Paylaş
“Geçenlerde Sayın Putin’e söyledim, ‘Bizi Şanghay Beşlisi’ne alın’ dedim. Alın bizi Şanghay Beşlisi’nin içine, biz de AB’ye allahaısmarladık diyelim, ayrılalım oradan.”
Bunun üzerine programda kendisine şu soru yöneltilmiş: “Şanghay Beşlisi ile AB’yi birbirine alternatif olarak görüyor musunuz?”
Şöyle yanıtlıyor: “Şanghay Beşlisi çok daha güçlü!”
Önce Şanghay Beşlisi’ni (gerçi artık altılısı) daha önce duymayanlar için tarif edeyim: Birbirine komşu Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından kuruldu. Kuruluş amacı sınırlarında ortak askeri önlemler almak olarak açıklanmıştı. Sonra beşliye Özbekistan da katıldı, oldu Şanghay Altılısı. Şu anda Hindistan, Pakistan, Moğolistan ve İran da bu kulübün “gözlemci üyesi” durumundalar.
Rusya, Şanghay Altılısı’nın, ABD’ye karşı dengeleyici bir kutup oluşturabileceğini düşünüyor. Çin de özellikle enerji ihtiyacının güvence altına alınması açısından konuya yaklaşıyor. Güvenlik işbirliği boyutu öne çıkıyor, bölgesel bir antiterör birimi de kurdular, terörün finansmanında önemli rol oynayan uluslararası uyuşturucu ticareti ile mücadele de ilgi alanlarında.
İlgi alanlarına girmeyen tek konu demokrasi, insan hakları gibi meseleler. Başbakanımızın da kolayca ihmal edebileceği meseleler ki zaten kendisinin Putinvari bir “başkan” olmak için can attığını da biliyoruz!
Şu heyete bakar mısınız: Vladimir Putin, Şi Cinping, Nursultan Nazarbayev, İslam Kerimov, İmamali Rahmanov, Almazbek Atambayev!
Aralarında bir Recep Tayyip Erdoğan eksikti, öyle görünüyor ki o da tamamlanacakmış!
62 metrelik gemiyle keşif gezisi!
DÜN Hürriyet’te Balyoz davasında 16 yıl hapis cezasına mahkûm edilen denizci Kurmay Albay Koray Eryaşa’nın bir mektubu yayımlandı.
Albay Eryaşa, komutanı olduğu TCG Kılıç gemisiyle “darbe sonrası hapishane olarak kullanılacak İmralı’da ve Mudanya civarında ön keşif yapmak” ile suçlanıyormuş.
Söz konusu keşfin yapıldığı iddia edilen günlerde Marmara’da fırtına olduğu ile ilgili meteoroloji raporları ve Deniz Kuvvetleri’nin o tarihlerde geminin Çanakkale’de bulunduğuna ilişkin yazıları mahkemeye sunulmuş. Mahkeme bunları ciddiye almamış.
Kılıç gemisi bir hücum bot! Adındaki “bot” sizde yanlış bir izlenim uyandırmasın. 62 metre boyunda, 8.5 metre eninde bir gemi bu. Deniz yüzeyinin altında kalan gövdesi (draft) 2.5 metre. Tam yükle 552 ton deplasman ağırlığı var.
Ve böyle bir tekneyle, albay rütbesine kadar gelen bir kurmay deniz subayı, İmralı–Mudanya hattında keşif gezisine çıkıyor!
Ne keşfedebilir dersiniz: Seyir istikametinde suyun derinliği? Bölgedeki sığlıklar? Kaya döküntüleri? Liman giriş–çıkışları? Bölgedeki fenerlerin konumu?
Bunların hepsini, küçük bir yelkenlisi olan birisi bile piyasadan satın alacağı seyir haritalarında ve pilotlarda bulabilir. Tabii chartplotter’ınız varsa onlara da ihtiyacınız olmayabilir.
Mesela Rod Heikel’ın “Turkish Water and Cyprus Pilot” isimli kitabının 65. sayfasında İmralı suları ile ilgili bilgiler var. Amazon’da yenisi 25 sterlin!
Uzak yol kaptanı Hasan Hayri Şener’in “Kıyı Seyri–Artvin Hopa’dan, Antakya Samandağ’a seyir rehberi” isimli çalışması da Denizler Kitapevi’nde 54 lira.
Benim gibi amatör bir deniz meraklısının bile bildiğini koca kurmay albay bilmez mi?
Eğer bunu bilmiyor da o koca gemiyle gerçekten keşfe çıktıysa bence cezayı hak etmiş! Ama eminim ki biliyordur. Bunu bilmeyen büyük olasılıkla o delilleri hazırlayan beyler.
Öte yandan hangisi daha ilginç buna da karar verebilmiş değilim: Hücumbotla herkesin bildiğini keşfe çıkan subay mı, F–16 ile Fenerbahçe Stadı’nın havadan korunması görevi verilen subay mı?
Damda gezen kedi, bavuluyla uçakta mıydı?
SEÇİMLERDEN önce bir bakanın özel bir uçak ile İsviçre’ye uçtuğu ve oradan bir bavul dolusu döviz ile geri döndüğünü Taraf’ta Mehmet Baransu’nun köşesinde okumuştuk.
Ben de ondan alıntılayarak bu köşede sizleri de haberdar etmiştim.
Baransu, o günden sonra bu konuya değinmedi. Oysa yazısından anladığımız bu konuda elinde bazı bilgilerin, belgelerin bulunduğuydu.
Meselenin Erdoğan’dan sonra AKP’yi kimin teslim alacağı ile ilgili olduğunu da hatırlatayım. Sanki o göreve talip olması beklenenlerden birinden söz ediliyor gibiydi.
İşin ilginç tarafı ne Başbakan ne AKP’li bakanlar, ne de AKP yöneticileri bununla ilgili bir tepki göstermediler.
Oysa biliyorsunuz, böyle “ateşli” bir konuya temas ederseniz ilk fırçayı Başbakan atıyor. Arkasından geri kalanlar da salvoya girişiyor.
Hiçbir şey yapmasalar bile biliyorsunuz dava açıyorlar, tekzip yolluyorlar, onu da yapmadılar.
Haliyle bu durum benim midemi bulandırıyor: O bakan kimdi, o parayı nereden buldu, neden seçimlerden önce onları bir bavula doldurup getirdi, daha önce
parayı İsviçre’ye gönderen kimdi?... Vs.
Benim gibi Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan da merak etmiş, soru önergesi vermiş.
Başbakan adına Maliye Bakanı üzerinden MASAK bir yanıt vermiş ki, evlere şenlik!
Türkiye’ye döviz ithali yasalmış da, şöyleymiş de, böyleymiş!
Kardeşim, bırakın laf salatasını!
Bu ihbar doğru mu? Böyle bir para geldi mi? Bakan o parayı nereden bulmuş?
Yoksa bu işe de “damda gezen, miyav diyen hırsızlar imparatoru” mu bakıyor?
Paylaş