

Yazarın Tüm Yazıları