Gerçi onların "ağa babası" sayılabilecek eski Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer listede seçilmesi garanti bir yere konulmuş ama AKP’de bir "vitrini düzeltme çabası" açıkça görülüyor.
Bir önceki dönem yasama faaliyeti dışındaki konularda dokunulmazlıkların kaldırılması sözünü verdiği halde bu dönemde sözünü yerine getirmeyen AKP listesinde bir de mahkûm var: "Beyaz Enerji" davasında 7.5 ay hapse mahkûm olup, cezası ertelenen Cemal Kaya da Ağrı’da ikinci sırada aday gösterilmiş.
Demek ki dokunulmazlıkların kaldırılması sözü yeni yasama döneminde de tutulmayacak!
Birçok kişi daha önceki siyasi çizgilerini değiştirerek AKP’den milletvekili adayı olanları eleştiriyor.
Bunu "döneklik" olarak niteleyenler de var.
Ben, evrende değişmeyen tek gerçeğin değişim olduğuna inanırım. Bu nedenle siyasi görüşlerin de zaman içinde evrim geçirebileceğini, değişebileceğini kabul ederim.
Söz konusu kişiler ise aslında siyasi görüşlerinde bir değişiklik olmadığını, demokrasiye inançlarının bir gereği olarak AKP’yi tercih ettiklerini söylüyorlar.
Önümüzdeki dönem bu kişiler için gerçek bir sınav niteliğinde olacak.
AKP’nin geçmiş dönemde olduğu gibi zaman zaman denemeye teşebbüs ettiği laik, demokratik rejimi sıkıntıya sokan girişimler karşısında nasıl bir tavır takınacaklarına bakacağız.
Eğer söyledikleri gibi "demokrasi için" orada olacaklarsa ve bu tür denemelere karşı çıkabileceklerse bunun rejimin geleceği açısından olumlu etkilerini göreceğiz.
Zaman kimin doğru, kimin yanlış yaptığının en iyi yargıcı olacak.
Cep telefonumla zengin olabilirim!
"SENARYO yazarlarının bir numaralı hocası" olarak tanınan Robert Mc Kee, üç günlük bir seminer için Türkiye’ye geldi.
Mc Kee, aslında "senaryo yazmayı öğretmediğini, yaptığı işin öykünün ne olduğunu anlatmak olduğunu" söylüyor ama yine de "senaryo yazarlarının hocası" sıfatından da kurtulamıyor.
Üniversitede verdiği derslerin bir uzantısı olarak oluşan üç günlük "öykü" seminerlerinde, yazarlık işiyle ilgilenmek isteyenlere yardım ediyor.
Seminerlerinde disiplini sağlamak için uyguladığı kurallardan biri de cep telefonu çalandan 10 dolar almak. Türkiye’de ise bunu 10 liraya indirmiş, belli ki "Türkler nasıl olsa çok konuşur, sürümden kazanırım" diye düşünmüş!
Nitekim düşündüğünde de yanılmamış. Ardı ardına çalan iki telefondan sonra 10 lira cezayı tahsil etmiş ve seminere katılanlara şunları söylemiş: "Burası kamusal bir alan ve kamusal alana insanların özel hayatlarını karıştırmalarına izin veremem."
Cep telefonlarının özel sohbetleri ve toplantıları terörize eden bir araca dönüşmesinden fena halde yakınan birisi olarak bu yöntemi çok beğendim.
Eğer aynı yolu izlersem, emeklilik hayallerimi gerçekleştirmek için ciddi bir birikim sağlayabilirim.
Cep telefonuma gecenin bir saatinde reklam mesajı gönderen şirketlere ve cep telefonundan arayıp anket yapmak isteyenlere de böyle bir ceza uygulamanın yolunu bulursam yaşadım!
Orman yangınlarına karşı kampanya
GEÇEN yıl Kuşadası tepelerini kömüre çeviren yangın çıktığında oradaydım. Yanan ağaçlar, kaçmaya çalışırken alevlere yakalanıp ölen yabani hayvanlar insanın içinde anlatılması zor bir acı duygusu yaratıyordu.
O yangın boyunca içimi ferahlatan tek ses, hemen evimizin yakınlarında denize alçalarak su alan yangın söndürme uçaklarının sesiydi.
Bir uçak sesini bu kadar sevebileceğimi daha önce hiç düşünmemiştim.
Geçtiğimiz yıl 2109 orman yangınında, 7444 hektar ormanımız yandı. Elimizdeki yangın söndürme uçaklarının yetersizliği en çok konuşulan konuların başındaydı.
Türk Hava Kurumu, 1,5 ton su atma kapasitesine sahip 13 adet uçağa sahip. Bu yıl bu uçakların sayısının artırılması için bir bağış kampanyası düzenliyor.
Hedef 5 yıl içinde 6 ton su atma kapasitesine sahip 12 uçak daha alabilmek.
Bu bağış kampanyasına herkes gücü oranında katılabilirse, giderek daha az ormanımız yok olacak.